Felakete karşı nasıl bir mücadele?

Yeni Tek Adam iktidarının emekçiler üzerinde yoğunlaştıracağı ekonomik saldırının kısa sürede yol açacağı bir dizi sorun var.

Bunların başında tüm çalışanların alım gücünde yaşanacak düşüşler geliyor. Bir yandan enflasyonun ve zamların etkisiyle, diğer yandan da yeni konacak ve artırılacak vergiler nedeniyle tüm ücretli çalışanların yaşam koşulları kötüleşecek. Asgari ücrette yapılacak “güncellemeler” kesinlikle bu gidişi değiştirmeyecek. Bu nedenle ücretler konusunda çok daha aktif ve kitlesel mücadelelere girişmek zorunlu olacak. Tüm ücretlerin her 3 ayda bir devletten bağımsız kuruluşlarca tespit edilecek enflasyon oranında artırılması talebi daha da büyük bir önem kazanmak zorunda.

Öte yandan ücretlerde iyileşme yaşanabilmesinin en önemli kaldıracı sendikalaşma ve toplu iş sözleşmeleri bağıtlayabilmek. Tüm emek örgütlerinin yaygın, aktif ve militan bir sendikalaşma kampanyası içinde olmaları gerekecek.

İkinci büyük bir sorun, patronların ekonomik kriz ortamında kendi kâr oranlarını koruyabilmek açısından “emek tasarrufu”na yönelmeleri sonucunda giderek artan işsizlik olacak. Şu anda yüzde 10’ları aşan gerçek işsizlik iki katına doğru yol alacak. Bu nedenle her şeyden önce işten atmalara karşı mutlaka sağlam bir biçimde direnebilmemiz gerekiyor. Öte yandan, işsizliği önleyebilmek veya en aza indirebilmek için ücretlerde kısıntı olmadan iş saatlerinin kısaltılması ve işyerlerinde ek vardiyaların kurulması uğruna mücadele etmek kaçınılmaz olmalı.

Tabii bir de kriz nedeniyle kapanan işyerleri olacak. Buna karşı o işletmelerin kamulaştırılarak işçilerin yönetiminde işletilmeye devam etmesini talep etmeliyiz. Hatta bu talebi bizzat kendi gücümüzle hayata geçirebilmeliyiz. Ama bu arada işsizliğin gerçek çözümünün de planlı ve merkezi bir yatırım ekonomisinde yattığını da unutmayalım.

Bir de elbette çoğu dar gelirli 20 milyon emekçinin kredi borçları sorunu var. Çoğu insan haciz sorunuyla karşı karşıya. Gene çoğunluk iktidardan faizlerin silinmesi, borcun yapılandırılması gibisinden “iyilikler” bekliyor. Oysa, bunu yapsalar bile emekçiler yarın geçim derdiyle gene aynı girdaba kapılmak zorunda kalacaklar. Ne yazık ki çoğu emekçi bu sorunun çözümünün politik olduğunun farkında değil. Sorun sadece ücretlerin insanca bir düzeye çekilmesinde değil; asıl sorun banka oligarşisinin halkı soymasının önüne geçilebilmesi. Bunun yolu da sadece tüm bankaların kamulaştırılmasından ve kredi sisteminin merkezi devlet bankası tarafından ve halkın yararına yeniden örgütlenmesinden geçiyor.

Ve gene ne yazık ki çoğu emekçinin sanki kendisiyle ilgili bir şey değilmiş gibi gördükleri dış borçlar sorunu var. Oysa hayatımızı doğrudan ve yakından etkiliyor. Bütün bu borçlanmalar, büyük patronlar ve ekonomik çetelere hizmet eden hükümet tarafından yapılıyor. Bu borçların yüklü faizleriyle birlikte ödenmesi için de ücretler kısıtlanıyor, işçi çıkarılıyor, ek vergiler getiriliyor, halkın yararına sosyal harcamalardan kesintiler yapılıyor. Dolayısıyla bu borçların faturası emekçi halka ödettiriliyor. Bunun için dış borç ödemelerine tüm emekçi örgütleriyle birlikte hayır dememiz ve bu uğurda güçlü bir mücadele örgütleyebilmemiz önümüzdeki dönemin en yaşamsal sorunlarından biridir.

Yorumlar kapalıdır.