Kadınlar can güvenliği istiyor!

Geçtiğimiz ay içinde Tekirdağ Çerkezköy’de Basaş Strafor Fabrikası’nda operatör olarak çalışırken, kalıp temizleme sırasında baskı makinesine sıkışarak yaşamını yitiren Satiye Gür’ün duruşması görüldü. Belki adını sanını duymadığımız onlarca işçi cinayeti davalarından birisiydi. Ama Türkiye’deki işçi güvenliği meselesine dair küçük ama çok manidar bir duruşma yaşandı. Fabrikanın patronları “eğer makinenin çalışmamasını sağlayacak düğmelere bassaydı kaza olmazdı” diyerek vefat eden Satiye Gür’ü suçladı. Avukatlar iş kazalarının önüne geçecek sensörlü makineler olduğunu belirtirken, sanıklar “öyle makine olmaz” diye kendilerini savunurken hakim de, “sensörlü makine yokmuş işte” diyerek avukatları tersledi ve bu arada davaya müdahil olmak isteyen Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası’nı reddederek duruşmayı bitirdi. Patronlar işçi cinayetinin faturasını ölen Gür’e keserken, hakim patronları korumaya devam etti ve cinayet münferit bir kazaymış gibi görüldü, gitti. Bu duruşmadan bir hafta sonra yaşanan Soma katliamı için de bizi nasıl bir tiyatronun beklediği açık; suçlu ölen işçiler, yaşasın sermaye!

Esnek çalıştırma iş cinayetine davetiye

Davalar sürmeye devam edecek, çünkü her gün 5 ila 8 arasında işçi ölmeye devam ediyor. Bu ölümlerin en büyük sorumlusu esnek, taşeron ve güvencesiz çalıştırmayı temel çalışma biçimi haline getiren, daha fazla kâr uğruna işçilerin yaşamlarını hiçe sayan uygulamaları yürürlüğe sokan küresel neoliberal sistem ve onun uygulayıcısı AKP hükümetidir. Özelleştirmeyle bal çalınan parmaklara, iftar bayram ziyaretlerine rağmen AKP’nin makyajı akmaya devam ediyor.

Biz kadınlar bu tiyatroyu daha fazla izlemek istemiyoruz. Bursa’da yananlar, Ceylanpınar’da boğulanlar ve Soma’da acılı madenci eşi olan kadınlar olarak işçi cinayetlerine bir nefes uzaklıktayız. Merdiven altı konfeksiyon işleri yapmaya ya da kaç kat yukarıdan cam silmeye mecbur bırakılan kadınların can güvenliği yok. Kocasından şiddet görüp koruma isteyen kadının da ve en nihayetinde, “Babamın katilinin burada ne işi var?” diye soran Soma’daki kadının da Devlet Baba’nın hışmından kaçarı yok!

Peki elimizde ne var? Hükümetin emek ve kadın düşmanı politikalarına karşı mücadeleyi sürdüren kadınlar olarak hafızalarımızda Gezi var, direniş var! Ne istiyoruz? İşte, evde sokakta can güvenliği, iş güvencesi! Kadın işçileri de temel alan bir işçi sağlığı anlayışının tanımlanmasını istiyoruz. İş güvenliği denetiminin işçiler tarafından yapılmasını istiyoruz! Tüm bunlar için işyerinde, sokakta her yerde kadınlarla sınıf dayanışmasını örmek zorundayız.

Yorumlar kapalıdır.