Muhittin Karkın Seçme Eserleri II: Türkiye’de Devlet ve Devrim

Muhittin Karkın, bir sınıf devrimcisi olarak ömrü boyunca mücadele etti. Sosyalist fikirlerini açık bir şekilde savundu. İncelemekten, öğrenmekten, yazmaktan ve aktarmaktan hiç vazgeçmedi. Merakı ve devrimci coşkusuyla farklı konularda binlerce yazı üretti. Haziran ayında Enternasyonal Yayıncılık’tan çıkan “Türkiye’de Devlet ve Devrim” kitabı işte bu yazıların bir kısmına ev sahipliği yapıyor.

Muhittin Karkın’ın Seçme Eserleri’nin ikincisi olan kitap, Kasım 1978 ile Haziran 2023 dönemine ait 58 yazıdan oluşuyor. İstanbul’da 6 Temmuz’da bir etkinlik ile tanıtımı yapılan kitap, içerdiği her bir yazıya sinmiş devrimci Marksist metodolojisiyle hem güncelliğini koruyor hem de bir devrimci kılavuz işlevi görmeye devam ediyor. Bu açıdan bugüne ve yarına ışık tutan bu kitabı tüm okurlarımıza, tüm öncü işçilere, tüm devrimci Marksist militanlara öneriyoruz.

Aşağıdaki kısım, kitapta yer alan Eylül 1995 tarihine ait “Demokrasi İçin Devrim” yazısından alınmıştır.

Nasıl bir demokrasi, nasıl bir mücadele?

Biz bu ülkede demokrasinin, bizzat demokrasi ve özgürlüklerin önünde bir engel olarak duran, demokratik kazanımları tehdit altında tutan ve krizin tek sorumlusu olan sermaye sınıfı tarafından kurulamayacağını biliyoruz. Gerçek bir demokrasinin, bu ülkede ve tüm dünyada işçi sınıfının bağımsız önderliği altında mücadele eden emekçiler tarafından ve ancak kapitalizmin tasfiyesi ile kurulabileceğini söylüyoruz.

Bugün işçi sınıfının önündeki en önemli görev siyasi demokrasi talebi ile mücadeleye girmektir. Krize çare olarak önerilen “acı ilaçların”, ne tür baskı yöntemleri ile emekçilere içirilmeye çalışıldığı anlaşıldığında siyasi demokrasi mücadelesinin önemi de ortaya çıkar.

İşçi sınıfının tüm emek güçlerine önderlik ederek mücadeleyi daha öte noktalara taşıması tarihsel bir zorunluluktur. Bu mücadele “burjuva demokrasisinin” ihya edilmesi hedefiyle sınırlanırsa kaybeden yine emekçiler olacaktır. (…)

Sermaye düzeninin sınırları içindeki sözde demokrasi, sahtekârlıktan başka bir şey değildir. Bu nedenle demokrasi sorununun çözümü patronların siyasi temsilcilerinin ellerine ve insaflarına terk edilemez. İşçi sınıfı demokrasiyi kendi elleri ve gücüyle kurmalıdır. İşçi sınıfı için tek gerçek demokrasi kapitalizmin ortadan kaldırıldığı, işçi sınıfının üreten ve yöneten bir sınıf olarak ekonomik, politik ve toplumsal hayatın bütününün denetim ve yönetimini kendi ellerine aldığı bir İşçi Demokrasisi olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.