Ahmet Türk’e atılan yumruk Kürt halkına atılmıştır

Kapatılan DTP’nin eski başkanı Ahmet Türk, Samsun’daki Bulanık olayları davasının çıkışında yumruklu saldırıya uğradı. Bulanık’ta meydana gelen olayların yargılaması güvenlik gerekçesi ile Samsun’da görülmeye başlamıştı. Kapatılan DTP’nin eski başkanı Ahmet Türk de mahkemeyi izlemek üzere Samsun’daydı.

Mahkeme çıkışında ise Ahmet Türk’e saldıran şahıs polislerin bakışları arasında Türk’ün burnunu kırdı. Burjuva gazeteler saldırı için “öfkeli genç” gibi sözcükler kullanarak saldırıyı meşru kılma ya da küçük puntolarla geçiştirme, hedef gösterme, suçlama tarzında yaklaşımlarda bulundu.

Daha önce de İzmir’de içinde Ahmet Türk’ün de bulunduğu konvoya yapılan saldırıda DTP’liler taşlanmıştı. Bu durum da pek önemsenmemiş, hatta “hak ettiler” imasında yorumlara neden olmuştu. Zaten AKP, CHP, MHP gibi partiler sürekli DTP’yi ve yöneticilerini hedef göstermiş ve terörle ilişkilendirmiş ve uzun süre mecliste görmeme eğilimi içine girmişlerdi.

Yumruğu atana değil attıranlara bakalım

Şimdi ise dün “PKK’yi terör örgütü olarak ilan etmezlerse onlarla görüşmem” diyen Başbakan Erdoğan “geçmiş olsun” dileğinde bulunuyor. Bunu Kürt halkı ve Türk halkının duyarlı kesimi ciddiye almayacaktır. Şimdi ise kapatılan DTP’nin yerine kurulan BDP hedef gösteriliyor. BDP ile ilişkilerini PKK’ye terörist demesi üzerine kuran sistemin bekçileri konumundaki partiler tam da bu olayda aslında yumruk atan o saldırgandan pek de farklı olmadıklarını göstermiş oluyorlar. Saldırgan serbest bırakılıyor ve maruz kaldığı saldırıdan sonra Ahmet Türk barıştan ve hoşgörüden bahsediyor. Hangi barış ve hangi hoşgörü anlamak mümkün değil. Barış ve hoşgörü önemlidir; ama karşılık bulduğu sürece…

Bu noktada şunu da gözden kaçırmamak gerekir, Ahmet Türk’e terörist diyerek yumruk atan zihniyetle; TEKEL ve İtfaiye işçilerine terörist diyen, ekmek mücadelesi veren bütün işçileri asker-polis rejiminin zoruyla yerlerde sürükleyen, kamu emekçisine polis copunu reva gören, çiftçisine ananı da al git diyen zihniyet aynıdır. O yüzden de onların geçmiş olsun dileklerinin samimi olmadığını, sinsice güldüklerini ve ellerini ovuşturduklarını da biliyoruz.

Adları farklı da olsa (AKP, CHP, MHP, Saadet vs.) partilerin konu asker-polis rejimi olduğunda birbirlerinden pek de farkları kalmaz. Asıl olan sömürünün ve zulmün din, dil ve milliyet gözetmediğidir. Ezen için Kürt olmuş Türk olmuş ya da Ermeni olmuş fark etmez. Bütün emekçiler aynı sömürüye maruz kalıyoruz. O yüzden de işçi sınıfının mücadelesi sadece bir partinin sınırlarının içine hapsedilemez..

İşçilerin birliği, halkların eşitlik ve özgürlüğü mutlak kazanacaktır

Ahmet Türk’ün yediği yumruk işçi mücadelesini de ilgilendirir. Kürt işçisinin sınıf mücadelesinde Türk işçisi ile kolkola olması ve BDP’nin de emek eksenli politikalara önem vererek kendini dar milliyetçi söylemlerin dışına atması gerekmektedir.

Alanlarda mücadelemizi işçi sınıfının bir parçası olan Kürt işçi sınıfı ile kol kola ve omuz omuza vermeliyiz. İşte o zaman Ahmet Türk’e ya da bir başka Kürt ya da Türk siyasetçiye yumruk atma cüretini gösterenler ve onların destekçisi olan zihniyetler yaptıklarının karşılıksız kalmayacağını görecek ve anlayacaklardır.

Emek mücadelesi, sömürü ve baskılar ortadan kalkana kadar sürecektir. Mücadelemiz ancak üretenlerin yönettiği bir iktidarın olduğu dünyanın var olması ile sonuç bulacaktır, Bunu yaratacak olan işçilerin elleridir. Dünya barışını da, halkların gerçek anlamda özgür ve eşitliğini de işçi sınıfının kendi iktidarı gerçekleştirecektir.

Yazan: Kemal Boran, 2 Mayıs 2010

Yorumlar kapalıdır.