İş kazaları ve işçiler üzerindeki etkileri

Türkiye’de iş kazaları ve cinayetleri yalnızca Tuzla tersanelerinden ibaretmiş gibi gösteriliyor, ancak durum hiç de öyle değil. Onun dışındaki pek çok sektörde sık sık iş kazası ve cinayeti yaşanıyor. Bu sektörlerin başında inşaatçılık ve metal var. İş kazaları ise işçilerin üzerinde pek çok farklı etkiye yol açabiliyor.

Ben dört yıldır metal iş kolunda çalışıyorum. Ağır sanayi olarak nitelendirilen bu çalışma biçimi, fiziksel dayanıklılık gerektiriyor ve hatayı asla affetmiyor. Çok dikkatli ve deneyimli olsanız dahi, bu meziyetlere sahip olmanız sizin kaza geçirmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Bu yoğun ve yorucu çalışma temposu içinde bazen en tecrübeli işçilerin bile aklından geçmeyecek, beklenmedik kazalar yaşanabiliyor.

Çalıştığım süre içinde onlarca iş kazasına tanık oldum, ilk zamanlar çok kötü etkilensem de bir zaman sonra ben de bu durumu kıdemli işçiler gibi olağan gibi görmeye başladım. Çünkü bu da doğanın bir kanunu gibi geliyor insana bir süre sonra. Haftada 4-5 iş kazasının olduğu bir ortamda bunu kanıksamamak tuhaf oluyor zaten. Fabrikada iş kazası geçirmemiş işçi yok. Tabii her kazanın sonucu aynı olmuyor. Kimi kazaların sonucu pek önemsenmeyecek kadar geçici olsa da, kimi kazalar çok ciddi hayati tehlikelere yol açabiliyor. Benim çalıştığım fabrikada iş kazalarının bu kadar yoğun olmasının en büyük nedeni iş güvenliği için gerekli olan önlemlerin işveren tarafından alınmamış olmasıdır. Patron iş güvenliği için gereken önlemleri cebinden 3-5 kuruş çıkacak gerekçesiyle almazken, iş kazası geçiren işçinin ne durumda olduğu da umurunda değildir. Çünkü o bilir ki biri gitse de kapıda iş için bekleyen binlercesi var. Gemisi yol alsın da, kaptanın kim olduğu fark etmez onun için.

İşte tam da bu noktada, iş kazası geçirmiş arkadaşımız patron tarafından kaderine terk edilirken, biz işçilere düşen görev iş kazası geçiren bu arkadaşımızı maddi, manevi zor günler yaşayacağı bu dönemde, yalnız bırakmamak; arkadaşımız iyileşip aramıza dönene kadar bu zor döneminde sık sık ziyaretine gidip moralini yüksek tutmasını sağlamaktır. Arkadaşlığın da temeli bu paylaşımdır zaten. Sadece iyi günde değil, kötü günde de birliktelikten vazgeçmemeliyiz. Tabii bir yandan da işverene baskı yapıp arkadaşımız sağlına kavuşana kadar tüm sağlık ve ulaşım harcamalarının işletme tarafından karşılanmasını sağlamalıyız. Bunların başarıldığı samimi bir çalışma ortamında her türlü haklarımızı almak için de samimi ve bilinçli bir birliktelik yaratma şansımız yüksektir.

Yazan: Ümit Yılmaz (29 Eylül 2009)

Yorumlar kapalıdır.