Futbol, Dünya Kupası ve emekçiler

Çoğumuz ekranlara yapışmış halde 2022 Dünya Kupası maçlarını izliyoruz. Messi, Neymar, Mbappe… Hangi ulusal takım kazanacak… Kim hangi harika vuruşları yapacak… Meraktayız.

Biliyorum, futbol kitleleri etkiliyor. Hatta gündelik hayatın sorunlarını unutmaya yarıyor. Ama tehlike de burada; emekçileri gerçek sorunlarından uzaklaştırmasında. Evet, futbol afyon, hatta eroin etkisine sahip. Ama şimdi ben burada “izlemeyin” dersem biliyorum ki yazının devamını çoğu kişi okumayacak. Onun için onlara (hatta itiraf edeyim, kendime bile) sadece “şunları da aklınızda tutun” diyeceğim.

Futbol artık hepimizin bir konserve kutusuyla sokak arasında oynadığımız “dünyanın en demokratik sporu” olmaktan çıktı. Evet biz emekçiler hâlâ pikniklerde top oynuyoruz, ama dünya futbolu bir sanayi, büyük bir patronlar ticareti haline geldi. Bazı semt takımlarının dışında, büyük paraların döndüğü futbol dünyası artık büyük patronların, oligarkların ve çokuluslu şirketlerin denetiminde ve sahipliğinde.

Futbolcuların bazıları büyük paralar kazanıyor, ama büyük çoğunluğu ailelerini geçindirebilmek için kaderlerini patronlarının inayetine bağlamış halde. Otuzlu yaşlarının ortalarında bir kenara atılıveriyorlar. Ve de hepsi, futbol baronları için birer meta, yani alınıp satılan birer “mal”.

Dünyanın en önemli futbol turnuvası olarak bilinen Dünya Kupası da büyük çokuluslu şirketler için milyarlarca dolarlık kazanç kaynağı. Adidas, Coca-Cola, Katar Enerji, Hyundai, Kia, Visa, Wanda, Katar Havayolları gibi birçok milyarlık firma, kendi markalarını tanıtabilmek ve bundan büyük kârlar elde edebilmek için turnuvanın sponsorluğunu üstlenmiş durumdalar.

Bu arada turnuva için Katar’da büyük altyapı kuruluşlarının yanı sıra yedi yeni stadyum inşa edildi ve bunların yapımında çokuluslu inşaat şirketleri kasalarına 200 milyar dolar indirdi (Türkiye’deki milli gelirin en az dörtte biri).

Bu inşaatların yapımında Hindistan, Nepal, Bangladeş, Filipinler, Pakistan ve bazı Afrika ülkelerinden getirilen 1 milyona yakın kişi kölelik koşullarında çalıştırıldı. Bunların en az 6.500’ü son derece kötü çalışma koşullarında, iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdi.

Gerek Katar’daki monarşik diktatörlüğe gerekse işçilerin kölece çalıştırılmasına tüm dünyadan eleştiriler yağsa da, ne ülke yönetimleri ne de turnuvadan kâr bekleyen yatırımcı ve sponsor çokuluslu şirketler bu eleştirilere kulak astı. Katar’da emekçilerin kölece yaşamı ve uğradıkları iş cinayetleri hız kesmeden sürdü.

İşte eğer arada bir de olsa Dünya Kupası maçlarına göz atacak olursak bu gerçekleri unutmayalım. Maçlar biz emekçilerin içinde bulunduğumuz sömürü düzenini unutmamıza neden olmasın.

Bir zamanların işçi sporu olan futbolu büyük şirketlerin ve onların patronlarının egemenliğinden ancak sosyalizm çerçevesinde kurtarabileceğimizi unutmayalım.

Sadece futbol değil, hiçbir spor patronların kölelerini kâr amacıyla birbirleriyle yarıştırdıkları bir etkinlik olmamalı.

Sporu bir kardeşlik ve dayanışma festivali olarak yeniden düzenlemeliyiz.

Her daldaki spor, spor emekçilerinin denetiminde ve emekçi halkın desteğiyle örgütlenmeli.

Yorumlar kapalıdır.