İspanya’dan: 15 Kasım Zirvesi karşısında

15 Kasım tarihinde kapitalizmi yeniden şekillendirmek için bir zirve gerçekleştirildi. Bu zirveye katılabilmek için büyük mücadele veren başbakan Zapatero da sonunda zirvede yerini aldı.

Daima özelleştirmeleri ve pazarın her şeyi düzenlemesini talep eden Sosyal demokrasi, bankalar ve sağ şimdi devletin daha fazla kontrolünden yanalar. “Kurtarma Planları” olarak bahsedilenler hep bankalara, finans kapitale yönelik ve şimdi de büyük şirketler için gündeme gelecekler. Ama gerçek olan, yalnızca işçi ailelerinin artan ipotek borçları ve pek çok emekçinin işinin tehlikede olması.

Obama’nın ABD hükümetinin başına gelişi ve büyük iletişim araçlarının onun etrafında yarattığı devasa mistik kampanya, aynı zamanda burjuvazinin bir ateşkes peşinde olduğunun belirtileri. Obama, dayanışmacı bir biçimde, kuzu kuzu krizden payımıza düşenleri ödemeyi kabul etmemiz için kapitalizmin kibar yüzü olmayı oynuyor. Ama asıl amaç büyük burjuvaziyi ürkütmeksizin, kamu kaynaklarına el atmayı meşrulaştırmak.

Bu zirve tüm dünya karşısında oynanan bir çadır tiyatrosu. Son yirmi yıl boyunca pazarın kesin hâkimiyetini, üretimin esnekleşmesini, özelleştirmeleri ve astronomik kazançlarını meşrulaştırabilmek için devlet müdahalesinin reddedilmesini teorileştirerek uygulayan neo-liberalizmin sorumluları olan büyük güçler, emekçiler ipotekler ve işsizlikle boğuşurken, şimdi utanmazca büyük oranda kamu kaynaklarını büyük patronlara peşkeş çekme uğraşındalar.

Bu zirveden yine büyük laflar ve eylem kararları çıkacağından kim şüphe duyar ki? Her krizin ardından tekrar edilen söylemler bunlar.

Kapitalizm sefaleti dünya ölçeğinde ve korkunç düzeylerde arttırmakta. Ve dahası, gıda ürünlerinin fiyatlarında yaşanan son oyunlardan da görüleceği üzere milyonların sefaleti ve açlığı üzerinden vurgun yapmakta duraksamıyor.

Sistem kurtuluşu uğruna, binlerce işçiyi işsizlikle tehdit etmek, yığınların ihtiyaçları açısından zorunlu ve yararlı iş gücünü ve iş yerlerini yok etmek istiyor.

Kapitalizm krizin tek sorumlusu zira, üretim ve ihtiyaçlar ortada; kapitalizm üretimin kitlelerin ihtiyaçlarına yönelik değil, patronların kazanç ve karlarına yönelik olarak düzenlenmesi demek ve bu anlayış her şeyi bir yıkımın eşiğine taşımakta.

Kapitalist sistem, 1929’da yaşanandan çok daha derin ölçülerde yeni bir aşırı üretim kriziyle karşı karşıya. Lİ olarak, 2000 yazından itibaren ABD’de baş göstermeye başlayan ve Bush yönetiminin çaresizce ötelemeye çalıştığı bu krizi analiz etmekteydik.

Kapitalizmin sürdürülebilmesi, günümüzde tüm dünya için açlık, sefalet, işsizlik ve halkların ve işçi sınıfının yaşam koşullarında muazzam gerilemeler yaşanmasıyla eş anlamlı.

Şimdi bu çürümüş ve yıkıcı sisteme son vermenin ve üretimin motor gücünün işçi sınıfı ve halkların ihtiyaçlarınca belirleneceği sosyalizme yönelmenin tam zamanı.

Bu amaca ulaşmak içinse güçleri birleştirmek ve kazanmak için örgütlenmek başlıca görev.

Mücadeleleri birleştirmek

On binlerce emekçinin işine son verilme kararı masada. Kriz, emekçilerin başına vahşice yıkılıyor ve yüzlerce iş yerinde felaketi durdurabilmek için seferberlikler başlamış durumda. Ama tek tek iş yerlerinde mücadeleyi kazanabilmenin olanağı yok. Çözüm ya top yekûn olacak ya da olmayacak. Patronlar, asla yerine getirmeyecekleri geleceğe dair vaatleri için kurban istiyorlar bunu reddetmeliyiz.

Eğer işten çıkarmaları onaylar ya da, ücretlerde kısıtlama ya da geri çekilme anlamına gelecek tutumlar alırsak, yarın çok daha zayıf ve az olacağız, yani patronların bir sonraki saldırı dalgasında çok daha fazla işsiz sokakları dolduracak.

Sorun şu ki, kitleler ipotek borçlarını ödeyememekte, ödenmemiş borçlar kabarmakta ya da tüketim azaltılmakta, öyleyse çözüm ne daha fazla işsizlik ne de ücretleri daha fazla düşürmek olabilir. Çözüm, emekçi ailelerine kan ağlatan Euribor’a müdahale etmekten başlayıp fiyatların denetim altına alınmasından geçiyor.

Eğer sorun, söylendiği gibi bankaların insanlara kredi vermeyi kesmiş olmasından kaynaklanıyorsa o halde çözüm, kitlelerin ihtiyaçları, refahları ve üretim hizmetini kontrol etmek üzere kaynak sağlanması için bankalara müdahale edilerek, mülksüzleştirilmelerinden geçiyor.

Eğer sorun, inşaat sektöründe işsizliğin büyümesiyse, gerçeklik şu ki, eğitim, sağlık gibi alanlardan başlayarak güvencesiz çalışanlara dek geniş yığınlar acil bir sosyal inşa talebi dile getiriyorlar. Biz kamu kaynaklarının bankaların kâr vurgunu için değil, bunlar için harcanmasını istiyoruz, iş yaratmak ve emekçi yığınların ihtiyaçlarını gidermek için.

Temel hedefimiz, çalışma koşullarımızda bir kısıtlamaya gidilmesine -çünkü yarattıkları krizin yarattığı sonuç alım gücümüzün düşmesinden başka bir şey değil- ve de daha fazla işten çıkarmalara geçit vermemektir.

Büyük şirketler kamu kaynaklarından beslendiler büyük vurgunlar yaptılar ve şimdi de krizi kullanarak iş yerlerini kapatmakla tehdit ediyorlar bizi. Şiarımız, kapatma tehdidi savuran büyük şirketlerin tazminatsız bir şekilde millileştirilmesi olmalıdır. 2000 yılında Arjantin’de yaşandığı gibi büyük fabrikaların kapanarak bir enkaza dönüşmesine ve makinelerin kullanılamaz hale gelmesine izin verilemez. Bu ve buna benzer tedbirler ile krize karşı bir emekçi programı oluşturmak bir zorunluluktur. Top yekûn bir mücadele perspektifi oluşturmak bir öncelik.

Geleceğe ötelenen sahte vaatler karşılığında şimdi bizden kurban isteyen patronların ve hükümetlerin allı pullu laflarına kanmaksızın hep beraber bu yıkıcı koşullardan çıkmalıyız.

Bunca yıldır kanlı mücadeleler vererek elde ettiğimiz kazanımlarımızı korumak ve krizi yanıtlayabilmek için tüm gücümüzü birleştirelim. Yalnızca sınıf mücadelesini patronlara ve hükümetlere karşı güçlü bir çığlığa dönüştürerek işyerlerimizi savunmak mümkün.

Mücadeleci işyerleri komiteleri oluşturarak saldırıya uğrayan işyerlerini ve mücadeleleri birleştirelim. Yerel, bölgesel ve merkezi eylemlilikleri birleştirelim. Tüm toplumu seferberliklere dâhil edelim, hükümetin ERE’yi -işten çıkartma yönetmeliği- reddetmesini talep edelim. İş yerlerimizi savunma mücadelesini merkezi bir politik gündem haline dönüştürelim. Genel grev için hazırlanalım. Söz konusu bizim geleceğimiz!

Yazan: Lucha Internacionalista (İspanya) (15 Kasım 2008)

Yorumlar kapalıdır.