Sayıştay raporu: Her şey olması gerektiği gibi!

Sayıştay, Cumhurbaşkanlığının 2019 yılı harcamalarına ilişkin denetimini tamamladı ve raporunu TBMM’ye sundu: “Cumhurbaşkanlığının 2019 yılına ilişkin mali tablolarının tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varılmıştır.”  Yani asayiş berkemal!

Devlet harcamalarını denetleyen ve yargılama yetkisi de bulunan Sayıştay’ın her şeyi saymadığını ve saydıklarının hepsini de kamuya açıklamadığını ilk elden belirtelim. Örneğin, kamu kurumlarında suç işlediği kesinleşen kişiler ve işledikleri kamu zararını hesaplayıp hesaplamadıklarını bilmiyoruz, zira “Yargılama Raporları” uzun yıllardır yayımlanmıyor. Yani iş biraz Korona tablolarındaki “hasta sayısı”na dönmüş vaziyette. Bir nevi saymayan kronometre!

Rapora kısaca göz atarsak:

  • 24 Haziran 2018’deki seçimle resmileşen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin harcama tutarı 2019’da 3 milyar 668 milyon lira olmuş. Yani önceki yıla göre 3,8 kat artmış.
  • Beştepe’deki iç Saray ile Okluk Koyu’ndaki yazlık saray için “yapılmakta olan yatırımlar hesabında” 2,2 milyar TL olarak yer alıyor.
  • Makam araçlarından oluşan taşıt malvarlığı 506 milyon liradan 1,2 milyar TL’ye çıkmış.
  • Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler bir yılda 9 milyon liradan 12,5 milyon liraya çıkmış.
  • Personel giderleri, mal ve hizmet alım giderleri gibi türlerin yer aldığı saray harcamaları diyebileceğimiz cumhurbaşkanlığı giderleri ise 2019 yılında toplam 3 milyar 668 milyon TL. 2018 yılında ise bu gider 943 milyon TL idi.

Rakamlardan çok anlamam diyenler için kısaca özetlersek, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin 1 dakikalık masrafının 2 asgari ücretten daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

Bu sansürlü rapor bile nasıl bir haraca bağlandığımızı açıkça ortaya koyuyor. Zaten bunu fark eden rejim, geçtiğimiz haftalarda büyük ölçekli projelere ayrılan garanti tutarlarının yeni bütçede yer almaması için birtakım yasal değişiklikleri görüşmeye başladı.

Gizlenemeyen gerçekler

Rejim, rakamları silikleştirmek için yeni formüller arıyor, bilanço çıkarılamasın istiyor. Sermaye ise, bu sisli havadan kârını artırmak için yararlanmaya çalışıyor. Bırakın korona aşısını, herkese yetecek kadar grip aşısının bile tedarik edilemediği bugünlerde şehir hastaneleri, köprüler, tüneller için Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerine bütçeden 31 milyar TL ayrılıyor. Sansürlü verilere rağmen fail de enkaz da gizlenemiyor.

Gizlenemeyen başka gerçekler de var, bunları duymak için gelin maden işçilerine kulak verelim. Onlar gasp edilen hakları için Soma ve Ermenek’ten yola çıktılar ve İzmir-Ankara yolu güzergâhında direniş kampı kurdular. Talepleri ise ölen işçilerin ölüm aylıklarının ödenmesi, işten çıkarılanların ise maaş, kıdem gibi haklarının ödenmesi. “Vallahi de korkmuyoruz billahi de korkmuyoruz sizden…” diyorlar. Somalı maden işçilerini Denizli esnafı takip ediyor, onları Atlasglobal işçileri ve Çorlu’da Grup Tekstil işçileri…

Bu haraç sistemine karşı mücadele; bizi, ölüm ya da sefalet arasında tercih yapmaktan kurtararak, insanca bir yaşamı olanaklı kılacak.

Fotoğraf: DHA

Yorumlar kapalıdır.