AKP bunu nasıl yapıyor, CHP nerede hata yapıyor?
31 Mart 2024 seçimlerinde AKP, tarihinde ilk kez 2. parti oldu. Seçimlerden bu yana 13 belediyeye kayyum atandı, 56 belediye başkanı ise taraf değiştirerek AKP’ye katıldı. Peki AKP ciddi bir seçim yenilgisinin ardından bunu nasıl yapabildi? Dahası, sandıktan 1. çıkan CHP nasıl oldu da elindeki avucundakini bir bir kaptırabildi?
Ekonomik kriz çok büyük ve burjuvazinin temel beklentileri net: işçi sınıfının alım gücünü düşürmek, belediyeler ve bakanlıklarla iş yaparak kamu kaynaklarını hızla kendi sermaye birikim sürecine dahil etmek ve buna uygun para politikalarından faydalanmak.
AKP bugüne değin emperyalizm, Türkiye’nin eski zenginleri ve kendi çeperindeki yeni sermaye gruplarının partisi oldu. Emperyalizmle dönem dönem sürtüşmeler yaşansa da, genel rotada her daim buluşuldu. Öyle ki İsrail ile tarihin en güçlü ilişkisi bu dönemde kuruldu. AB’nin göçmen politikasının jandarmalığı rolü sürdü. Derken tüm bu süreçte yıpranan AKP’ye karşı CHP bir adım ileri atıp pekâlâ bir alternatif olabileceğini iddia etti.
Halkın gözünde yıpranan AKP’ye karşı özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kontrol eden CHP yönetimi net mesajlar verdi: Emperyalizme “Sizinle iletişimimizi aynı şekilde sürdüreceğiz” derken, TÜSİAD’ın “kaygılarını” anladığını söyledi. Bununla da yetinmedi, AKP’nin yandaş şirketlerine de “Bizimle de çalışmaya devam edeceksiniz” diyerek işbirliği yaptı. Bugün belediyelere yönelik operasyonlarda etkin pişmanlıktan faydalanıp, belediyeler aleyhinde ifadeler veren şirketlerin ciddi bir kısmı aslında AKP ile zenginleşen “yandaş” şirketlerdi. CHP ağzından beşli çete sözlerini de çıkarıp zenginlerin her cinsine “Aynı gemideyiz” dedi. Öyle ki İmamoğlu bizi daha da yoksullaştıran işçi düşmanı politikaları hayata geçirmekle meşgul Mehmet Şimşek’e “İyi bir ekonomistsin, itibarını bir acemi adaya ezdirme” diyerek, “Ekonomi politikan bizim de politikamız, ama yanlış kişiyi destekliyorsun” diyordu.
Ancak CHP’nin tıpkı AKP gibi tüm zenginlere hizmet etmeyi sürdürme iddiası “Taklitler aslını yaşatır” prensibiyle sert şekilde karşılandı.
AKP’nin gücü ve CHP’nin zayıflığı işte burada düğümleniyor. Yaşadığımız kayyum türünden antidemokratik uygulamalar, utanç verici parti değişiklikleri esasında “zengine daha iyi hizmet etme yarışı” etrafında gerçekleşiyor. Ve CHP bu kapışmada sınırlı bir muhalefetin ötesine geçemiyor, geçerse zengini zengin etme yarışından diskalifiye olacağını biliyor. AKP ise, “Ben hâlâ iktidardayım ve vaat değil icraat yapıyorum” diyerek işçi sınıfına TÜİK enflasyonunun dahi altında zamlar yapıyor, yoksuldan alıp zengine dağıtmaya devam ediyor.
Bu yarış bizim yarışımız değil. Bu yüzden solun CHP’nin etrafında kümelenmektense, bağımsız bir emek ittifakının kurulması için güç birliği yapması; mücadeleyi farklı ve doğru kulvara, emekçilerin var olabileceği bir kulvara taşıması gerekiyor.
Yorumlar kapalıdır.