Kim bu Reza Zarrab?

Tarih: 29 kasım 2017. Yer: New York’ta jüriler ve hakimin olduğu soğuk ve kasvetli sıradan bir mahkeme salonu, sanık Türkiye Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan ATİLLA, birden mahkeme salonunun sağ tarafında yer alan altın sarısı kapıdan gri mahkum kıyafetleriyle, ayakları birbirine zincirli, uzun saçlı, orta boylu ve zayıflamasına rağmen halen kilolu 34 yaşında ki bir mahkum olan Reza Zarrab içeri girip, ağır hareketlerle tanık sandalyesine ilerlerken, yaklaşık 9600 km uzaklıktaki Türkiye’de insanlar o ayak seslerini hissediyorlardı.

Tanık sandalyesine oturan ülkemizde hayırsever ve vatansever(!) olarak gösterilen, Türk bayrağı önünde program yaptırılan şahıs yemin edip yaptığı kirli işleri anlatıyordu. O dönem ki Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a 50-60 milyon euro arasında rüşvet verdiğini, Aktifbank’la para kaçırmalarını, o dönem ki AB Bakanı Egemen Bağış’ın nasıl yardakçılık yaptığını, Halk Bankası Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı’nın, İran’da ambargoyu nasıl delmesi noktasındaki yardımlarını ve daha bir sürü kirli işlerini anlatıyor.

Peki bu tanık nasıl bu kadar bakanı suç elemanı haline getirdi? Nasıl bu kadar büyük bir suç örgütü kurdu? Gelin kaseti başa sarıp anlatmaya başlayalım:

Her şey AB ve ABD’nin, nükleer programı nedeniyle İran’a uyguladığı ambargoyla başladı. Dönemin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın bu ambargoyu delmek için Zarrab ailesi ve Babek Zencani gibi iş adamlarına İran’ın yurt dışına sattığı petrolün parasını, İran’a aktarmak için anlaşmasıyla başladı. Zarrab ve Zencani Türkiye’de paravan şirketler kurdu. Bu paravan şirketler vasıtasıyla İran, piyasaya göre uygun fiyatta petrol satıp ödemeyi altın yoluyla alıyordu. Bu şirketler altını bozdurarak Halk Bankası’ndan İran Merkez Bankası’na yolluyordu. Bu yöntemle Reza Zerrab ve ortağının altın bozdurma işlemi kayıt dışı olduğundan oldukça yüklü paralar kazandılar. Bu durum 2012-2015 yılları arasında devam etti; ta ki hem ABD’nin Zarrab’ın kurduğu şirketlere ambargo uygulaması sonucunda yurt dışından paravan şirketlerine aktarılan 2.5 milyar doları İran Merkez Bankası’na aktaramaması ve sonrasında paranın yok oluşu; hem de İran’da hükümetin değişmesi (Hasan Ruhani’nin gelmesi) ve İran’ın nükleer programını ABD’nin denetimine açarak ambargoyu kaldırması bu ilişkinin de sonunu getirdi. Bu ilişki sonucunda İran’da Babek Zencani yakalandı. Hem İran tarafından hem de Zencani’ye bağlı mafya tarafından arandığı belli olan Zarrab, Erdoğan hükümetinden istediği desteği göremeyince soluğu 19 Mart 2016 yılında ABD’de aldı.Tutuklandı; ve cezaevine yollandı. ABD’de durum Reza Zarrab’ın beklediği gibi çıkmadı. Bir hapishaneden başka bir hapishaneye gidiyor. Bu yolculuklar günlerce sürüyordu.

Erdoğan hükümeti yargılama sürecinin Türkiye’ye uzanabileceği, Türkiye açısından hukuki, siyasi ve ekonomik sonuçları olabileceği endişesiyle Reza Zarrab’ı tutuklayan Savcı Preet Bharara’nın “FETÖ” ile bağlantısı olduğunu belirtip savcıyı değiştirmek istedi. Bu sırada Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın ABD’de yakalandığı haberi Türkiye manşetleri süsledi. Savcı Preet Bharara görevden alındı; ancak yerine gelen savcı Joon H. Kim, gelen gideni aratır tarzı, ek iddianameye eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ı, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ı, Halkbank Uluslararası Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan’ı ve Sarraf’ın çalışanı Abdullah Happani’yi de davaya sanık olarak ekledi. Erdoğan bu olaydan sonra bunun siyasi bir adım olduğu değerlendirmesinde bulunmuş, “ABD’nin bunu gözden geçirmesi gerekir. Bu işlerin arkasından çok pis kokular geliyor” şeklinde konuşmuştu.

Duruşma tarihi yaklaşırken ABD Federal Hapishaneler Bürosu’nun internet sitesinde Sarraf’ın 8 Kasım 2017 tarihinde serbest bırakıldığı yönünde bir güncelleme yapıldıktan ve nerede olduğunun bilinmediğine dair basında çıkan iddiaların ardından, Türkiye ABD makamlarına iki ayrı nota verdi ve Sarraf’ın durumu ile ilgili bilgi talebinde bulundu. Reza Zarrab’ın bu kirli para ilişkisini itiraf yoluna gitmesi ve onun Türkiye olan ilişkisi buradaki bağlantılarını da tedirgin etti.

Türkiye dış sermayeyle beslenen bir ülke, bu durum dış yatırımları etkileyeceği gibi, bu dava sonunda büyük olasılıkla Türkiye’ye yüklü para cezaları gelecek; Zarrab’ın itirafları ve Hakan Atilla davasının sonunda adı geçen bazı bakan ve bürokratlara yakalama kararı çıkacak gibi gözüküyor. Ayrıca CHP’nin ortaya çıkardığı ‘’Of İsle Man Belgeleri’’ ve Eski Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’ın Türkiye itirafları, Erdoğan hükümeti için önümüzdeki günlerin ne kadar zor olacağının kanıtı gibi duruyor.

Yorumlar kapalıdır.