Boğaziçi Üniversitesi’nde Starbucks işgali

Sponsorlu eğitim programları, kariyer günleri, sertifikalı dersler ve özelleşmiş kantinlerle sermayenin üniversiteyi işgaline karşı kendi kamusal alanlarını savunmak üzerine karşı-işgale geçen Boğaziçi Üniversiteli bir okurumuzun sürece dair mektubunu yayınlıyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak yeni döneme, yaz ayları boyunca süren restorasyon sürecinin ardından Çarşı kantinin kapatılıp yerine Starbucks’ın açılması sürpriziyle başladık. Eski Çarşı kantindeki tüm yemek alanlarının kapatılmasına, onların yerine Starbucks ve Wonderland (fast-food mekânı) gibi mekânların açılmasına bir tepki olarak karşı-işgal olarak bizler de Starbucks’ı işgal ettik. Çarşı kantinin kapatılması ve var olan teras kantinin de küçültülmesiyle Güney Kampüs’te ucuz yemek yiyebilecek dahası rahatça oturup ödev yapabilecek, sohbet edebilecek yer kalmamış oldu. Var olan Orta Kantin ise yaklaşık iki sene önce el değiştirerek şu an en ucuz tostun 6 liraya satıldığı bir yer.

Karşı-işgal gerçekleşmeden önce beş haftalık süreçte Starbucks’ta toplantılar alındı, film gösterileri düzenlendi ancak bu süreçte Starbucks’ın özel güvenlik görevlilerinin müdahalesiyle karşı karşıya kalıp engellendikten sonra daha radikal bir karar alma yoluna gidildi. Böylelikle 6 Aralık’ta Starbucks karşı işgalini gerçekleştirdik. 6 Aralık’tan beri kendi yemeğini kendi pişiren, açık dersler, söyleşiler ve atölyeler düzenleyen, film gösterimleri yapan öğrenciler olarak geceleri de Starbucks’ta kalıyoruz. Starbucks işgalinde her gün akademisyenlerin yaptığı açık derslerin yanında çeşitli söyleşiler ve atölyeler düzenleniyor. Başka ülkelerden öğrencilerin deneyim aktarımları, Arap devrimleri, Yunanistan’ın durumu, Evrimsel Psikoloji, Ezilenlerin Tiyatrosu, seks işçiliği, edebiyat ve politika gibi niceler dersler, söyleşiler yapıldı ve yapılmakta. Ve 6 Aralık’tan beri Starbucks’ın o nezih ortamı tamamen öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda yepyeni bir yaşam alanını dönüştürülmüş halde. Süs kitaplarının yerini gerçek kitaplar aldı, panolar; haberlerle, destek yazılarıyla, başka üniversitelerdeki öğrenci hareketlerinden gelen mesajlarla donatıldı. Yere halı serildi, Starbucks logoları öğrencilerin şallarıyla, film afişleriyle kamufle edildi. Sosyal-medyada yankı bulan, akademisyenlerin ve diğer üniversitelerden öğrencilerin desteğiyle görünür kılınabilen bu karşı-işgal süreci de böylelikle rektörün onu daha fazla görmezden gelmesine engel oldu.

Daha önce bu süreci görmezden gelerek sönümlenmesini bekleyen rektör, 29 Aralık’ta öğrencilere “nötr” bir alanda toplantı yapmayı teklif etti. 5 saat süren toplantıda yaklaşık 250 öğrenci rektöre tekrar tekrar taleplerini sundu. Bu talepler şöyle özetlenebilir: Starbucks kapatılacak ve Wonderland açılmayacak. Öğrencilere öğrenci merkezi olarak kullanılabilecek bir salon verilecek, öğrenci kooperatifi kurulmasına izin verilecek ve bunun için okul tarafından bir alan tahsis edilecek, yemekhane fiyatları ucuzlaştırılacak ve yemeklerin kalitesi artırılacak, okulda tüm ihaleler okulun mail sistemi vasıtasıyla öğrencilere, akademisyenlere ve emekçilere duyurulacak, bu süreçte bilgilendirmeyle kısıtlı kalınmayacak, kurulan çalışma gruplarının tanınması ve oy hakkı verilmesiyle öğrenciler tüm bu süreçlerde aktif rol oynayacak karar alma süreçlerinin dışında bırakılmayacak, okulda benzer süreçler yaşanmaması için kampüslerle ilgili alınan kararlar şeffaflık ilkesine dayandırılacak.

Yazılı olarak sunduğumuz bu taleplere bir hafta içinde yazılı bir cevap almak istediğimizi vurguladık (…) Karşı-işgalin geleceğini belirleyecek olan da gelecek bu cevap ve cevabın karşısında öğrencilerin ortak belirleyeceği tutum…

6 Aralık’tan beri karşı-işgalde olan öğrenciler olarak ODTÜ ve Trakya Üniversitesi’nde kantin boykotu yapan arkadaşlarımızın, başta Şeyma Özcan, tutuklanan tüm öğrencilerin, Uludere’de katledilenlerin, geçtiğimiz gün İstanbul Üniversitesi’nde gözaltına alınan tüm öğrencilerin yanındayız.

Yorumlar kapalıdır.