Yeni YÖK reformu

Geçtiğimiz ayın sonunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayesinde, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından “Yükseköğretim Kongresi: Yönelişler ve Sorunlar” konulu kongre düzenlenmişti. Kongreye davet edilmeyen öğrenciler ve hocalar “Nasıl bir üniversite istiyoruz?” başlıklı dosyalarını sunmak ve toplantıyı protesto etmek amacıyla toplanınca, Dolmabahçe’de polisin tazyikli su ve biber gazı bombardımanına maruz kalmışlardı.

Bir üniversite düşünün ki, öğrenciler olmadan yeniden yapılandırılıyor. Seçimlerden sonra AKP hükümetinin Yükseköğretim Kanunu’nda değişiklik yapacağını ve bu kongreninse uluslararası kuruluşlar ve sermayedarlarla hükümetin istişare etme çabasının bir ürünü olduğunu söyleyebilriz. Nitekim öğrencinin “gereksizleştiği” nokta da burası. AKP’nin okullarda bir süredir işletime soktuğu Bologna süreci -ki bu süreçten yeterli verim alamadıklarını sermaye sözcüleri sıklıkla dile getirince- şimdi YÖK yasasıyla nihai sonucuna erişiyor.

Eğitim-Sen’in ve birçok muahlif akademisyenin de dile getirdiği gibi, YÖK’ün hazırlamakta olduğu yasa tasarısının ruhunu eğitimin bir meta haline getirilmesi ve sermayenin yeni kâr sahası olarak inşa edilmesi, üniversitelerin şirket gibi çalışan yapılara dönüştürülmesi, iş güvencesinin ortadan kaldırılması ve üniversite yönetiminin sermaye temsilcilerinin eline bırakılması oluşturmaktadır. Kongre programında duyurulan küreselleşme ve uluslararasılaşma, girişimci eğitim, yükseköğretimde kalite güvence sistemi, finansman modelleri, üniversitelerin endüstri ve iş dünyası ile ilişkileri, üniversitelerin yapılandırılması, vakıf ve özel üniversitelerin kurulması gibi konu başlıkları yükseköğretimin sorunlarının özelleştirme, piyasa ihtiyaçlarına uyumlulaştırma, sermayenin yönetime ortak edilmesi ve güvencesizleştirme, taşeronlaştırma anlamına geliyor.

Öyle ki, parasız eğitimin artık akla hayale sığmayan bir şey olduğunu dile getirenlere, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’dan “İleride zaten üniversitelerimizde okuyacak öğrenci bulamayacağız” diyerek destek geldi. İşsizliğin sebebini herkesin üniversiteye girmesi, eğitimin sermayenin ihtiyaçlarına uymadığı için nitelikli işçiler yetiştirememesi olarak sıralayanlar, parası olmayanları elediklerinde rahata kavuşacak görünüyorlar. YÖK bu noktada müjdeyi veriyor: ‘Yoksul ama zeki öğrencileri de düşündük!’. Onlar da bu sistemde karşılıklı burs alarak okuyabilecekler. Yani yoksul öğrencilerin okulu silip süpürdüğü, karşılığında da okumaya hak kazandığı günler yakındır…

Bologna Süreci’ni tamamlayıcı unsur olan YÖK Yasa Tasarısı’nın taşları, “ustalık” dönemindeki AKP Hükümeti tarafından döşenmiş durumda. Seçimde güvenoyu alan hükümet, üniversite reformunu layıkıyla yerine getirecek. Bu noktada hocalar, öğrenciler, üniversite mezunu işsizlerin bu yasaya karşı birlikte söz söyleyebilmeleri acil önem kazanıyor.

Yorumlar kapalıdır.