REDHACK, YÖK ve kirli çamaşırlar

REDHACK, 8 Ocak 2013 tarihinde Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) sitesini 2. kez hack’lemiş ve ele geçirdiği üniversitelere ilişkin yolsuzluk belgelerini yayınlamıştı. Eylemin haklı gerekçesi ODTÜ direnişiydi. Meşru zeminini ise, belgelerin içeriği oluşturdu. Öyle ki, bu belgelerde Giresun Üniversitesi’nde bir cihaz için kurulumu yapılmadan 664 bin 34 TL ödendiği, Kalkınma Bakanlığı’nın 83 kalem makine teçhizat alımı için tahsis ettiği 2 milyon 832 bin TL’lik ödenekle sadece 9 kalem makine alındığı; Gazi Üniversitesi’nde Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili yolsuzluk; Uludağ Üniversitesi’nin, öğrencilerin ödediği harçların 535 bin TL’lik kısmının vakfa usulsüz aktarımı; Sakarya Üniversitesi’nde 1.6 milyon TL’lik promosyon parasının ortadan kaybolması; Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde yapılan usulsüzlükler; Kastamonu Üniversitesinde sahte akademisyen ve nihayet anlaşmalı olduğu bankalar tarafından rektörlere verilen lüks otomobiller ve daha niceleri var…

Kuşkusuz REDHACK’in bu eylemi sonucunda açığa çıkan onca belgede kendini açık eden iki durum var. İlki kendi yandaşlarına iltimas sağlamayı vazife edinmiş, bugünkü iktidarın da temel dayanaklarından olan yandaşçılık; ikincisi ise bu yolsuzlukların üniversitelerdeki mevcut neoliberal dönüşümün bir sonucu olduğudur.

REDHACK’in açığa çıkardığı bu belgelere şaşırmamız mı gerekiyor? Şirketleşen, kâr amacı güden her kurum ve kuruluşun yolsuzluğa bulaştığı bir gerçektir. Kamusal eğitimin ortadan kalkmasıyla bu yolsuzluklar ve diğer kirli çamaşırların artacağı düpedüz ortadadır. Hatta, yeni YÖK yasa tasarısı geçtiği takdirde bu yolsuzlukların soruşturmaları sonucunda alınan ya da alınabilecek olan cezai yükümlüklerde hukuki olarak geçersiz sayılacaktır. Kısacı bu belgeler üniversitelerdeki neoliberal dönüşümün, şirketleşmiş üniversitelerin ne boyuta vardığını bize göstermektedir.

REDHACK, kuşkusuz büyük bir iş başardı. Bu belgelerle, kamusal eğitim için topyekûn mücadele etmemiz gerektiğinin somut verilerini kamuoyuna sunmuş oldu. Bu iğrençlik karşısında kamuoyunun haklı tepkisine karşı YÖK, pişkince davranmaktan kaçınmadı. YÖK başkanı Çetinsaya’ya göre bu belgeleri yolsuzluk olarak görmemek gerekiyor. Güya soruşturmalar sürecekmiş. Açıklamasındaki tek kararlı vurgu, siber saldırıya karşı önlem almaya çalıştıkları. Dahası, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ)’nin rektörünün fütursuz açıklamalarındaki işadamı edası, üniversitede yönetimlerinin hangi sınıfsal perspektiften baktıklarını da ortaya koyuyor. Bu açıklamada aldığı lüks arabalara yönelik eleştirilere cevap eren SDÜ rektörü şöyle diyor: “Birçok üniversitenin rektörü çok daha lüks araçlarla geliyor. İyi de SDÜ rektörü zenci mi yahu? Bu benim şahsi meselem değil. Benim kullandığım araç orta halli bir işadamının altında bile var.” Zencilere hakaret eden bu rektörü, başbakan Erdoğan’la birlikte Afrika gezisindeki işadamı heyetinde, zenci “kardeş”lerinin yanıbaşında görüyoruz… “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça.”

Bu belgelerin ortaya çıkardığı yolsuzluklara karşı çıkmak gerekiyor gerekmesine ama üniversitelerdeki neoliberal yapısal dönüşüm engellenmediği müddetçe kalıcı bir kazanım elde edinmesi de beklenmemeli. Yegâne çözüm üniversitelerdeki bu dönüşümün kamusal üniversite lehine ortadan kaldırılmasıyla olacaktır.

Bu belgelerde açıkça yolsuzluğa bulaştığı tespit edilen herkes derhal yargı önüne çıkarılsın!

Yorumlar kapalıdır.