2026’yı emekten yana örgütlemek mümkün!

İktidar, 2026 yılının gidişatını belirleyecek en önemli hamlelerden birini yaptı. Asgari ücret, yüzde 27 artışla net 28.075 TL olarak açıklandı. Böylece Türkiye’de ilk kez asgari ücret, açlık sınırının altında belirlendi. Bu tablo, Mehmet Şimşek’in “enflasyonla mücadele” adı altında yürüttüğü ekonomi programının emekçilere ödettiği bedeli açıkça gösteriyor. Açlık sınırının altına düşen bir asgari ücret, iktidarın izlediği sermayeden yana sınıf programının sonuçlarını tarif etmek için daha fazla söze gerek bırakmıyor.

Açlık sınırının altında ücret, üstünde sermaye düzeni!

Bu politik tercihin kurumsal zemini 2026 bütçe planlamalarında da açıkça görülüyor. Merkezi yönetim bütçesinde faiz giderleri, en büyük harcama kalemlerinden biri haline gelmiş durumda; faize ayrılan kaynaklar birçok sosyal harcama kalemini geride bırakıyor. Kaynaklar, emekçi ve emeklilere değil, döviz garantili ödemelerle köprü, otoyol, havaalanı, hastane ihalelerini alan sermaye sahiplerine gidiyor. Yani kaynak yokluğundan değil, kaynakların nereye aktarıldığından söz ediyoruz. Kamu bütçesi ücretlerin, milyonların yaşam koşullarının iyileştirilmesine değil; borçlanma düzeninin sürdürülmesine ve sermayenin korunmasına hizmet ediyor.

Bu yüzden tekrar edelim: Kaynak var! Olmayan şey, emekçiden yana bir ekonomi programı. Fiyat artışlarının geri alınması, vergi yükünün emekçilerin sırtından alınması, servet vergisiyle zenginlerden kaynak yaratılması ve ücretlerin yoksulluk sınırı esas alınarak yükseltilmesi mümkün. Sorun, bunların yapılamaz olması değil; iktidarın bunları yapmayı tercih etmemesidir!

Tabandan örülen bir mücadele hattı şart!

İktidarın bu tercihte en büyük kolaylığı ise emek hareketinin zayıflığı olmayı sürdürüyor. Sendikal konfederasyonların mücadeleyi sembolik açıklamalara ve sınırlı tepkilere sıkıştırması iktidarın elini rahatlatıyor. Bunların hiçbiri güç dengelerini değiştirmiyor. İşçi sınıfını eylemsizliğe mahkûm ediyor.

Bu ataleti kırmanın yolu; tabandan, işyeri komitelerinden, mücadeleci sendikal şubelerden başlayarak adım adım örülen mücadeleci bir hattın inşasını zorunlu kılıyor. Ücretler, çalışma koşulları, işsizlik, sendikalaşmaya dönük engeller karşısında acil talepler etrafında örülen bir mücadeleci sendikal çizginin somutlaşması gerekiyor. Farklı sektörlerde süregiden grev ve direnişleri bir araya getirecek -en azından- bir tür koordinasyon, mücadelelerin ortaklaşması adına ilk kritik eşik olarak önümüzde duruyor. Bu, yalnızca dayanışmayı büyütmek için değil, öncü işçilerin deneyimlerini yaygınlaştırmak ve ortak mücadele zeminini yaratmak için gerekiyor. Sendikal üst yönetimlerin bu yöndeki her direnci ise teşhir edilmeli ve aşılmalıdır.

Daha geniş ölçekte ise, sınıf mücadelesinin tüm bileşenlerini kapsayan bir emek ittifakının inşasına ihtiyaç sürüyor. Bugün en temel ekonomik, demokratik ve sosyal haklarımız için “Elinizi soframızdan, özgürlüklerimizden çekin” diyen böylesi bir birleşik mücadele hattının örülmesi zaruri. İktidar, 2026 yılının gidişatını belirleyecek en önemli hamleyi yaptı evet, ama sonucu belirleyecek olan, bu hamle karşısında bizim vereceğimiz cevap olmayı sürdürüyor.

Yorumlar kapalıdır.