Tarihte bu ay: Darbe yönetimi 6 Kasım 1981’de YÖK’ü kurdu

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 6 Kasım 1981’de Kenan Evren’in çevresinde merkezileşen darbeci askeri diktatörlük tarafından kuruldu. 12 Eylül 1980 darbesinin hedefledikleriyle uyumlu olarak YÖK’ün amacı eğitim kurumlarında sendikaların etkisini sonlandırmak, sosyalist ve ilerici değerlere sahip öğretim görevlilerini cezalandırmak, öğrencilerin devrimci fikirlere ulaşmasını engellemek, okulları 24 Ocak neoliberal kararlarıyla paralel bir biçimde ticarethanelere dönüştürerek eğitimi burjuvazinin ekonomik birikim planlarına terk etmekti. Eğitimin üzerinde kurulacak olan sermaye diktatörlüğünün örgütleyici kurumu YÖK olacaktı.

1981’den bu yana bütün burjuva partilerin seçimler sırasındaki en temel vaatleri arasında YÖK’ün kaldırılması da vardı. Ulusalcısından İslamcısına dek (AKP de dahil!), iktidara aday olduğunu açıklayıp da YÖK’ün kaldırılmasını talep etmeyen bir tane burjuva partisi olmadı. Hepsi seçimlerde bunu dile getirdi. Ancak iktidara geldiklerinde hiçbirisi gerekli pratik adımları atmadı.

Bunun en temel sebebi, iktidara gelen her burjuva siyasal partinin, tıpkı 12 Eylül’ün askeri diktatörlüğü gibi, üniversiteleri hizada tutabilmek için YÖK’e ihtiyacının olmasıydı. 90’lı senelerde yükselen işçi sınıfı hareketi öğrenci hareketini de tetiklemiş, İstanbul Üniversitesi’nde simgeleşen gençlik seferberliklerini doğurmuştu. Ardından gelen 2001 krizi ve sonrasında AKP döneminde vuku bulan ODTÜ ve GSÜ seferberlikleri, rejime öğrenci hareketini frenleyen bir aracın faydalarını göstermişti. Bütün bunların üzerine, uluslararası çapta başlayan ve eğitim ile kapitalist sanayinin kombine edilmesiyle öğrencilerin ucuz işgücü olarak pazarlanmalarını yoğunlaştıran Bologna Süreci’nin Türkiye’de hayat geçirilmesi, YÖK’ü gerektiriyordu.

2016’da ilan edilen OHAL’le beraber rejimine anayasal bir zemin sağlayana dek KHK’ler üzerinden yönetim işlevlerini yerine getirmeye çalışan Beştepe, YÖK’e de el attı. 30 Ekim 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre “Yeni YÖK” olarak tarif edilen kuruma yeni görevler atanıyordu: 2017 eğitim-öğretim programının “performans odaklı” ve “rekabetçi bir yapıda” uygulanması öngörülüyordu. Bu ölçütlerin kalıcı olabilmesi içinse bir Yükseköğretim Kanun Taslağı hazırlanacaktı.

Bugün üniversiteye giriş sistemini belirleme yetkisi YÖK’te. Yükseköğretim sistemini planlamak, ayrıca eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idari hizmetler süreçlerini düzenlemek, değerlendirmek ve denetlemek de YÖK’ün görevleri arasında. Özetle YÖK, Türkiye eğitim sisteminin akut bir buhrana sahip olduğu bütün alanların sorumluluk sahibi kurumu. Üniversite bileşenlerinin çıkarlarının aksine olan bütün sermaye yanlısı politikaları eğitim sisteminde egemen kılmaya ve burjuvazi ile hükümetlerin dönemsel çıkarlarına hizmet etmeye devam ediyor. Eğer Türkiye’de öğrencilerin ve eğitim işçilerinin lehine bir öğrenim sistemi bina edilecekse, bu yönde atılması gereken ilk adımlardan birisinin YÖK’ün kaldırılması olduğuna şüphe yok.

Yorumlar kapalıdır.