Bedava işgücü: Stajyerlik -2

Geçen ayki yazımızda stajyerlik konusunda kısaca şöyle demiştik: Şirketler bugün biz öğrencileri doğrudan doğruya, hem de yasal dayanaklar ile nitelikli ve bedava iş gücü olarak kullanmaktalar. Bu yıl kalkınma paketleri sayesinde bu uygulama onlar için çok daha cazip hale geldi. Bundan sonrası için ise planları çok daha fazla. Patronlar, stajyerlik uygulamasının nimetlerinden mezuniyet sonrasında da faydalanmak istiyorlar.

Saldırı planları

En planlı saldırı mühendislik bölümleri üzerinde odaklanmış durumda. Yetkin veya yetkili mühendislik adı verilen uygulamalar çerçevesinde mezuniyet sonrasında bir dört yıllık stajyerlik süresi ön görülüyor. Geçen sayımızı okuyanlar bilir, stajyerin maaş alması hukuken yasaktır. Bu tasarı uyarınca mezuniyet sonrasında bir öğrencinin payına düşebilecek en iyi şey, 4 yıllık süreç içerisinde alabileceği düşük bağışlar. Mühendislik bölümlerinin dışında buna benzer uygulamalar mimarlık, tıp ve hukuk fakültelerinde de uygulanılmaya çalışıldı. Örneğin hukuk fakültesinde, mezuniyet sonrası yapılacak ÖSS benzeri sınavlarda “başarılı” olan öğrenciler “hukukçu” olma şansına kavuşabilecekler, diğerleri ise hukuk eğitimi almış kimseler olarak sınırsız sömürüye tabi tutulacaklardı. Bu ve benzer saldırı tasarıları daha birçok öğrenciyi tehdit etmeye devam ediyor.

Olumlu örnekler ve mücadele araçları

Bu olumsuz tabloya rağmen saldırının püskürtüldüğü birkaç küçük ama çok anlamlı mevziimiz var. Bunlardan biri, Çevre Mühendisleri Odası’nın (ÇMO) mücadelesi ile elde edildi. Bazı üniversiteler bu bölümden mezun olan öğrencilerin diplomalarından mühendis unvanını kaldırarak yetkin mühendisliğin zeminini hazırlamaya başlamıştı. Buna karşın, ÇMO’nun YÖK’e açtığı dava lehimize sonuçlandı ve uygulamanın ilk adımı durduruldu.

Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, saldırılara karşı en büyük mücadeleleri verebileceğimiz kurumlar meslek odaları ve öğrenci gençlik sendikası Genç-Sen’dir. Bu gibi kurumlar sadece saldırılardan korunmamız için değil, içerisinde bulunduğumuz durumun da iyileşmesi için biricik örgütlerimizdir.

Ne yapmalı/ne savunmalı

Peki, eğitimin teori ve pratik arasında yarattığı derin uyumsuzluğa karşı neyi savunmalı, neyi talep etmeliyiz?

Öncelikle, üretim ile eğitimin arasındaki bağın daha da güçlendirilmesini istemeliyiz. Ancak bugünkü çalışma koşulları ile değil. Bizler uygun maaş ve çalışma koşulları altında stajyerlik uygulamasının düzenlenmesi ve de geliştirilmesinden yanayız. Uygun koşullar patronların hoşuna gitmedi mi? O halde biz de uygun koşulların kamu kuruluşlarında oluşturulmasını istiyoruz. Yeterli kamu kuruluşu yoksa da, zarar ettiğini söyleyen işletmeler kamulaştırılsın, buralarda bize insanca koşullarda ve uygun bir ücret karşılığında staj yapma olanağı tanınsın. Bize buralarda tüm işçi ve yoksulların ihtiyaçlarına yönelik üretim yapma olanağı sunulsun. Bu çözüm bizlere mezun olduktan sonra da iş olanağı sağlayacaktır ve diplomalı işsizlik sorununu da çözecektir.

Yine de patronların ve sermaye yanlısı eğitim kurumlarının hoşuna gitmedi mi? Haklarımızı arayıp mücadele edebileceğimiz kurumlar belli. Buralarda sermayenin kıyımına karşı birleşip hakkımızı alacağız!

Yazan: Sedat D. (27 Ağustos 2009)

Yorumlar kapalıdır.