MEB’in Kılık-Kıyafet Yönetmeliği’ni inceledeniz mi?
Merhaba, ben devlet okullarında okuyan öğrencilerden biriyim. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun her fırsatta dile getirdiği, “okula gitmemiz ve okumamız için” elinden geleni yapacağı gençlerden biri. Ama belirli nedenlerle birçok sabah okulun kapısından evine gönderilenlerden de biri.
Bakan bu açıklamaları yaparken, öğrenciler ayakkabı rengi, saç-sakal uzunluğu, makyaj, kravat, gömlek, pantolon, hatta aidat parası vermemek gibi nedenlerden okullara alınmıyor. Biz de elbet soruyoruz, “Neden?”
diye. Bize MEB Kılık-Kıyafet Yönetmeliği böyle istiyor, deniliyor.
Eve gelip baktım ve gerçekten öyle yazıyor. Aşırı cinsiyetçi, aşırı kuralcı ve aşırı yasakla dolu. Bizim birer devlet memuru olduğumuzu düşünen kılık-kıyafet yönetmeliği. İsteyen herkes internetten ulaşabilir. Kadınların kaş alması yasak (erkeklerde öyle bir şey geçerli değil, isteyen erkek kaş alabilir), makyaj, açık saç… Erkeklerde kadınlar kadar yasak olmasa da, yine de aşırı derecede var. Ensenin şekli bile belli.
Peki bu tek tipleştirmek niye? Öğrencilerin bu kadar tek tip yetiştirme amacı neden olabilir ki? Bunu birçok insana sordum ve aldığım cevaplar genelde benzerdi. Ya saygı, ya düzen, ya da rahat emir verebilmek… Ama aslında hepsi ve bu kadar tek tiplilik “sistem” için.
Biz en ufak yaşımızdan itibaren herkes ile aynı olunca, bize her şey çok doğruymuş gibi geliyor ve herhangi bir durumun yanlış olma ihtimalinde ses çıkaramıyoruz. Herkesle aynı büyünce bir yerden sonra aynı düşünmeye hatta düşünmemeye, düzenin doğrulundan şüphe etmemeye başlıyoruz. Hatta şüphe duyanlara “Tek akıllı sen misin?” diyip ona karşı çıkıyoruz. Böylece sistemi korumayı ve o sistemde en iyi yere varmayı kendimize görev belirliyoruz. Ve sistem, böylece, kendini bizimle sağlama alıyor.
Kıyafetin serbest kalmasını isteyen bir liberal değilim. Ama kravat takmak zorunda olmayabiliriz. Ayakkabı renginin de makyajın da bir yasak olmasına gerek yok. Saçlar uzun, açık, kişinin istediği renkte olabilir. Birkaç farklı renkte kıyafet belirlenebilir ve öğrenci istediğini seçer. Bir şekilde bu yasaklar kaldırılabilir.
Elbette bunlar bu sistemde uygulanacak değişiklikler. Bu durumda bile insanlar sistemin bekçiliğini yapacak. Ve belki o insanlar yine şifrelerle sınava girecekler (şu an da öyle zaten). Bu sadece birkaç tane insanın daha düşünmesini sağlayabilir.
Bu konudan bahsettiğim insanlardan biri çok güzel bir laf etti: “Bu buzdağının görünen kısmı, asıl büyük olan ve orayı tutan altı. Orayı görmek ve değiştirmek lazım”. Gerçekten de bunun başka çaresi yok. Buz dağını tamamen ortadan kaldırmak için yaşamalı, uğraşmalı ve birleşmeliyiz.
Yorumlar kapalıdır.