“Ev Sahibi” Türkiye’nin gerçek yüzü: Barınma hakkı betonla çözülür mü?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Yüzyılın Konut Projesi” diye duyurduğu 500 Bin Sosyal Konut Projesi’nin başvuruları kasım ayında açıldı. Proje kapsamında, illere göre değişmekle birlikte İstanbul’da 100 bin konut inşa edilecek. Ödeme planı ise 6 bin 750 TL’den başlayan taksitler şeklinde olacak. İlk günlerden itibaren milyonlarca başvuru oldu. Bu derece yoğun bir başvuru olması barınma sorununun yakıcılığını göstermesi açısından önemli. Gelin hep birlikte “Ev Sahibi Türkiye” sloganıyla duyurulan konut projesinin barınma sorununu gerçekten çözüp çözemeyeceğine bakalım.

Türkiye genelinde 7 milyonu aşkın boş konut var. Yedi milyonu aşkın da halihazırda kiralanmış konut olduğunu göz önünde bulundurursak, Türkiye genelinde kiralanan kadar ev boş duruyor. Bu stoğun yaklaşık 400 ila 700 bininin İstanbul’da olduğu tahmin ediliyor. Bunun büyük çoğunluğu bankaların ve yatırımcıların, yani finans sermayesinin elinde. Finans kapital, insanlar maaşlarının yarısından çoğunu kiraya verip geri kalanıyla kıt kanaat geçinmeye çalışırken, konutları bir meta gibi alıp satıyor ve “nasıl olsa yarın daha değerli hale gelecek” diyerek konutu bir spekülasyon aracı olarak kullanıyor. Peki bütün bunlar ne anlama geliyor? İktidarın ballandıra ballandıra sunduğu yeni konut projelerinin aksine, sorunun sadece yeni konut inşa etmekte değil, halihazırda var olan konutların emekçi halkın kullanımına tahsis edilmemesinde olduğunu gösteriyor. Yanlış anlaşılmasın; depreme dayanıklı, nitelikli malzemelerle yapılmış ve ekolojik dengeleri gözeten yapılara ihtiyacımız var elbette, ancak bunun önündeki en büyük engel konutların kâr etmek için kullanıldığı üretim ilişkisi.

İktidarın hedefi konut sorununu çözmek değil elbette. 2000’lerden sonra AKP iktidarı döneminde inşaat sektörü sermaye birikiminin lokomotif sektörü haline geldi. Kentsel dönüşüm projeleri ve mega projeler inşaat sektörüne kaynak aktarmak için kullanıldı. Bu yazıda bahsi geçen konut projesi de bunun bir parçası. Bu kaynak transferinin kamusal aracı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), sanılanın aksine lüks konut projelerine daha çok kaynak aktardı. Bu koşullar altında emekçiler tabii ki bir umutla, başlarını sokabilecekleri 60 m² bile olsa bir alan istiyorlar. Fakat aynı zamanda işçi sınıfı, sorunun daha kalıcı bir çözümü için inşaat ve bankaların elinde bulunan konutların kamulaştırılmasını, konut ve barınma hakkının piyasanın spekülatif hareketlerine konu edilmemesini ve depreme dayanıklı, güvenilir konut hakkını savunması gerekiyor.

Yorumlar kapalıdır.