Sendikal hareket ve kadın mücadelesi üzerine Necla Akgökçe ile söyleşi

Necla Akgökçe : Sendikalarda kadınların kadınları seçtiği bir kadın komisyonu kurulmalı ve bunun temsilcisi sendikanın merkez yönetim kurulunda bulunmalı.

Petrol iş kadın dergisi 8 yıldır yayında. Yakın zamanda Halkevleri’nden kadın mücadelesine ve kadın dayanışmasına katkılarından ötürü ödül aldı. Bizde birçok muhalif kadının ya da işçi kadının takip ettiği bu dergiyi ve Petrol-iş’i yakından tanıyalım dedik.

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Feministim. 20- 25 yıldır kadın mücadelesi içindeyim. Hayatımı gazetecilik yaparak kazanıyordum. Normal yani ne derler boyalı basındaki gazetelerin hemen hemen bir çoğunda çalıştım. Sabah Milliyet, yeni çıkan Takvim, Posta bunların hepsinin çıkışında bulundum. Bazılarının yapımında bulundum. Ama kadın gazeteciğine başlamam Sabah’ın Melodi diye bir kadın eki vardı oraya Almanca tercümanlık için başvurmamla başladı. Yani kadın eki ve tercümeye ile başlayan bir işti. Sonra da iş devam etti. Başlangıçtan itibaren herkes çeşitli sayfaları falan isterken ben genel olarak kadın sayfalarını tercih ediyordum. Bu boyalı basında da , resmi basında da en az tercih edilen bölümlerden bir tanesi. Ben seçiyordum çünkü hem ikinci dalga feminizmin Türkiye’de 80’li yılların ortasında yükselmeye başlayan hareketinin içinde olmaya çalışıyordum hem de kadın olduğum için bir biçimde kendimi ifade edebiliyordum. Daha sonra yine çeşitli kadın dergilerinde editörlük , yazarlık yaptım. Milliyet gibi büyük gazetelerin eklerinde kadın sayfaları yaptım. Yani şöyle ifade edeyim kadın gazeteciliği yapmak istiyordum. Bunun yanında Pazartesi vardı çeşitli feminist dergiler mesela Roza vardı Kürt kadın dergisi onlarada yazı ya da edütörlük düzeyinde bir takım katkılarım oldu. Gazeteciliği bir para kazanma yöntemi olarak görüp politikayı da feminist kadın dergilerinde yapıyordum. Bunları anlatıyorum çünkü politik olarak bir yerde durduğum için bu işe yöneldim. Şimdi Feminist Kollektif’in çıkardığı Feminist Politika’da yazı yazıyorum. Katkıda bulunmaya çalışıyorum.

Petrol- İş Kadın dergisinin çıkışının hikayesi nedir, size nasıl geldi ya da siz mi önerdiniz?

Bana böyle teklif gelmesine ben de şaşıyorum esasında çünkü bu tür hikayeler benim gibi kadınları bulmaz. Çok iyi bir tesadüf oldu. Burada eğitim dairesinde çalışan Erhan Kaplan, Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezinde master yapmış. Master hocalarından biri Serpil Çakır. Serpil benim arkadaşımdır. İşte oraya gitmiş böyle böyle bir gazeteci kadına ihtiyaç var demiş. Serpil beni önermiş. Daha sonra Erhan Merkezin bölüm başkanı Necla Arat’a da bu fikri onaylatıyor. Ben merkezde ilk master yapanlardanım.Erhan vasıtası ile bana geldi. Ben o zaman başka yerde çalışıyordum. Tereddütte ettim yani sendika çatışma ve çelişki alanlarıdır, yarın birgün işler değişir rahatımı bozmayayım gibi bir anlayışım vardı. Sonra Erhan’la konuştuk bir içerik program hazırlamamı istediler. İçerik hazırladım ben sendikaya sundum. Birisi daha vardı sanırım ama benim verdiğim içerik kabul edildi. Ona eklemelerde de bulunuldu. Sendikanın çeşitli uzmanları, kadın uzmanları özellikle ve başkanlardan oluşan bir toplantı yapıldı. O toplantıda içerik kabul edildi. Derginin yapılması için bir de tasarımcı gerekiyordu. Bende bir kadın olsun dedim. Erhan Sergin Zırhlı’yı önerdi ve o tasarımı yapacak ben de editöryel işleri yürütecektim. Böyle başladık işe, şimdi 39. sayısı. Aradan 8 yıl geçti halen devam ediyoruz. Petrol- İş Kadın dergisi Türkiye’de bir sendika tarafından çıkarılan ilk ve tek periyodik kadın dergisi. İki aylık bir dergi. Başlangıçta biz belki örnek alınırız başka sendikalarda çıkarır diye düşündük. Her konuda birbirirleriden feyzalan sendikalar bu konuda atılımcı olmadılar. Bu konuyu örnek almamayı tercih ettiler. KESK Eğitim-sen’in falan dergileri var ama genellikle 8 mart öncesinde 25 kasım öncesinde çıkan periyodik olmayan dergiler bunlar.Kimi dergilerde de 2 sayfalık kadın sayfaları var. Petrol- İş bu konuda öncü sendikalardan biri sadace periyodik kadın dergisi çıkarması açısından değil sendika dergileri içinde, ilk kadın sayfaları yine bu Petrol- İş derigisinde yapılmış. 1977-1978 yıllarında İlerici Kadınlar Derneği’nden bir grup kadın burada 2 sayfalık toplum ve kadın sayfası çıkarmışlar. Yani bir gelenek var.

Petrol-İş’in kadın üyelerinin profili nasıl?

Petrol- İş kadın üyesi azaldı, şu anda 1400 civarında. 4 sene önce bu rakam biraz daha fazlaydı. Bu özelleştirmeler ve kriz kadın üye sayısını bütün sendikalar olduğu gibi etkiledi. İlk vazgeçilen kadın emeği. Bir de Petrol sektörü erkek ağırlıklı bir sektör. Kadın emeği gözetilen bir emek değil.

Kadın emeği sektörün hangi alanlarında kullanılıyor?

Kadınlar genel olarak kimya kısmında. İlaç fabrikalarında çalışanların büyük bir bölümü kadınmış. Şimdi kozmetik, deterjan bir de plastik alt sanayi var. Plastik alt sanayide yedek parça otomobillere plastik yedek parça üretilen yerlerde kadın emeği görülmeye başlandı. Kadınların çalıştığı işlere baktığında düşük ücretli. Sektör’e bakınca Tüpraş’da, Petkim’de erkekler 2 binin üzerinde para alıyor. Genel olarak bu sektörün alt ve yan sanayilerinde özellikle plastikte kadın emeğinin girdiğini gözlemliyorum ben. Bir de şöyle bir şey var bunların bir bölümüde geçici olarak çalışan işçiler geçiciler genel olarak kadın.

Petrol-İş Kadın dergisinin içeriği nedir? Genel olarak neleri işliyorsunuz?

Derginin içeriğini genel olarak kadın hareketinin gündemi ile sendikanın, emek hareketinin gündeminin kesiştiği noktalardan hareketle oluşturmaya çalışıyoruz. Deginin en çok dikkat çeken yerlerinden bir tanesi kadınlarla yaptığımız söyleşiler. Şubeler üzerinden o kadınlara gidiyoruz. Petrol-İş içinde örgütlenmiş, iş yerlerindeki kadınlarla söyleşiler yapıyoruz.Bu söyleşiler genel olarak bilnç yükseltme grupları kıvamında oluyor. Feminist hareketin ilk döneminde ortaya çıkan kadınların birbirleriyle dertlerini paylaşarak detlerinin ortak olduğunu göstermeye yarar. Mesela konuşurken soruyla kadınların bir sorununu ortaya çıkarıyoruz. O sorunun nasıl giderilebileceğine dair ortaya başka bir soru çıkıyor ya da birileri de şöyle diyor “bizimde şu sorunumuz var bu nasıl çözülecek?”. Bu şekilde konuşmaya başlıyoruz, söyleşiden ziyade bu havada geçiyor. Bu sayede Petrol-İş’de üye kadınların bilincinde kadın emeği sömürüsüne dair ve mücadele etmeye dair belli kalıpların oluştuğunu düşünüyorum. Başka yerlerde kadınlar niçin çalışıyor erkekler evi geçindiremiyor kadınlarda zorunlu olarak çalışıyor gibi ele alınır. Başka dergilerde böyle söylemler var. Ama biz soruyu “sadece geçim sıkıntısından mı çalışıyorsunuz yoksa çalışmayı seviyor musunuz?” ya da “çalışma size ne tür avantajlar sağlıyor?” falan gibi formüle ediyoruz. Sorularla olayı deştiğinizde kadınlar açısından çalışmanın sadece para kazanmak, aile bütçesine “katkı”da bulunmak değil aynı zamanda sosyalleşme açısından da kadın için önemli bir şey olduğunu görmeye başlıyor. Ayrıca yine vurgulamak gerekir kadının emeği eve katkı gibi görülür ama ailenin devlılığının sağlanması açısından kadın emeği elzemdir. Şimdi bir kadına “Çalışma sana ne kazandırdı?” diye sorunca kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrendim diyor mesela. Başta bu kalıbı biz ortaya çıkardık ama artık yayıldı ve bir grup kadın bu kalıbı kullanmaya başladı. Para kazanıyorum çünkü kazandığım parayla şunu şunu yapıyorum ayrıca güvenim geldi ,kendi ayaklarım üzerinde duruyorum, belli konularda geleneksel iş bölümüne itiraz edebiliyorum falan gibi kalıp cevaplar gelmeye başladı. Bu da kadınlar arası ortak bilincin uyandığına dair bize umut verdi.

Dergide kullandığınız dil birçok sendika dergisinden çok farklı. Neden böyle bir dil kullanıyorsunuz?

Dergiye baktığınızda uzmanların yazdığı yazılar dışında çok fazla yorum ve kalıp bir politika dergisi olmadığını görürsünüz. Genel olarak söyleşilere çok yer veriyoruz. Şubelerde kadın işçilerle yaptığımız söyleşiler öncelikle onları güçlendiriyor, yani belli şeylerin bilinç düzeyine çıkmasını sağlıyor. İkincisi bu söyleşiler aracılığıyla birbirlerinin deneyimleri hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Üçüncü olarak da şöyle bir fonksiyon yerine getiriyor söyleşiler; Kadın işçiyi kendi sözü üzerinden belgelere aktarmış oluyoruz. Bundan 5 sene öncesinde genel bir işçi kadın portresine Petrol- İş Kadın dergilerini tarayarak ulaşmanız mümkün. Böylece işçi sınıfı deneyimi içerisine kendi ifadeleri üzerinden kadın işçi deneyimi de aktarılmış, eklemlenmiş oluyor. Yani artık ne bileyim dönemin tarihini yapacak olan tarihçiler, işçi sınıfı tarihini yazacak olan tarihçiler doğrudan işçi kadının deneyimine de ulaşma imkanına sahipler. Bunlar çok önemli yalnız bugün değil kadınlar yaşarken aynı zamanda tarihte oluştururlar ve bu tarihin çeşitli biçimlerde belgelere yansıması gerekiyor. Söyleşi dilini tercih etmemiz aynı zamanda bir konuşma dilini de tercih etmemiz anlamına geliyor. Akademik bir dile göre kolay okunuyor. Birincil derecede bir ifade olmuş oluyor. Doğrudan kadınlar kendilerini anlatıyorlar çünkü. Daha güncel, daha keyifli, zaman zaman espriye kaçan anlatımı ve gündelik yaşamın dilini kullanıyoruz. Bu da diğer sendika dergilerinden bizim farkımızı gösteriyor.

Dergi Kadın Mücadelesine ve Dayanışmasına Katkılarından ötürü yakın zamanda bir ödül aldı. Size ne hissettirdi?

Çok sevindim ama yeterli bulmuyorum. Şöyle bir şey var esasında siz geldiniz söyleşi yaptınız bu önemli, biz 8 senedir çıkıyoruz. Başlangıçta feminist dergiler de dahil olmak üzere bu Türkiye’de ilk kez yapılan, ilk kez denenen ilk kez belli içeriklerin uygulandığı
bir dergi ama feminist dergilerde dahil olmak üzere bize çok ilgi gösterilmiyor. Hani Necla olarak bir feminist dergiye, KESK’e DİSK’e yazı istiyorlar ama böyle bir dergi var, burada haberlerin seçiminden görsel tasarımına kadar farklı bir uslüp var ve ilk defa böyle bir şey yapılıyor diye haber yapmıyorlar. Solcular, feministler, TV’ler, kadın sayfalarına kadar sanki bu çok çok yapılan falan birşeymiş gibi sıradanlaştırıyorlar. Çok görünen bir dergi değiliz. İşte erkek kesimi , erkek medya bunu zaten yapmaz, onlardan beklemiyoruz. Muhalif olan, solda yer alan ya da kadın haklarını, kadın kurtuluş hareketi içinde yer alan, feminist olan dergilerin bizi niye bu kadar görmezden geldiğine dair gerçekten hem onlara sitemim var hem bu habercilik noksanlığı diye düşünüyorum. İyi bir haberci olmamalarına dair bir şey. 8 sene ya Türkiye’de hiçbir kadın dergisi bu kadar uzun ömürlü olmadı. Resmi basında çıkanlar bile bu kadar uzun ömürlü olmadı ki bizim politik çizgimiz var belli bir tutumumuz var. Bütün grevlerde Tekel’di, Novamed’di, cinsel tacize tecavüze her türlü kadına yönelik şiddete karşı mücadele içersinde, her yerde şu veya bu biçimde yer alamaya çalışıyoruz ama hiç kimse bizi haberleştirmiyor. Okuyorlar dergimizden yazı alıyorlar ama derginin kendisinin ne olduğuna ve nasıl oluştuğuna dair gelip bizle konuşmadılar. Halkevleri bu ödülü vererek ilk defa bize emeğimizin görünür olduğunu hissettirdi ki bu da çok müthiş bir şey. Bizim cenahtan birileri bizi gördü diye sevindik. Tek tek iyi bir şey yapıyorsunuz diyen kadın ve erkekler oluyor ben bundan bahsetmiyorum yani iyi bir şey yapıyorsak yapılan bu iyi işi siz elinizde olanaklar varsa tanıtın yaygınlaştırın görünmesini sağlayın yani bu yok.

Dergi hedef kitlesi ile nasıl bir etkileşimde? Kadın ve erkek üyelerde bir değişim farkettiniz mi?

Kadın üyelere kesinlikle faydası olduğunu düşünüyorum. Mesela biz temsilci seçilen kadınlarla hemen gidip söyleşi yapıyoruz. Petrol-İş üyesi olan kadıların şu veya bu biçimde sendikada daha aktif görev alabileceklerini ya da bunun desteklendiğini ,bu mücadelenin önemli bir mücadele biçimi olduğu şeklinde bir bilinç uyanmasına yol açtığımızı sanıyorum. Hani çok geri durmamaya başladılar gibi. Gerçi Petrol-İş’in geleneğinde kadın temsilci geleneği var. Ama çalışan kadınlar üzerinde bir işçi kadınlık bilinci, bir aidiyet duygusu uyandırdığını düşünüyorum. Novamed’de bu çok somut örneğini gösterdi. Kadınlardan biri şöyle demişti ; “Aldım Petrol-İş Kadın dergisini koltuğumun altına işveren temsilcileri önünden göstere göstere sallanarak geçtim”. Yani düşün sendikal örgütlenmenin en doğal, anayasal bir hak olmasına rağmen illegal bir şeymiş gibi göründüğü bir ortamda bir aidiyet duygusu uyandırmış dergi. Sendika dergimiz o açıdan önemli kadınlarda belli bir bilinç dönüşümüne bilinç şıçramasına yol açtığını ya da kendini görme düzeyinde bile olsun bir farkındalık yarattığını düşünüyorum. Fakat erkek üyelerin çok az bölümünde böyle bir etki yarattığını düşünüyorum. Mesela yine Petrol- İş sendikasının ilk olduğu bir konu; toplumsal cinsiyet dersi arada KESK’de memur sendikalarında çok az yapılıyor ama biz genel eğitimler içine soktuk bunu. Petrol iş üyesi , aktif üyeleri eğitim alırken toplumsal cinsiyet eğitimini de alıyorlar. Bundan gözlemlediğim kadarıyla erkek üyelerin algısı çok değişmiş değil. Hatta üyeleri geçelim temsilci daha yönetici falan durumlarda bulunan erkekler açısından bile kadın dergisinin işlevi yok.Daha doğrusu şöyle bir durum var ; Petrol- İş üyesi kadınların gerçekliğiyle erkek üyelerin, yöneticilerinin vs. kafasındaki kadın algısı birbirleriyle hiç örtüşmüyor. Kadınlar daha böyle yaparız ederiz güçlüyüz herşeyi yaparız falan durumdalar. Baya ileri ve bilinçli kadın üyeler var. Ama erkek üyelerin kafasında kadın hala ev kadını, kendi eşi gibi bir kadın. Daha doğrusu öyle bir kadının kadın olduğunu düşünme eğilimindeler. Bir kendi karısı var bir de başkasının karısı var. Kadınlar milletvekili seçilsin mi diye sorduğunda tabi ki milletvekili olsun politika yapsınlar deniyor. Ama sizin karınızın olmasını istermisiniz diye sorduğunuzda olumsuz. Onun eşi nasıl olsa evde oturuyor ve çocuklara bakıyor. Yani onun için başka bir tahalül.

Peki dağıtım nasıl gerçekleşiyor?

Son dönemlerde abone oluşturmaya çalışıyoruz. Petrol-İş üyesi tüm kadınları şu veya bu biçimde abone ederek ulaştırmaya çalışıyoruz dergiyi. Ama bazı şubeler kadın üyelerle etkileşim kurmak için dergiyi kullanıyor şubelere de yolladığımız oluyor yani. Ücretsiz, isteyeni abone yapıyoruz. Üye eşleri de dahil buna. Gelip sendikadanda alınabilir. İlk çıkış amacı üyeler içindi. Ama giderek çalışan kadının sorunlarının yoğunlaşması ,emek cephesine olan saldırılar neticisinde dışarı çıkan kadının, çalışan kadının deneyimlerini aktarır hale geldik. O dönemki direnişte olan kadınların hangi tarihsel dönemde hangi sene içinde çıkıyorsak mutlaka o direniş deneyimine Petrol-İş Kadın dergisinde rastlarsınız.

Sendikalarda kadının temsiliyet ve hak arama mücadelesi hakkında nasıl bir gözleminiz var? Ya da deneyimlediğiniz şeyler var mı?

Sendikalarda kadınların güçlü bir biçimde ses çıkarmaları için sendikalar içinde kadın örgütlenmelerine ihtiyaç var. Şimdiye kadar genel olarak KESK dışında iki büyük işçi konfedarasyonunda da sendikal kadın yapılarının olmadığını görüyoruz. Ki ben size söyleyeyim Batı’da bu 1955’lerde falan telaffuz edilmeye başlamış, kadın komisyonları falan.Biz de hala mücadelesini verdiğimiz bir durum. Bu da tabi kadınların hak taleplerini yeteri kadar sendikal ana metinlere yansımaması sonucunu doğruyor. Böyle bir şey olunca kadınlar aktif üye olmuyorlar. Çünkü sendikal mücadeleye aktif olarak katılmıyorlar. Bir sendika fabrikada doğum, evlenme, kreş ya da fabrikada uğradığı cinsel taciz filan gibi kadınlara özgü sorunları takip etmeyince ve bunu çözümlemeye çalışmayınca sendika kadınların örgütlenmesi açısından hiçte cazip bir yapı olmuyor. O yüzden mesafeli duruyorlar. Ama tabi çeşitli sendika yöneticileriyle konuştuğunuzda bununda kadınların suçu olduğu söylenebiliyor. Kadınlar sendikal yaşamla ilgilenmiyorlar deniyor. Ama bu sonuç neden ilgilenmiyorlar konusunda sendikaların çok fazla bir şey yaptığını söylemek mümkün değil. Bizim Petrol-İş Kadın dergisinin kadın bilinçlenmesinde önemli rol oynadığını düşünüyorum ama bu yeterli mi? Petrol sektörü kadınların çok az çalıştığı , erkek egemen bir sektör ama kadınların daha yoğun olduğu tekstil falan gibi sektörlerde mutlaka sendikalar içersinde kadın örgütlenmelerine ihtiyaç var. Bizde olmasın demiyorum ben. Kadın komisyonları oluşmalı. Kadınlar kadınları seçmeli bu komisyonun başkanı ya da yürütücüsü sendika merkez yönetim kurulu (MYK) içersinde mutlaka yer almalı. Bunlar Batı’da olan şeyler, örnekler üzerinden konuşuyorum.Türk-İş’de bir tane kadın bürosu var. Orada bir zaman Seyhan Erdoğdu çalışmış o dönemde kadın bürosu feminist hareket ve kadın kurtuluş hareketiyle de iyi şeyler yapmış. Ondan sonra onun yerine gelen kadın herşeye yeniden başlamış, bir noktadan sonra onu da göndermişler. Şu anda bir kadın geçici ya da devamlı olarak başka uzmanlığı olan bir kadın, kadın mücadelesinden haberdar olmayan bir kadını oraya getirmişler şimdi hiç bir şey yapılmıyor. DİSK’de şu sıralar birkaç tane duyarlı kadının bir araya gelerek oluşturdukları bir kadın komisyonu var ama kadın komisyonun sorumlusu bir erkek. Böyle bir örgütlenme modeli olmaz. En aşağıdan fabrikadan itibaren kadınların kadınları seçtiği bir komisyon olmalı. Kurultayı olur bunun tüzüğe yansır, programı olur. Böyle yapılara ihtiyaç var. Sendikal mücadeleye kadınları katmak için bunlar yapılmalı.

Kaç kadın temsilci var? Ne gibi zorluklar yaşıyorlar?

Petrol-İş’de şuanda 13 tane kadın temsilci var. Şöyle söyleyebilirim fabrikanın en kafası işleyen en başarılı gerçekten çok aktif mücadele içinde yer almış kadınları temsilci seçiyorlar. Sıradan bir kadını , sendikal mücadeleye ilgi duymayan okumayan düşünmeyen kadınların temsilciye seçilmesi çok az. O yüzden temsilciliğe geldiklerinde gerçekten mücadele etmeye çalışyorlar. Birşeyler yapmaya çalışıyorlar. Ve hani konuştuklarım da kadınlar için birşeyler yapmaya çalıştıklarını görüyorum. Ama bunu yapıyorla mı? Petrol-İş’de genel olarak erkek egemen bir sendika. Yani epey bir engellemelerle karşılaşıyorlar. Çünkü kadın politikası çok elzem görülmüyor. Olmazsada olur gibi bakılıyor. Bu kadar sorunumuz varken şimdi kadın sorununa mı geldik? diyorlar. Kadın ağırlıklı bir iş yerinde bile bu durum böyle.

Toplu sözleşmelerde kadın temsili ne durumda?Kadın talepleri yansıyor mu toplu sözleşmelere?

Toplu sözleşmelerin çerçeveleri çok eski. Bu eski çerçeve içersinde kadının ancak şu noktada varlığını hissetmek mümkün ; doğum izinleri , kadınların ağırlıklı olduğu işlerde kreş yardımı, emzirme izinleri vs. Bunlar şu veya bu biçimde yansıyor toplu sözleşmeye. Ama o çerçevenin içinde olduğu için yansıyor. İş yerinde taciz bir suç ama toplu sözleşmeye yansımıyor. Kadınların iş kanununda lehlerine olan bir takım değişikliklerin toplu sözleşme maddelerinin içine girmesi için kadınların ayrıca mücadele vermesi gerekiyor. Temsilcilerin o konuda bilinçli olmaları yansıtmaları falan gerekiyor. Bir madde oraya koymaya çalıştığında belki iş yerindeki erkeklerin itirazı ile karşılaşacaklar. Mesela dediğim gibi cinsel taciz maddesi bu şekilde.

Teşekkür ederiz…

Yorumlar kapalıdır.