OHAL mi dediniz?

Kürt halkına yönelik operasyonların arttığı şu günlerde, “terörle mücadele” adı altında MHP’den ‘OHAL istiyoruz!’ çığlıkları yükseldi. Gül ile görüşen MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin önerileri; ‘Öcalan’ı asalım, BDP’li milletvekillerini Meclis’ten atalım, Irak Kürdistan Bölgesi’ni işgal edelim ve hükümet, olağanüstü hal uygulaması (OHAL) için gerekli kararı almalı ve bu yetkisini acilen kullanmalı’ şeklindeydi.

Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un, Bahçeli ve savaş kışkırtıcısı medyanın ‘Kürt illerinde olağanüstü hal ilan edilsin’ çağrılarına, ‘söz konusu değil’ diyerek yanıt vermesi, AKP’nin sözcülerinin ise, demokrasiye zeval gelir mealinde kaygılarını dile getirmesi sorgulanmaya değer. Asıl ilginç olansa, MHP-AKP arasında süren bu tartışmanın, 1987’den 2002’ye kadar “Siirt, Van, Hakkâri, Tunceli illerinde uygulanan OHAL uygulamalarını kim kaldırdı?” şekline dönüşmesidir. İki taraf da savaşsız bir Türkiye için önce biz kaldırdık derken, bir yandan da kirli savaş üzerinden ‘vurun Kürtlere!’ demekten geri durmuyor. Bu partiler, barışı getirmekten ne kadar uzak olduklarını, şu an “terörle mücadele” adı altında sürdürülen uygulamaların OHAL’i aratmamasına göz yumarak gösteriyorlar.

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki, AKP demokrasi adına OHAL’e uzak durduğunu açıklarken, bir yandan da anayasada bizzat hükümete, OHAL ve sınır ötesi askeri harekât yetkisi tanınıyor. Yani burjuvazi Anayasa’daki yetkilerine dayanarak -istediği gibi- milyonlarca insanın köyünü yakabilir, eğitim hakkını elinden alabilir ve terörü önlemek adına onları öldürebilir de! Ve bunu kimsenin denetleme hakkı yoktur. Ve yeni anayasa paketiyle darbe anayasasını kaldırdığını söyleyen AKP, Anayasa’nın direkt sonucu olan OHAL’i es mi geçmiştir? Eğer partiler gerçekten OHAL’siz bir ülke isteminde samimilerse, yani savaşın olmadığı bir ülke özlemi, Kürt halkına en basit bir anadil hakkını bile tanımazken nasıl mümkün olacaktır bu? Diğer taraftan MHP’nin “terör”ü önlemek adına OHAL istemesi ise, Kürt halkının yaşamı, hak ve özgürlüklerinin gasp edilmesi üzerinden yürütülen bir seçim hareketidir. Bu partiler cephesinden “barışçıl bir Türkiye” her halükarda Kürtlere yönelik baskı ve imhadan geçiyor.

Ne olmuştu?

OHAL uygulamaları 1987’den 2002’ye kadar sürdü. Bu süreçte köyler yakıldı ve boşaltıldı, milyonlarca Kürt yerinden ve toprağından edilerek göçe ve dolayısıyla yoksulluğa itildi. Sokağa çıkmanın yasaklanmasından, eğitim hakkının gasp edilmesine kadar tüm hak ve özgürlükler ihlal edildi. Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre, birçok gazete ve derginin bölgeye girişi, yayımı ve dağıtımı ile çok sayıda radyo ve televizyonun yayını yasaklandı. 855 devlet memuru bölge dışına çıkarıldı, pek çok dernek ve vakıf kapatıldı, faaliyetleri engellendi. Toplam 67 bin köy korucusu silah kuşandı. Yaklaşık 4 bin korucu ise öldürmeden köy yakmaya kadar yüzlerce suça karıştı. Bunun yanı sıra AKP, 2002 yılında OHAL’i kaldırmasıyla övünedursun, 8 yıllık iktidarı boyunca bölgede 114 bin 498 hak ihlali yaşanırken, 763 yargısız infaz gerçekleştirildi. Bu süreçte aralarında çocukların da bulunduğu 205 kişi, mayın veya arazide bırakılan patlayıcı maddelerin patlaması sonucu yaşamını yitirdi, 107 kişi de yaralandı.

Şimdi soruyoruz, OHAL’i kim kaldırabilir? MHP ve AKP, OHAL i önce biz kaldırdık deyip seçmen kazanma telaşındayken, zaten doğu illerinde fiili OHAL, çıkartılan TMK VE TCK yasalarıyla, operasyonlarla, tutuklamalarla sürdürülmektedir. Kürt halkı üzerinde uygulanan imha politikalarının burjuvazinin partileriyle kaldırılamayacağı açıktır. Barışı ancak savaştan çıkarı olmayan başta Türk ve Kürtler olmak üzere tüm emekçi halkların mücadelesi getirebilir.

Yazan: Dicle Nadin, 1 Temmuz 2010

Yorumlar kapalıdır.