Patrona kepçeyle, işçiye hiç yok!

Geçtiğimiz yıl sonunda Çin’de tespit edilen ilk koronavirüs vakası, tüm Avrupa ve Amerika’yı etkisi altına aldıktan sonra resmi açıklamaya göre mart ayında Türkiye’ye de giriș yapmıştı.

Pandemi koşulları ilk önceleri çok fazla etkili olmasa da mart sonlarına doğru Türkiye’de de etkisini artırmaya başladı. Mayıs-haziran aylarında vaka sayıları üst seviyelere tırmandı. Ekonominin zaten iyi olmadığı Türkiye’de pandeminin etkisiyle kriz iyice derinleşti. Her zaman olduğu gibi iktidar, işçiden yana tavır takınacağına tercihini sermayeden yana kullanarak işsizlik sigortasında biriken ve işçiler için kullanılması gereken parayı patronların çıkarına sundu. Bu dönemde, bazı sektörlerde çalışanlar kısa çalışma ödeneği adı altında maaşlarının bir bölümünü işsizlik sigortasından almaya başladılar. Bu ücret bazen maaşın yarısı, bazen de daha az miktarda olmak üzere işçinin eline geçiyor. Kısa çalışma ödeneğinin koşulları yasalarla belirtilmiş olmasına rağmen, bazı patronlar kurallara uymayarak kendi çıkarları doğrultusunda ve onlara tanınan yasal hakların dışına taşarak işçiyi mağdur ediyorlar. Normal koşullarda kısa çalışma ödeneğinden faydalanan işçi haftanın belli günlerinde ya da belli saatlerinde çalışması gerekirken bazı işverenler işçilerini normal çalışma koşulları altında, yani günlük 8 saat ve üzeri çalıştırdıkları halde kısa çalışma ödeneğinden faydalanıyor. Bu durumda olan işçilerin, kısa çalışma ödeneği uygulamaya konulduğundan bu yana sigortaları ya hiç ödenmiyor ya da eksik ödeniyor. Çalışanların mağduriyeti devam ediyor. Bu koşulda çalışanlar içerisinde emeklilik için gün sayanlar, 6-7 aydır sigortaları ödenmediği ya da eksik ödendiği için mağdur durumdalar. Yasal koşulları kendi çıkarlarına kullanan patronları denetlemeyen devlet, sıra çalışanlara geldiğinde, onların mağduriyetini göz ardı ediyor. Olması gereken, işçilerin yatmayan sigorta primlerinin devlet tarafından tam ve eksiksiz olarak yatırılmış kabul edilmesidir.

Çalışanların mağduriyeti, eksik yatırılan prim ile sınırlı kalmıyor. İşsiz kaldıklarında işsizlik ödeneğinden faydalanmaları gereken çalışanlar bu ödenekten de mahrum kalacaklar gibi gözüküyor. Pandemi koşullarının bütün yükünü çalışanlara yükleyen iktidar, patronların iktidarı olduğunu teyit etmiş oluyor.

Pandeminin başında güya işçilerin haklarını savunmak için konulan bir başka yasa, patronlar tarafından suistimal ediliyor. Çalışanların pandemi bahane edilerek işsiz kalmamaları için pandemi başlangıcında işten çıkarmalar yasaklanmıştı ancak durum hiç de öyle değil. İşten işçi çıkartamayan patronlar, çareyi işçileri ücretsiz izne göndermekte buldu. Ellerine aylık 1100 TL civarında para geçen işçiler kiralarını bile ödeyemez durumda kaldıkları için yeni iş bulabilmek ve düzgün ücret alabilmek amacıyla istifa etmek zorunda kalıyorlar. Kıdem tazminatı kâbusuyla yaşayan patronlar, işçi istifa ettiği için tazminat ödemekten de kurtulmuş oluyor. Böylece yılların hakkını alamayan işçi, düzgün bir ücret alabilmek umuduyla tüm haklarını kendi elleriyle patronun cebine bırakmış oluyor.

Sözün kısası, emek sermaye çelişkisi devam ediyor. Her koşulda mağdur bırakılan işçi sınıfı adeta tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin de yükünü tek başına omuzlamış oluyor. Pandemi döneminde iş bulamayacağını düşünen çalışanlar için hak aramak da imkânsız hale geliyor. Pandeminin etinden ve sütünden faydalanan sermaye, neredeyse hiç yara almadan işçilerin emeğini hiç ediyor. Tek çare, her zaman olduğu gibi işçilerin bir araya gelip seslerini daha güçlü çıkarmasındadır. Birlikte mücadele etmek için gücümüzü birleştirelim. Üretimden gelen gücümüzün farkında olalım. Mücadelemizi birleştirelim.

Yorumlar kapalıdır.