Avrupa’da öğrenciler mücadeleleri birleştiriyor: Üniversiteler işgal altında!

Ekonomik kriz bahanesiyle yapılan harç ve ulaşım zamları, fahiş fiyatlardaki öğretim masrafları öğrencileri vuruyor. Harç zamlarına karşı dönemin başında Türkiye’de protestolar olurken; Avrupa’da ise üniversite işgalleri yaygınlaşıyor.

Kasımın başından beri, Avusturya’da Basel Aula Üniversitesi’nde eğitimin özelleştirilmesi ve harçların yüksekliğine karşı başlayan eylemler, şu günlerde amfi nöbetleri ve üniversite işgaline dönüştü. Örgütlülük yükseldikçe talepler kantin fiyatlarından, temizlik işçilerinin maaşlarına kadar genişledi.

Bu örgütlenmeleri tetikleyense Avusturya Eğitim Bakanı Johannes Hahn’ın 2008’de kaldırılan harçların tekrar yürürlüğe konulacağını açıklaması oldu. Bu açıklama üzerine Viyana’da protestolar başladı ve Viyana Üniversitesi’nde bir amfi işgal edildi. İşgalin ardından öğrenciler hükümete taleplerini sıralayan açık bir mektup gönderdiler. Öğrencilerin taleplerinden bazıları şöyle:

-Bankalara ve iş çevrelerine değil üniversitelere daha fazla kaynak aktarılması,

-Üniversitelerin demokratik tarzda yeniden örgütlenmesi,

-Bilimsel çalışmalardan ziyade iş çevrelerinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş yüksek öğretimi güdükleştiren master sistemlerinin değiştirilmesi,

-Avrupa Birliği vatandaşı olmayan öğrenciler ve uzun süredir öğrenim gören öğrenciler için harçların kaldırılması, üniversite personeli alımında kadın kotası konulması…

En temel talep olarak “Eğitim, toplumsal bir haktır ve dünya çapında herkese açık olmalıdır!” diyen öğrenciler, herkese üniversite işgallerine destek çağrısı yaptılar. Kurdukları iletişim ağıyla işgaller İsviçre ve Almanya’yada da yansımasını buldu. Kasım ortasında Hamburg Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı açıklamaya göre, Almanya’da 18 kentte üniversiteler işgal edilmiş durumda. Öncelikli talepler, paralı ve niteliksiz eğitime karşı yönelirken, işgaller genişledikçe oklar, Avrupa eğitim sistemine ve Bologna süreci reformlarına yönelmiş durumda.

Bologna Projesi ve tahribatları hedefte

Daha önceki sayılarımızda, Avrupa yükseköğretim sisteminde neoliberal bir dönüşüm olarak Bologna Süreci’nden bahsetmiştik. Üniversiteleri piyasaya açma yolu ile kâr elde edilecek bir sektör haline getirmeyi hedefleyen bu plan, eğitime ayrılan bütçenin daraltılarak, sermayenin ihtiyacına göre belirlediği projeler temelinde dağıtılmasını öngörüyor. Paralı sertifika programları, sponsorluk, mütevelli heyeti uygulamalarıyla üniversiteler ticarileşirken; üniversite yönetimi de tüccarlaşıyor. İş bulma ihtimalini arttırma hayali yaratarak, master ve doktora eğitimlerini ihtiyaçlaştırırken, üniversitede verilen eğitimi de niteliksizleştiriyor. Bologna’nın öngördüğü ‘hayat boyu eğitim’; ‘yeterince yetkin olmadığımız’ gibi bahanelerle işsizliğimizin gizlenmesinin bir aracı oluyor.

Tam da bu noktada Avusturya, Almanya, İsviçre’de yapılan protestoların üniversite işgallerine dönüşmesi büyük bir anlam kazanıyor.

Eğitim hakkı için yaratılan rekabetin örgütlülüğü kırdığını belirten Avrupalı öğrenciler tüm üniversite çalışanlarıyla dayanışma içinde işgalleri örgütlüyorlar. İmece usulüyle kurulan halk yemekhanelerinde ücretsiz yemek yiyorlar, kendi yaptıkları radyo programlarıyla işgallerin seyrini bildiriyorlar.

Biz şu an bile Avrupalı öğrencilerden daha kötü koşullarda verilen gelecek vaat etmeyen bir eğitimin mağduruyken, aynı Bologna kriterlerinin Türkiye’ye de şart koşulduğunu biliyoruz. Avrupa’da yaşanan dönüşümler yarın Türkiye’de de öğrencilerin karşısına çıkarılacaktır. Kasım sayısında bahsettiğimiz YÖK’ün danışma kurulları da bu sürecin bir parçasıdır. Bu yüzden, Avrupa’da anlatılan bizim hikâyemizdir. Enternasyonal dayanışmamız mücadelelerimize yol gösterecektir.

Yazan: Canan Yılmaz (30 Kasım 2009)

Yorumlar kapalıdır.