İşçilerin hak arama mücadelelerine dört bir yandan saldırı
Krizin bittiği, işsizliğin daha fazla artmayacağı söylenedursun, yüz binlerce emekçinin hakkı gasp edilmeye devam ediyor. Buna karşı emekçilerin verdiği her türlü tepki ise doğrudan polis şiddetiyle karşılaşıyor.
25 Kasım grevinin ardından 16 memur açığa alındı. Sonrasında açığa alınıp işlerinden olan memurları savunmak amacı ile demir yollarında başlatılan greve ilk cevap polisin sert müdahalesi ve üç göz altısı ile geldi. Binlerce Tekel işçisinin özelleştirme ve 4-C’ye (4-C statüsü: özelleştirme sonrası diğer kamu kuruluşlarında geçici personel statüsünde istihdam edilmek) karşı haklarını alana kadar AKP merkez binası önünde oturma eylemi yapacaklarını açıkladılar. Hala sürmekte olan eyleme hükümetin tepkisi aralıklarla düzenlenen polis saldırıları ve göz altıları şeklinde devam ediyor. Yüzlerce Belediye-iş’li itfaiye işçilerin taşeronlaştırmaya karşı İstanbul-Saraçhane’de yaptıkları gösteri ise daha başlar başlamaz yine polis’in tazyikli su ve biber gazlı saldırısı ile karşılaştı.
İşçiler mücadelelerinde sadece işçi oldukları için saldırıya maruz kalıyor. İtfaiye emekçisinin polise, “bana niye saldırıyorsun, senle ben aynıyız!” demesine karşın polisin müdahaleyi sürdürmesi, işçi ile patronun, işçi ile polisin hiç de aynı olmadığını göstermeye devam ediyor. Demiryolları, Tekel ve itfaiye işçilerinin direniş ve tepkileri hükümetin tüm niyet ve saldırılarına rağmen boğulmadı. Direniş ve tepkiler sürmekte.
Emekçilerin bu hak arama mücadelelerinde patronların sendika bürokrasileri ile beraber almaya çalıştıkları en büyük önlem mücadeleleri yalıtmak, yalnızlaştırmak. Tekel işçilerini dağıtamayan polisin ilk arzusu içlerindeki “provokatörleri” ve “kendilerinden olmayanları”(?) derhal alandan atmalarını istemek odu. Bu arzuyu yeni bir saldırı ve işçilerin gözaltına alınması takip etti. İtfaiye işçilerinin direnişinde ise, bizzat Belediye-İş 5 Nolu Şube Başkanı Nihat Altaş, “Terörist/militan değiliz, itfaiyeciyiz” şeklindeki sloganlara ağırlık verdirip şovenist bir konuşma yaptı. Ancak polisle çıkan çatışmaların sonucunda itfaiye işçisi, olan bitenlerden içten içe şu doğru sonucu çıkardı: “İtfaiye eri değil, itfaiye işçisiymişiz!” Demiryolu grevinde ise, diğer sendikalardan somut bir destek alınamadı ve yalnızlaştı.
Son bir haftalık süreç içerisinde yaşananlar mücadeleyi birleştirmenin önemini bir kez daha gösterdi. Krizle beraber patronların kendilerini korumak için açtıkları karadelik bizler mücadelemizde küçük kazanımlar edinsek dahi, en sonunda var olan işsizlik, artan hak gaspları, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma ve özelleştirmeler ile bizi de içine almaya devam edecek.
Son bir hafta içerisinde emekçilerin başlattıkları direnişlerin dışında devam etmekte olan direniş sayısı yirmiyi geçiyor. Bir de, saldırı altında olup bıçağın kemiğe dayandığı işçiler ile sayımız daha da artıyor.
Sermaye düzeni direnen işçiyi gördüğü anda ne dediğine bakmaksızın sırf işçi olduğu, bizden olduğu için saldırmaya devam ediyor. Sendika bürokrasileri direnişleri yalnızlaştırıyor. Ancak emekçiler kendi direndikleri yerlerde tüm emekçilerin mevzilerini korumayı sürdürüyor.
Mücadele birleştirilmeyi bekliyor.
Yazan: Sedat D. (18 Aralık 2009)
Yorumlar kapalıdır.