Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için
8 MART’TA ALANLARA!
8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir tarihtir. 1910’dan bu yana kadınların birlik ve dayanışma günü olarak kabul edilen 8 Mart’ı, 102. yılında direniş ve mücadele günü olarak kutluyoruz.
8 Mart, biz kadınlar için hayati bir gün!
Çünkü, bu sene de kadınların yaşama hakkı kocaları, babaları ve sevdikleri erkekler tarafından ellerinden alındı. Erkekler 2011’de 257 kadını öldürdü; en az 102 kadın ve 59 kız çocuğu cinsel şiddete maruz kaldı. Kadınlar, şiddet gördüğü erkekleri şikayet etti, devletten koruma talep etti. Savcılığa veya polise şikayette bulunmasına ya da sığınma evlerine yerleştirilmesine rağmen onlarca kadın yaralandı ve öldürüldü.
Şiddetin bahanesi bu sene de çoktu. En yaygını kadınların ayrılma isteği ya da erkeği geri çevirmesi, yani “hayır” demesiydi. Şiddete neden gösterilen bahanelerin tümü erkeklerin tahakkümlerinin sarsıldığını hissettikleri durumlara işaret ediyordu. “Namus”, kıskançlık, paranoya, kadının evi terk etmesi ve boşanma davaları bu nedenlerin başında geldi.
Kadın cinayetleri ya da kadına yönelik şiddet davalarında verilen kararlar birçok kadının yaşamını alt üst etti. Geçtiğimiz sene 12 yaşında bir kız çocuğuna 36 erkeğin tecavüz etmesiyle görülen davada, kız çocuğunun tecavüzde ‘rıza’sı olduğu gerekçesiyle hakimler, faillere en alt sınırdan ceza verdi. Yine yargı, birçok kadın cinayeti davasında erkekleri “haksız tahrik” indirimiyle ödüllendirerek, cinayetleri teşvik etti. Kadın katillerini cezalandırmayan erkek devlet bu cinayetlerin sorumlusudur. Bu yüzden;
Kadın cinayetlerinde, nefret cinayetlerinde, taciz ve tecavüz davalarında var olan yasaların uygulanmasını, bu cinayetlerin “nitelikli hal” kapsamına alınması, ceza indirimlerinin son bulmasını istiyoruz!
Her mahalleye/ ilçeye nitelikli sığınma evleri istiyoruz!
8 Mart, ikiyüzlü kadın politikalarına hayır deme günüdür!
AKP iktidarı ve tüm düzen partileri biz kadınlardan bahsetmek yerine her cümlesine Türk aile yapısı, Aileyi Koruma Kanunu, Aile Sigortası ile başlayarak, bizibir birey olarak değil de, aile üzerinden tanımlıyor. ‘Kadın erkek fıtraten eşit değildir’ diyen Başbakan, cinayetleri önlemek için Diyanet ile işbirliğine gidiyor, Kadın Bakanlığı Aile Bakanlığı’na dönüştürüyor. Oysa devletin aileden anladığı, erkeğin çalıştığı, kadının evde oturduğu -gerekirse çalıştığı- ve kadının kocasına itaat ettiği bir anlayıştır. Eğer kadın bu tanımın dışına çıkıyorsa, davranışları kocayı “haksız bir biçimde tahrik” edebilir!
Bu yüzden geçtiğimiz ay Bakanlığa sunulan Ailenin Korunmasına İlişkin Kanun’da nikahsız kadınlar korunmuyor, erkeğin beyanı esas alınıyor, koruma kararları vali ve kaymakamın inisiyatifine bırakılıyor. Bizler failiyle arasında nasıl bir ilişki olduğuna bakmaksızın şiddet gören kadınları koruyacak düzenlemeler istiyoruz. Cinsel taciz, şiddet vakalarında kadının beyanının esas alınmasını, kendini aklamak zorunda olanın şiddet uygulayan erkek olmasını istiyoruz.
8 Mart, cinsiyetçi işbölümüne hayır deme günüdür!
Çünkü, bu sene de çocuklara bakarak, tüm aileyi doyurmaya çalışarak, her gün tüm aile bireylerinin çamaşırını, bulaşığını yıkayarak geçti. Karşılığındaysa payımıza bir şey düşmediği gibi, her gün daha da ağırlaşan yaşam koşullarıyla, yoksullukla mücadele ederek geçti. Hem üç çocuk doğurmamız istendi, hem de kreş, bakım evi talebimiz reddedildi. Üstelik, bu hizmetimiz karşılığında ne emekli olabildik, ne de sosyal hizmetlerden ücretsiz olarak faydalanabildik.
Bu sene de iş yaşamında esnek çalışma biçimleriyle, güvencesiz ve düşük ücretlerle istihdam edildik. Erkeklerle aynı işi yapmamıza rağmen onlarla eşit ücrete layık görülmedik. Kriz koşullarında ücretlerimiz yetmeyince eve iş aldık, ucuz emeğimizle krizi işverenler için bir fırsata çevirdik. Buna rağmen sosyal güvencemiz, sağlık hakkımız koca/babaya bağlılığımız üzerinden tanındı. Bu yüzden;
Babadan ve kocadan bağımsız sağlık sigortası güvencesi ve işsizlik ödeneği!
Hasta, yaşlılara ücretsiz bakım evleri, işyerlerine, mahallelere ücretsiz kreşler açılsın!
Ev kadınlarına emeklilik hakkı!
Eş değer işe eşit ücret!
8 Mart, cinsel ayrımcılığa karşı mücadele günüdür!
Çünkü, erkek egemen kapitalist sistem kendinden olmayanı tecrit ediyor, şiddet yoluyla baskı altında tutuyor. Son üç yılda cinsel yönelimleri, cinsiyet kimliği nedeniyle 29 eşcinsel ve transseksüel öldürüldü. Eşcinselliği hastalık ilan eden AKP iktidarı nefret söylemini yaygınlaştırarak LGBT bireyleri hedef gösteriyor. İşte bu yüzden nefret cinayetleri politiktir ve bu yüzden “nitelikli hal” kapsamına alınarak failler cezalandırılmalıdır. Katilleri koruyan devlet bu cinayetlerin bizzat sorumlusudur.
8 Mart, kimliğimiz bizimdir deme günüdür!
“Kadınım” demenin bir nezaketsizlik, bir ayıp olarak algılanması erkek egemen bir sistemde kadın olmanın nasıl algılandığının bir göstergesi. Biz kadınlar, “ev kadını”, “anne”, “eş” olarak yalnızca görevlerimizle tanımlanıyoruz. Görevlerimizi eksiksiz yerine getirdiğimiz ve bize biçilen toplumsal rollere itaat ettiğimiz takdirde saygıyı hak ediyor, “kadın” olarak var olduğumuzda ise ayıplanmayla ya da fazla “özgür davranmakla” suçlanıyoruz. İşte bu yüzden, “Kadınım, kimliğimiz bizimdir!” demenin politik bir anlamı var.
Kadın olarak varolmanın yanısıra baskı altında tutulan bir etnik kimliğe sahip olmak da yaşadığımız sıkıntıyı derinleştiriyor. Bu topraklarda, kirli savaşın, inkar ve imha politikalarının faturasını en çok da Kürt kadınlarının ödemesi bunun bir örneğidir. Afetlerin, ekonomik yoksunlukların devlet şiddetine dönüştüğü, anadillerini özgürce konuşamadıkları için en temel sosyal hizmetlerden dahi mahrum kalan Kürt kadınlar… 8 Mart, barış içinde onurlu bir yaşam talep etmenin; hem Kürt hem kadın kimliğine sahip çıkmanın günüdür.
Öte yandan sistemin baskıcı ve ayrımcı yapısına karşı mücadele veren örgütlü kadınlara baskılar devam ediyor. Bu sene de sendikalı, örgütlü mücadele ettikleri için onlarca kadın tutuklandı. 8 Mart aynı zamanda baskılara karşı örgütlü olarak karşı durmanın günüdür.
Tüm bu sebeplerden ötürü, erkek egemenliğine, kapitalist sömürüye, şiddete, kimliğimize yönelik baskı politikalarına, cinsiyet yönelimden kaynaklanan her türlü ayrımcılığa, cinsiyetçi iş bölümüne hayır demek için hep birlikte 8 Mart’ta alanlarda olalım.
İşçi Cephesi’nden Kadınlar, 02.03.2012
Miting Tarihi: 11 Mart Pazar
Yer: Kadıköy İskele Meydanı
Toplanma: 11.00
Başlangıç: 13.00
Yorumlar kapalıdır.