Asgari ücret = azami yoksulluk

Tek Adam rejimi her zaman olduğu gibi işverenlerle el ele vererek asgari ücreti gene yoksulluk ve açlık ücreti olarak ilan etti = 2.825,90 lira. Bu miktar TÜİK’in ağır işte çalışan bekar bir işçinin asgari geçim tutarı olarak ilan ettiği 2.792,10 liranın sadece 33 lira 80 kuruş üzerinde. Üstelik TÜİK bu rakamı 2020 yılının Ekim ayı fiyatlarıyla ve tek işçinin sadece besin masrafı olarak hesap etmişti. Yani yeni asgari ücret, son iki ayın enflasyonuyla birlikte şimdiden açlık sınırının altında kaldı. Tabii işçinin kirası, faturaları, yol masrafı, çoluğu çocuğu hiç hesaba katılmamış durumda.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıları her zamanki gibi tamamen sahte bir tiyatro olmuştur. Zira hükümetin, işverenlerin kâr oranlarının düşürülmemesi, hatta artırılması doğrultusunda patronların önerilerini destekleyeceği belliydi. Öyle ki, asgari ücrete yapılacak olan zam oranı daha bütçe görüşmelerinde AKP ve MHP tarafından belirlenmişti. Bütçede, çalışanlardan toplanacak olan vergilerde yüzde 21 oranında bir artış olacağı öngörülmüştü. Oysa sendikaların ve bağımsız araştırma kuruluşlarının 2020 yılı için hesap ettikleri enflasyon oranı en az yüzde 30. Dolayısıyla, daha şimdiden, yani gelecek yılın enflasyonunu beklemeden, işçi sınıfının satın alma gücü en az yüzde 9 oranında gerilemiş durumda.

Üstelik Türk-İş eylül ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırını 2.447 lira, yoksulluk sınırını ise 7.973 lira olarak hesaplamıştı. Son üç ayın enflasyonu da hesap edildiğinde, yeni asgari ücretin artık (bırakın yoksulluğu) açlık sınırının altında kaldığı ortadadır.

Bütün bunlar bilinirken Türk-İş yetkililerinin Komisyon tiyatrosunda sessizce oturması ve tüm sendika yönetimlerinin hep birlikte, birleşik ve ciddi bir eylemlilik içine girmemiş olmaları işçi sınıfı adına ne yazık ki büyük bir zafiyet olmuştur.

Bazı gerçekler

İşçi sınıfının asgari ücret konusunda, belirli bir rakamdan ziyade, etkili bir mücadele stratejisine sahip olması gerekiyor. Bakın asgari ücret dünyanın her yerinde, “Bir insanın, en temel ihtiyaçları olan beslenme, barınma, giyim, ısınma, ulaşım ve kültür gibi ihtiyaçlarını karşılamasına yetecek düzeyde düzenlenen asgari maaş” olarak tarif ve kabul edilir. Biz daha kısa bir biçimde söylüyoruz: Asgari ücret, bir insanın onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için gerekli olan asgari miktardır. Verili şartlarda bugünkü asgari ücret (2.825 lira) de muhalefetin önerdiği rakamlar da “onurlu” bir yaşama imkân veren değil, yoksulluğun altında ezilmeye mahkûm edecek miktarlar.

“Etkili bir mücadele stratejisine sahip olmamız gerekir” diyorduk. Neden mi? Bakın, DİSK-AR’ın yaptığı hesapla, “1978’de kişi başına milli gelirin yüzde 3,4 üzerinde olan asgari ücret, aradan geçen 42 yılda kişi başına milli gelirin yüzde 40 altına düştü. Asgari ücret kişi başına gelire paralel olarak artsaydı brüt asgari ücretin 2020 yılında 5.000 TL olması gerekirdi”.

Yani, işçi sınıfı olarak ücretlerimizi koruyamamışız. Bugün, asgari ücret neredeyse ortalama ücret haline geldi. 2006 yılında aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin yaklaşık iki katı iken, 2019’da asgari ücretin yüzde 1,41 katına gerilemişti. Yeni asgari ücretle birlikte tüm ücretlerde de yeni bir gerileme gerçekleşecektir.

Nasıl bir strateji?

Asgari ücret, yılın bir ayında hükümetin ve patronların ağırlıkta olduğu, sendika yöneticilerinin ise neredeyse arabulucu gibi pazarlık işlevi üstlenmek için bulundukları bir kurulun inayetine teslim edilemez. İşçi sınıfının onurlu bir yaşama kavuşabilmesi için sürekli mücadelesini gerektirir. Unutmamak gerekir ki bugün ülkede ücret karşılığı çalışan emekçilerin yüzde 50’si asgari ücret ya da biraz üstüne çalışıyor. Asgari ücret ve altında bir ücretle yaşamını sürdürmek zorunda olan işçiler ise ücretli çalışanların yüzde 38,3’ü civarında.

Bunun için: 1) Asgari ücret, işçiyi yoksulluğa ezdirmeyecek ve “en temel ihtiyaçları olan beslenme, barınma, giyim, ısınma, ulaşım ve kültür” harcamalarını karşılayarak onurlu bir yaşam sürmesini olanaklı kılacak bir ücret olmalıdır. 2) Asgari ücret bu temelde işçinin eline net olarak geçecek miktar olarak belirlenmelidir. 3) Asgari ücret komisyonu mevcut haliyle lağvedilmeli; işçi sendikalarının grev hakkıyla işçileri eşit koşullarda temsil edebileceği bir sistem kurulmalı; ve asgari ücret işverenlerle ulusal ölçekli toplu pazarlık yoluyla saptanmalıdır. 4) Asgari ücret kişi başına milli gelir düzeyine çıkartılmalı, altına asla düşürülmemelidir. 5) Asgari ücret de dahil olmak üzere tüm ücretler her üç ayda bir sendikaların belirlediği enflasyon oranında otomatik olarak artmalıdır.

Özetle, hükümet ve işverenler örgütü el ele asgari ücreti 2.825 lira olarak saptayarak emekçilerin onurunu bir kez daha ayaklar altına almışlardır. Açıklanan bu asgari ücret, milyonlarca işçiyi yüzde 30’ları aşan gerçek enflasyon karşısında açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmenin, onları patronların eline teslim etmenin ilanıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçileri temsilen yer alan Türk-İş’in bu karara muhalefet şerhi koymasının hiçbir karşılığı yoktur. Türk-İş ve tüm sendikal konfederasyonlar insan onuruna yaraşır bir asgari ücret sağlanması için derhal acil ve ortak bir eylem planı açıklamalıdır.

Yorumlar kapalıdır.