Yaşananlar iş kazası değil iş cinayetidir!

Yıl 2006… Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’deki maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 işçi kardeşimiz yaşamını yitirmişti. Patlamanın ardından dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler “Takdir-i ilahi, bunlar madencilikte olagelen kazalar. Maalesef bu madenciliğin tabiatı gereği olabiliyor” demişti.

Yıl 2010, 17 Mayıs’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğüne bağlı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında taşeron firmaya bağlı 30 işçi kardeşimiz yaşamını yitirdi. Bu kez de Başbakan “Kaza ve ölümler bu işin kaderinde var” diye bir açıklama yaptı. Peki, bu ölümlerin nedeni gerçekten kaza, tesadüf ya da kader mi?

Aslında elimizdeki bilimsel veriler ve araştırmalar bunun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Madenlerdeki kazaların son yıllarda artmasının en büyük nedeni bundan birkaç yıl önce yapılan özelleştirmeler. Özel sektöre teslim edilen bu sektörde, taşeronlaşmanın, sendikasızlaştırmanın ve dolayısıyla denetimsizliğin önü açıldı. Türkiye son 20 yıl içerisinde maden kazalarında birinci sıraya yerleşmiştir. Rakamlara ve bilimsel verilere bakacak olursak Maden Mühendisleri Odasının geçen yıl hazırladığı rapora göre Türkiye’de yaklaşık 70 maden bölgesinde çalışmanın “çok riskli” olduğu ve bu “çok riskli” bölgelerde çalışan işçi sayısının 31 bin 200 olduğu belirtiliyor. Bu da demek oluyor ki yeni patlamalar ve ölümler sürpriz olmayacak. Örneğin, son patlamadan yaralı kurtulan işçiler, günlerdir alarm cihazlarının uyarı vermesi ve çalışma esnasında midelerinin bulanması gibi önemli bulgulara rağmen işveren temsilcisinin onlara inanmayarak, onları neredeyse zorla madene geri gönderdiğini dile getiriyor. Bu gerçek, bunun kaza, tesadüf ya da kader olmadığını, tam anlamıyla iş cinayeti olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu nedenle, devlet yaşanan bu tür olaylardan sonra “kader” deyip geçiştirmek yerine öncelikle; iş sağlığı ve güvenliği mevzuatını ve madencilik uygulamalarını, -kazaların ve meslek hastalıklarının en aza inmesini sağlayacak şekilde- en kısa sürede düzenlemelidir. Özelleştirmeler ve taşeronlar durdurulmalı, özelleştirilen işletmeler işçilerin denetiminde yeniden kamulaştırılmalıdır. Bu önlemler alınmadığı sürece bu ölümler ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır.

Yazan: Ümit Yılmaz, 31 Mayıs 2010

Yorumlar kapalıdır.