Ekonomik ve demokratik saldırılara karşı acil görev Emek İttifakı!
Bir sene daha geride kalıyor. Emekçiler adına 2025 yılına, Tek Adam rejiminin ekonomik saldırı politikaları ve demokratik hakları gasp etme girişimleri damgasını vurdu dersek abartmış olmayız. 2025 yılından çıkarmamız gereken muhasebeyse ekonomik, demokratik ve sosyal haklar açısından önümüzdeki yılı nasıl daha iyi örgütleyebileceğimizi düşünmek için olmazsa olmaz.
Her şey sermaye için!
İşin ekonomik kısmında en belirleyici konu Şimşek programıyla asgari ücrete ara zammın ortadan kalkması ve düşük ücret politikasıyla çalışan nüfusun yarısının asgari ücret ya da ona çok yakın bir bantta, yani açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm bırakılması oldu. Buna, enflasyon nedeniyle emekçilerin alım gücünün azalmasını ve iktidarın işçiden alıp patrona veren saldırı politikaları sonucu gelir dağılımdaki adaletsizliğin tırmandığını da eklememiz gerekli. İktidar ve patronlar tarafından emekçilere reva görülen yalnızca yoksullaşma değil. 2025 yılının ilk 10 ayında en az 1737 işçi çalışırken hayatını kaybetti! Yani bu ülkede günde en az altı işçi, iş cinayetinde yaşamını yitiriyor. Adeta bir savaş bilançosu!
2026 yılında da iktidar ve patronların bu alanda saldırılarına devam edecekleri apaçık ortada. Keza asgari ücret zammı için dillendirilen oranlar, asgari ücret ve o bantta ücret alan emekçilerin iktidar tarafından açlık sınırının altında bir yaşama zorlanmak istediğinin kanıtı. Tabii bunun diğer tüm ücretlerin artışını da belirleyeceğini unutmayalım. Türk-İş ve Hak-İş geçtiğimiz yıllardan farklı olarak bu sene Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer almayacaklarını açıkladılar. Ama yine geçtiğimiz yıldan farklı olarak, tabandaki basıncın sokağa yansımasını da istemiyorlar.
Yine Orta Vadeli Plan kapsamında yer alan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’yle birlikte, iktidar 2026 yılında kamusal sigorta sistemini de özelleştirerek patronların hizmetine sunmak istiyor. Bugünümüz insan onuruna yaraşır bir yaşamdan mahrum bırakılırken geleceğimiz de ellerimizden alınmaya çalışılıyor!
Siyasi demokrasinin Türkiye ile sınavı
Demokratik alandaysa, iktidar bir yandan CHP’ye yönelik siyasi operasyonlarını sürdürüp, seçilmiş belediyelere kayyum politikasına devam ederken öte yandan da Kürt sorununu çözmeye kendisini aday görebiliyor. Bunu yaparken de herhangi bir demokratik adımı atmaktan imtina ediyor ve süreci şeffaflıktan uzak bir şekilde ilerletmeye çalışıyor.
Seçme ve seçilme hakkını gasp edebilen bir rejim, Kürt halkına demokratik haklarını verebilir mi? Kadınların ve lgbti+ların özgürlüklerine saldıran bir rejim, Kürt halkının özgürlüklerini sağlayabilir mi? Bu ve benzeri sorular Kürt sorununun çözümünün nasıl ilerleyeceğinde önümüzdeki yıl da belirleyici olmayı sürdürecek. Ama iktidar belli demokratik hakları tanısa dahi en belirleyici soru “Ülkede siyasi demokrasi olmadan demokratik hak ve özgürlükler garanti altına alınabilir mi?” olmaya devam edecek.
Tablo mu çok karanlık? Birleşik bir mücadele hattı örmek mi çok zor?
Biz tablonun çok karanlık olduğunu düşünmüyoruz. Yukarıda aktarılanlara rağmen Tek Adam rejiminin çok fazla kırılganlığı bünyesinde barındırdığı aşikâr. Ama tüm içsel gerilimlerine rağmen burjuva muhalefetin sinik tutumu rejime can suyu taşıyor. Ancak emekçiler ve tüm ezilen kesimler için çözüme kavuşturulması gereken daha hayati bir mesele var: emek hareketinin örgütsüzlüğü ve sol, sosyalist hareketin birleşik bir mücadele programı sunamayışı.
Keza durumu tersine çevirecek olan da bu iki sorunu çözüme kavuşturabilmemizden geçiyor.
Sol, sosyalist hareket, kendi gövdesinin ihtiyaçları için değil emekçi kitlelerin acil talepleri, ekonomik, demokratik ve sosyal hakları için bir mücadele programını kendi içerisinde ivedilikle ve açılıkla tartışmalı. Emek İttifakı’nı, yani işçi sınıfının birleşik cephesini yaratmayı en acil görevi edinmeli. Emek hareketindeki örgütsüzlüğü, siyasal alandaki alternatifsizliği, emekçilerin ve ezilenlerin özneleşmesini, bugünlerini ve geleceklerini kendi ellerine almalarını ancak bu yolla mümkün kılabiliriz.
Yorumlar kapalıdır.