İşyerlerinde mücadeleler sürüyor

Kriz ve pandeminin yarattığı ekonomik yıkımı fırsata çevirmek için hükümet ve patronlar işbirliği içerisinde hareket ediyorlar. Patronlar işçilerin üzerindeki iş yükünü artırıp salgına karşı herhangi bir önlem almazken hükümet ise yürüttüğü politikalar aracılığıyla devletin tüm imkânlarını patronların hizmetine sunmuş durumda. Son aylarda yaşananlar bize hem patronların amaçlarını hem de iktidarın kimin yanında olduğunu tekrar tekrar gösteriyor.

Öncelikle hemen belirtelim; salgın işyerleri ve fabrikalarda yayılıyor ve salgın görülen birçok yerde işler durdurulmuyor ve önlemler alınmadan üretim devam ediyor. Bursa’da Delphi Aptiv, Kocaeli’nde Ford Otosan, TTK Armutçuk Müessese Müdürlüğü, İstanbul’da Akcam, Rize’de Çaykur fabrikaları ondan fazla işçide pozitif vakanın olduğu işyerlerinden birkaçı. Benzer bir durumda olan Gebze Tayaş önünde Disk/Gıda-İş 50’den fazla virüse yakalanmış işçinin olduğunu ve fabrikada üretime ara verilmesi gerektiği yönünde bir eylem gerçekleştirdi.

Virüsle mücadele eden sağlık çalışanları da aşırı iş yüküne ve düşük ücretle çalışmaya mahkûm edilmiş durumdalar. TTB’nin ve sendikaların açıkladığı rakamlara göre birçok sağlık çalışanı koronavirüse yakalandı. Yetersiz personel sayısı, ekipman eksikliği, düşük ücret ve uzun çalışma saatlerine karşı haklarını arayıp mücadele eden sağlık çalışanlarına ise soruşturmalar açılıyor. Eskişehir Şehir Hastanesi’nde 200 kadar işçi aylardır maaş alamadıklarından dolayı iş bıraktı. Başakşehir Cam ve Sakura Hastanesi’nde çalışan işçiler ödenmeyen performans ücretleri için alkışlı protesto eylemi gerçekleştirdiler. Dokuz Eylül Hastanesi’nde ise eylem yapan çalışanlara “sosyal mesefaye uymamak” gerekçesi ile soruşturma açıldı.

Salgınla beraber yaşananlar yalnızca virüs ile ilgili değil, tüm sektörlerde işçilerin tüm haklarına karşı saldırıya geçilmiş durumda ve işçiler ağır şartlarda, güvencesiz olarak çalışmaya mecbur bırakıyorlar. Salgınla birlikte değişen tek şey işçilere karşı yapılan saldırının kuvvetindeki artış.

Salgının başladığı ilk günlerde sendikal faaliyetlerin askıya alınmasını ve birçok eylemin ve toplantının salgın bahane edilerek engellenmeye çalışıldığı hatırlıyoruz. Ancak işçiler mücadele etmeye ve sendikalaşmaya devam ediyor, sendikalı oldukları yerlerde ise hakları için mücadeleyi sürdürüyorlar.

Gebze Novares’te Petrol-İş’e bağlı işçiler patronun düşük zam ısrarı karşısında greve çıktılar ve kazandılar. İstanbul Tuzla’da ise Deriteks’e bağlı CPS Otomativ işçileri aynı sebeple greve çıktılar ve zaferle ayrıldılar.

Birçok belediyede de benzer süreçler yaşandı. TİS görüşmelerinin yapıldığı ve imzalandığı birçok belediyede işçiler uyarı eylemleri yaparak ve grev kararları alarak sürece dâhil oluyorlar. Bakırköy, Kartal, Çiğli, Kadıköy, Esenyurt, Sarıyer Belediyeleri bunlardan birkaçı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ise Çalışma Bakanlığı, iktidarın siyasi çıkarlarını göz önünde tutarak davranmış ve geçmiş yıllardan farklı olarak yetkiyi Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş’e vererek sendikal haklara saldırmış durumda.

Bu mücadelelere karşı ise patronlar ellerindeki tüm gücü kullanıyorlar. İşçilerin örgütlenmesini ve sendikalaşmasını engellemek için yasağa rağmen işten çıkarmalar gerçekleşiyor.

Yurtiçi Kargo’da TÜMTİS’e, Beylikdüzü’nde bulunan KT Deri’de Disk/Tekstil’e, Kocaeli’nde bulunan Özer Elektrik’te Birleşik Metal-İş’e örgütlenen işçileri işten çıkartıldılar. Systemair HSK işçileri ise Birleşik Metal-İş’e üye oldukları için “ücretsiz izne” çıkartıldılar.

KT Deri, Özer Elektirik işçileri ve Systemair HSK işçileri direnişe geçmiş durumdalar. Systemair HSK’da Birleşik Metal-İş Bakanlık tarafından tanınmış durumda ancak TİS için masaya oturmaya niyeti olmayan patron direnişe destek veren işçileri de çıkarmaya başladı.

PTT’ye bağlı taşeron çalışanlar ise ücretlerin ödenmemesi nedeniyle iş bıraktı. Denizli’de Türk Metal’e bağlı Parla Solar’da grev kararı asıldı. Sendikalaştıktan sonra işten çıkarılan Cargill İşçileri’nin direnişi ise hâlâ devam etmekte.

Adana ve Mersin’de ise Soda Sanayi A.Ş. ile Petrol-İş arasında yürütülen TİS görüşmelerinden sonuç çıkmaması üzerine alınan grev kararı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu belirtilerek yasaklandı. Ve grev yasaklanmadan hemen önce işçiler ücretsiz izne çıkartılarak aylık 1070 liraya mahkûm edildi.

Tüm bunların yanına iflas ettiğini ilan ederek işçilerin haklarını ödemeden ortadan kaybolan patronlara karşı verilen mücadeleleri eklemek gerekiyor. Atlasglobal işçileri ve Çorlu’da Grup Tekstil işçileri hiçbir hakkı ödenmeden ve içeride birkaç aylık maaşları kalarak ortada kaldılar. Hem Çorlu’da hem de İstanbul’da çeşitli eylemler gerçekleştiren işçiler haklarını alabilmek için mücadelelerini sürdürüyorlar.

Salgınla birlikte derinleşen ekonomik kriz işçi ve emekçiler için hayatı gitgide daha zor hale getirmekte. İktidarın patronların çıkarlarına yürüttüğü ekonomik ve siyasi politikalar ise krizin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yükleyerek bizleri borç içinde, güvencesiz ve geleceksiz bir yaşama mahkûm ediyor. Bu yaşama karşı girişilen her mücadeleye devletin tüm imkânları kullanılarak müdahale ediliyor. Ankara’ya yürümek isteyen maden işçileri askerler tarafından engelleniyor, haklarını aramak için basın açıklaması yapan sağlık emekçileri savcılar tarafından soruşturuluyor, grev çıkmaya karar veren işçilerin grevi Cumhurbaşkanı tarafından yasaklanıyor. Tüm bunlar olurken fabrikalarda çalışma koşulları daha da ağırlaşıyor, iş cinayetleri artıyor ve herhangi bir önlem alınmıyor, herhangi bir denetim yapılmıyor. İşçiler için çıkarıldığı söylenen “ücretsiz izin” gibi uygulamalar ise patronların elinde mücadele silahına döndü bile.

Ne iktidar ne patronlar bu kadarıyla yetinecek! Patronlar daha fazla kâr elde etmek için her şeyi yapmaya hazırlar. Hükümet ise esnek çalışmayı, kıdem tazminatının gaspını ve emeklilik hakkına saldırıyı çoktan gündeme koydu. Önümüzdeki süreçte krizin daha da şiddetleneceği ve işçi ve emekçilere saldırıların daha da artacağı çok açık. Bu saldırılara karşı yalıtık olarak sürmekte olan mücadeleleri birleştirmek ve tüm emek örgütlerinin ortak bir eylem planıyla mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. İşten çıkarmaların gerçekten yasaklanması, işyerlerinde işçi sağlığının ve iş güvenliği kurullarının işçilerin denetiminde olması, kaynakların işçiler ve emekçiler için kullanılması, kapanan işyerlerinin işçilerin kontrolünde kamulaştırılması, ücretlerin onurlu bir yaşamı sağlayacak düzeye çekilmesi için verilecek mücadele; bizi, ölüm ya da sefalet arasında tercih yapmaktan kurtararak, insanca bir yaşamı olanaklı kılacak.

Yorumlar kapalıdır.