Asgari ücret, sömürünün ölçüsüdür!

Türkiye’de asgari ücret ile insani koşullarda yaşamak mümkün değil. Gerçekleri çarpıtmadan bunun aksini hiç kimse iddia edemez. Nitekim sendikalar her ay yaptıkları araştırmalarla asgari ücretin açlık sınırının dahi altında olduğunu ortaya koyuyor. Türk-İş’in Eylül 2025 verilerine göre asgari ücret 22 bin lira iken dört kişilik bir aile için açlık sınırı 28 bin liraya dayanmış durumda.

Şaşırtıcı değil! Asgari ücret ile bırakın insanca yaşamayı kirayı yetirmek dahi çok zor. Yoksulluk sınırının üzerinde, yani biraz insani koşullarda yaşamak için 91 bin lira yani dört asgari ücret gerekiyor. Oysa Türkiye’de çalışanların yarıdan fazlası asgari ücret ve civarı bir ücret alıyor. Asgari ücret bu nedenle Türkiye’de tüm çalışma rejimini belirleyen emek sömürüsünün temel bir ölçüsüdür. Asgari ücret doğrudan ve dolaylı olarak tüm ücretleri belirlemektedir. Emek ve sermaye arasındaki gelir paylaşım bozukluğunun temelinde asgari ücret politikası bulunmaktadır.

Tam da bu nedenle, artık mızrak çuvala sığmaz hale geldiği için, Türk-İş mevcut koşullarda bir daha Asgari Ücret Komisyonu’na katılmayacağını ilan etmek zorunda kalmıştı. Ekim 2025 ayında toplanan hazırlık komisyonunda Türk-İş bu kararında bir değişiklik olmadığını tekrarladı. Komisyonda işçi kesimini temsil eden iki sendikadan biri olan Hak-İş de Türk-İş gibi komisyona katılmayacağını ilan etti. Bu durumda Aralık 2025 ayında toplanacak komisyon işveren ve hükümet temsilcilerinden ibaret olacak.

Komisyonun mevcut tabloda işçi tarafı olmaksızın toplanmasının pratikte hiçbir anlamı yok. Zaten asgari ücret kararı işveren ve iktidar tarafından ortaklaşa veriliyordu. İşçi tarafı adına komisyonda bulunan sendikalar göstermelik iki laf edip zımnen kararı onaylıyor ve müsamerenin dekoru olarak görevlerini ifa ediyordu. Şimdi sendikalar komisyonda yer almayacaklarını söyleyerek, belirlenecek olası düşük asgari ücretin vebalini işverene ve iktidara bırakmayı umuyor. Karar doğru ama eksik. Sendikalar tutumlarını komisyona katılmama kararıyla sınırlayamaz. Bu, pasif şekilde ilan edilecek olası asgari ücreti kabul etme, sineye çekme sonucunu doğuracaktır.

Asgari ücret zammı için konuşulan oran yüzde 25 düzeylerinde. Bu oran gerçekleşirse 2026 yılı için asgari ücret 27 bin 600 lira civarında olacak. Eylül 2025 ayı açlık sınırının dahi 28 bin lira olduğunu hatırlayalım. Bu durumda üç ay sonra alınacak ve 2026 yılı sonuna kadar geçerli olacak asgari ücret geçen ayın açlık sınırını dahi geçemeyecek. Bu, korkunç bir sömürü ve yoksullaşmadır. Bu tabloda çok açık ki sendikalar üretimden gelen güçlerini kullanmalıdır. Açlık sınırının dahi altında kalacak bir asgari ücret kabul edilmemelidir. Asgari ücrette dört kişilik bir aile için geçerli olan yoksulluk sınırı hedef olmalıdır.

Tabii ki hayat pahalılığının alıp başını gittiği günümüz koşullarında sorun, oran ne olursa olsun tek bir zam ile çözülemez. Başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretler gerçek enflasyon oranında üç ayda bir otomatik olarak artmalıdır. Kriz bahanesiyle işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Temel gıda ve hizmetler başta olmak üzere hayat pahalılığına sebep olan fiyat artışları kontrol altına alınmalıdır. Kaynaklar bizzat yaratıcıları olan emekçiler için kullanılmalıdır.

Yorumlar kapalıdır.