Gücümüzü birbirimizden alıyor, mücadelemizden vazgeçmiyoruz!

Bu yıl 25 Kasım, pandemi ve ekonomik krizin derinleştirdiği toplumsal batağın ortasında kadınların sesiyle dünyanın dört bir yanında yankılandı. Bu ses bedenlerimize dönük karar verme hakkımız için yeşil dalgayı yükselten Arjantinli kadınların; kadın cinayetlerine ve insan kaçakçılığı ağlarına karşı ses çıkaran Meksikalı kadınların; Piñera’ya karşı mücadele eden Şilili kadınların; kürtaj hakkına yönelik saldırıya karşı sokaklara dökülen Polonyalı kadınların; emperyalizmin kalbindeki ırkçılık karşıtı isyanın parçası olan siyah ve göçmen kadınların; dünyanın her yerinde erkek-devlet şiddetine karşı mücadele eden kadınların sesiydi!

Türkiye’de de birçok ilde gerçekleştirdiğimiz eylemlerle erkek-devlet şiddetine bir kez daha hayır dedik! Pandemi politikalarıyla cinsiyetçi tutumlarını pekiştiren; kadınları, şiddet ve cinayet riskini en fazla yaşadıkları yer olan evlere mahkûm eden; cezasızlık politikasıyla kadın cinayetlerindeki artışı teşvik eden; kadınları korumak, koruyucu ve önleyici tedbirler almak yerine İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlarımızı hedef alan iktidara karşı tek güvencemizin dayanışma ve mücadele olduğunu bir kez daha güçlü bir şekilde gösterdik. 25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısında da belirttiği gibi hayatlarımız için, haklarımız için, birbirimiz için alanlardaydık!

İçinden geçtiğimiz süreçte, koronavirüs salgınının mevcut kapitalist ekonomik krizle birleşimi ile yoksulluğun hiç olmadığı kadar kadınlaştığına tanık oluyoruz. Raporlar, Türkiye’de kadın istihdamının geçen yıla göre yüzde 7 daraldığına işaret ediyor. Öte yandan, pandemi kapsamında işçi ve emekçiler için önlemlerin, kayıtlı istihdam kapsamında bile oldukça yetersiz kaldığı aşikârken; kadın emeğinin, ağırlıklı kayıtdışı ve güvencesiz işlerde yoğunlaşması pandemi sürecinde birçok kadının gelir ve sosyal güvenceden tamamen yoksun bırakılması anlamına geliyor. Buna karşın, kadınların ev içi emeği; üzerlerine yıkılmış çocuk/yaşlı/hasta bakım emeği yüküyle birlikte fazlasıyla arttı. Pandemi etkileri bununla da sınırlı kalmadı; cinsel sağlık ve üreme sağlığına erişimde yeni zorluklara yol açtı. Ve kadınlar için kelimenin gerçek anlamıyla en hayati olanı; şiddet karşısında koruyucu, önleyici tedbirlere ulaşma ve de bu tedbirleri uygulatma aşamasındaki engeller oldu. Pandemi sürecinde kadın cinayetleri artarken, şüpheli kadın ölümlerinde de ciddi artış yaşandı.

Bu tablo kendi kendine ortaya çıkmadı! Elbette bir sorumlusu var: Erkek egemen iktidar ve onun kadın düşmanı politikaları! Kadın cinayetleri de, derinleşen cinsiyet eşitsizliği de, artan yoksulluk da iktidarın politik tercihlerinin birer ürünü! Kadınlar karşısında erkeklerin, işçi ve emekçiler karşısında patronların çıkarlarını temsil eden iktidarın!

Bu yüzden erkek ve devlet şiddetine, homofobi ve transfobiye, göçmen karşıtı politikalara ve kapitalist hükümetlere karşı mücadelemiz; işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda patriyarka ve kapitalizmin elbirliğiyle bizleri tahakküm altına almaya çalıştığı her yerde devam edecek! Bu 25 Kasım, tüm dünyada kadınların bu mücadelede kararlılığını bir kez daha gösterdi!

Yaşasın kadınların uluslararası dayanışma ve mücadelesi!

Yorumlar kapalıdır.