Eşcinsellik hastalık değildir!

“Eşcinsellik bir cinsel sapkınlık ve hastalıktır. Kapitalizm, cinselliği, aşkı sadece bir haz duygusuna indirgemiş ve bunu teşvik ederek sapkınlığı kanıksattırıp yaygınlaştırmaktadır. Bu sorun, kapitalizmin insanı kendisine, doğaya ve değerlerine yabancılaştırmasının ürünlerinden biridir. Bu, alkışlanacak, meşrulaştırılacak bir şey değildir; kişisel bazda tedavi edilmeli, ama daha önemlisi, ekonomik, sosyal, kültürel koşulların değişmesiyle, eşcinselliğe ve benzeri sapkınlıklara zemin hazırlayan koşullar yok edilmelidir.” Halk Cephesi’nin Yürüyüş Dergisi’nin 201. sayısında ‘Direnemeyen Çürüyor’ başlıklı yazısından bir paragraf okudunuz.

Nereden başlamalı, bilmiyorum. Böyle durumlarda söz söyleyesi gelmiyor insanın, dili kuruyor, boğazı düğümleniyor.

Bahsettiğimiz metin Hasta Tutsaklar Platformu’nda LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüel Dayanışma Derneği) ile ilgili tartışmalardan sonra yayımlanan bir metin. Platformda hasta devrimci tutsakların salınmaları için mücadele eden çeşitli sivil toplum örgütleri ve devrimci gruplar yer alıyor.

Platformun bir bileşeni olan LGBTT “karar alma mekanizmasında” görev almak istiyor. Ancak Halk Cephesi “Çünkü eşcinselliği, bir cinsel sapkınlığı böyle bir platform içinde meşrulaştıramazdık” gibi bir argümanla bu isteğe karşı çıkıyor. LGBTT’nin hasta tutsaklar ölmeye devam ederken bu gereksiz işlerle uğraştığını söylüyor.

Oysaki LGBTT de aynı platform içinde, aynı amaç için mücadele ediyordu. Tabii ki sorun kendi cinsel kimliklerinde ısrarcı olmaları! Sınıflı toplumların ilgasını ve sosyalizmin inşasını savunan grupların eşcinselliği bir hastalık olarak yorumlaması, Ortaçağ’ı aratırcasına lgbtt’lerin söz hakkını tanımamaları ise başka bir hastalıklı duruma işaret ediyor.

Çürüme nereden başlıyor?

Eşcinsellik bir hastalık değildir. Eşcinsellik kapitalizmle birlikte var olmamıştır. İnsanlık ortaya çıktığından beri eşcinsellik hem insanın hem hayvanların cinsel faaliyetinin inkâr edilemez bir parçası. Ancak sınıflı toplumların ortaya çıkmasıyla özel m

ülkiyetin nesilden nesile aktarımını olumlayan aileyi korumak için egemen sınıflar tarafından pompalanan ve insanın kendisine, doğaya ve değerlerine yabancılaşmasının en somut ifadelerinden biri olan homofobi (eşcinselliğe ve/ya eşcinsellere karşı duyulan nefret, ayrımcılık) bir sapkınlık ve hastalıktır. Bu homofobi illeti kişisel bazda değil, toplumsal bazda tedavi edilmelidir. Bu tedavinin reçetesinde Devrimci Marksizm’in programı yazıyor.

Biz Devrimci Marksistler yabancılaşmanın her türlüsünün ortadan kalktığı bir dünya için, kadının ve eşcinsellerin üzerindeki baskıyı olumlayan ataerkilliğin, sınıflı toplumların ilgası ve sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünyanın inşası için mücadele ediyoruz. Bizim dünyamızda eşcinselliğe yer var, ancak homofobiye yer yok.

Bütün baskılara rağmen cinsel kimlikleriyle var olmaya çalışan bütün lgbtt’leri selamlıyoruz.

Yazan: Doğan Koca, 26 Ocak 2010

Yorumlar kapalıdır.