Enflasyona karşı maaşlar nasıl korunur?

2020 yılında asgari ücret net 2.324 TL’ymiş. Yani bugünkü asgari ücretin onda biri!

Beş yılda asgari ücret neredeyse 10 kat yükselmiş ama biz daha da yoksullaşmışız. Nasıl mı?

Türk-İş’in raporlarına baktığımızda 2020 yılı Ocak ayında tek yaşayan bir işçinin aylık yaşam maliyeti 2.698 TL iken, bugün bu maliyet 31.142 TL olarak neredeyse 12 kart artmış!

Asgari ücretin Türkiye’deki tüm ücretleri etkilediğini ve asgari ücret civarı ücret alan işçilerin çoğunluk olduğunu görecek olursak diyebiliriz ki, beş yıl öncesine göre bugün topyekûn daha yoksuluz!

YılNet Asgari Ücret (TL)
202522.104
202417.002
2023 Temmuz-Aralık11.402,32
2023 Ocak-Haziran8.506,80
2022 Temmuz-Aralık5.500,35
2022 Ocak-Haziran4.253,40
20212.825,90
20202.324,70

Geçtiğimiz yılın bu dönemlerinde asgari ücrete bir ara zammın yapılıp yapılmayacağını hâlâ tartışabiliyorduk. Bu yıl ise “tık alma” yarışındaki yandaş haber siteleri dahi en iyimser şekli ile asgari ücrete ara zammın “zayıf ihtimal” olduğunu vurguluyor.

Halbuki enflasyon almış başını gidiyor. Bir dönemlerin meşhur “ücret arttıkça enflasyon da artıyor” söylemini şu anda en koyu hükümet taraftarları dahi anımsatamıyor. Hayat pahalılığı artarken İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yapılan ve şimdilik dördüncü dalgasına ulaşan operasyonların ekonomiye etkisi yine gündemin birinci sırasında yer alıyor. Enflasyonun en çok bizi vurduğunu biliyorsak, bizimle hiç ilgisi olmadığını düşündüğümüz bir haksızlığın da ilk elden yine biz emekçileri vurduğunu da anlamalıyız. Evet, konumuz ücretlerin enflasyon karşısında korunması, ama ücret mücadelesinde olduğu gibi ülkedeki her türlü adalet ve demokrasi mücadelesinin de bizim mücadelemiz olduğunu, adaletin çıkarsız ve dolaysız tek savunucusunun da biz emekçiler olduğumuzu bir kez daha vurgulayalım.

Konumuza dönecek olursak, geçen beş yıl içerisinde henüz krizin etkileri toplu işten çıkarmalar halinde yansımamışken dahi ücretlerimiz enflasyonla eridi, aradaki fark holdinglerin hesap cüzdanlarında kaldı. Önümüzdeki süreçte ise pek çok sektörde daralma öngörülüyor. Bu, bir kısmımız için işsizlik, geri kalanımız için ise alım gücümüzün daha da hızlı erimesi anlamına gelecek.

İşte bu yüzden geçtiğimiz dönemden daha da fazla şekilde ara zam tartışmasını yükseltmemiz, ölü taklidi yapan konfederasyonlara asgari ücrete ara zam için harekete geçmeleri adına basınç uygulamamız gerekiyor.

Bugüne değin krizin de ekonomik büyümenin de faturası hep bize kesildi. AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana emekçilerin toplumsal servetten aldığı pay sürekli olarak azaldı. Yani, işçilerin hepsi toplandığında aldıkları pay azalırken, zenginler toplandığında aldıkları pay devleşti! “Artık yeter!” deyip “Elinizi soframızdan çekin!” diye haykırmamız gerekiyor.

Bunu yapabilmenin iyi bir başlangıcı olarak asgari ücrete ara zam talebimizi yeniden yükseltmeliyiz. Hatta bu bile yetmez; gerçek emniyet kemeri, maaşlara her üç ayda bir gerçek enflasyon oranında zam yapılarak alım gücünün korunmasıdır!

Maaşlara üç ayda bir zam imkânsız mı? Tabii ki de değil. Bankadan alınan borcun, geciken faturanın faizi nasıl ki varsa, hükümet ve patronların yanlış yönettikleri ekonominin de bir bedeli olmalı ve onu da biz ödememeliyiz.

Yorumlar kapalıdır.