Venezuela’daki mevcut politik belirsizlik üzerine tutumumuz

Chavez’in sağlık durumunun giderek kötüleşmesiyle, Venezuela’da oluşan politik belirsizliğe dair İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (UIT-CI)’in Venezuela seksiyonu Özgürlük ve Sosyalizm Partisi’nin (PSL) 16 Ocak 2013 tarihli deklarasyonu

Venezuela, Başkan Chavez’in geçen yıl Ekim ayında yeniden seçilmesinin üzerinden sadece iki ay geçtikten sonra, ulusal arenada politik sahneden ayrılmasıyla oluşan muazzam belirsizlikle baş başa kalmış durumda. Birkaç defa tamamen iyileştiğine dair haberler çıkmasına rağmen nihayetinde ciddi bir hastalıkla boğuştuğu teşhisinden bir yıl sonra, Chavez’in artık fiziksel olarak başkanlığa devam edemeyeceği bir dönemin yaklaştığına dair çok açık ibareler mevcut. Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (PSL) olarak Chavez’in sağlık durumunun kötüleştiği şu sıralarda, Venezuela halkının önemli kesimlerinin endişelerine saygı duyuyoruz. Chavez hükümetiyle tüm derin politik farklılıklarımıza rağmen Chavez’in en kısa zamanda hastalığını yeneceğini umuyoruz. Buna rağmen, Chavez’in sağlık durumunun gitgide kötüleşmesiyle oluşan belirsizliğe karşı, posizyonumuzu belirlemenin bir görev olduğunu düşünüyoruz.

Hükümetin, Başkan’ın yokluğunu ele alış biçimi, “halk iktidarı” söyleminin tam bir uydurma olduğunu ve halkın ülkede alınan politik kararlar üzerinde yetki sahibi olma beklentilerini denetim altında tutmak için kullanıldığını açıkça gösteriyor. Başkan Chavez’in yokluğunu doldurmak için son kararı veren yine, Ulusal Meclis ve Yüksek Mahkeme ile birlikte Diosdado Cabello ve Nicolas Maduro liderliğindeki hükümet partisi PSUV (Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi) hiyerarşisiydi. İşçi sınıfı ve kitle mücadelelerini kriminalize etmek için söz konusu kurumsal kanalları kullanan da yine bu liderlikti. Bunu yapabilmek için de, ülkede kapitalizmin bekasını temin eden ve dolayısıyla halkların kendi kollektif geleceklerin belirleme yetkilerini tanımayan yürürlükteki burjuva anayasasının boşlukları ve belirsizliklerinden faydalandılar.

Hem iktidardaki PSUV’un (Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi) hem de sağ kanat MUD’un (Demokratik Birlik Masası) bürokratik önderlikleri, Başkan’ın yokluğunda oluşacak durumu saf hukuki bir soyutlamaya indirgeyip, tartışmayı anayasanın iki farklı yorumu arasındaki yarışmaya dönüştürdüler. Başkan Chavez’in birkaç ay önce oldukça yüksek bir oy oranıyla yeniden seçildiği, bizim de kabul ettiğimiz bir gerçek. Fakat partimiz seçimlerde kapitalistlerin farklı kesimlerinin herhangi bir adayına hiçbir destek vermemiş, tersine işçi sınıfının devrimci adayı yoldaşımız Orlando Chirino’yu desteklemiştir. Bu nedenle, PSL Başkan Chavez’in yokluğunun neyle doldurulacağına dair gerçekleşen biçimsel hukuki tartışmaların bir parçası olmamıştır.
Bu tartışmalar sırasında, MUD’un sözcüleri Chavez’in hastalığını fırsata çevirmeye çalışarak kendi çaresizliklerini ortaya koydular. Şimdi kendilerini, 2002’deki petrol lokavtı sabotajı ve darbe girişimiyle bizzat çiğnedikleri Anayasanın gerçek savunucuları gibi gösterme çabasındalar. Temelsiz iddialarla Yüksek Mahkeme’nin hükümetin görevine devam kararı vermesini bir “hükümet darbesi” olarak nitelendiriyorlar ve etkileri altında bulunan üniversite öğrencilerini ve diğer kesimleri açık politik hedefler sunmaksızın seferber olmaya çağırıyorlar.

MUD anti-komünist sloganlar kullanır ve bulanık suda balık avlamaya çalışırken, egemen bürokrasi de eylemlerine dinsel bir hava katmaya çalışarak kişi kültünü yüceltiyor. Böylece destekçilerine umut aşılamaya çalışırken, en ufak bir işçi grevi veya seferberliği, “istikrarı bozmakla” suçlanıyor. Esasında her iki kesim de, bulanık suda balık avlama çabasında.
Milyonlarca Venezuealı yokluklar içerisinde sayısız problemle cebelleşiyorken, hükümet ve MUD bir kör döğüşü içerisinde, anayasayı kendi çıkarları için kullanmak adına sonu gelmez bir tartışmaya tutuşuyorlar. Asıl problem, ülkedeki bu iki ana politik aktörün tartışmaktan ısrarla kaçındıkları, ülkeye hakim olan politik ve sosyal düzendir.

Bir alternatifi inşa etmeye ihtiyacımız var!

Partimiz için, Ulusal Meclis ve Yüksek Mahkeme tarafından hükümetin görevine devam etmesine karar verilmesi, işçilerin ve kitlelerin beklentisini karşılamayan sözde sosyalist politikaların devam etmesi anlamına geliyor. Venezuelaların çoğunluğunun görüşlerine bütün saygımızla, partimiz, kim yönetime gelirse gelsin, ister Maduro ister Cabello, isterse şu anki hükümetin diğer üyelerinden biri iktidara gelsin, Venezuela işçilerinin ve halkının sefalet koşullarında bir değişim olmayacağına inanmakta. Bürokrasi hükümet üzerindeki doğrudan denetimini sürdürerek yönetmeye devam ettikçe, değişim için hiçbir umut beslemek mümkün değildir. Bu durum, Chavezcilerin tabanı tarafından da sorgulanır hâle gelmektedir. Çok açık ki, MUD da gerçek sosyal adaleti ve işçi demokrasisini gerçekleştirmek adına bir değişim için alternatif olamaz.
Bizler, toplu sözleşme hakkının ve Bauxilum’daki son grevde de gördüğümüz gibi, kamu ve özel sektördeki milyonlarca işçinin haklarının ihlal edilmesine dair hiçbir söz edilmemesinin devam edeceğini düşünüyoruz. Seçimlerden sonra makul fiyatlara ev edindirme programı da (Mision Vivienda) neredeyse felce uğramışken; halk yüksek enflasyon, düşük ücretler, elektrik ve su kesintileri, temel ihtiyaç ürünlerin bulunmaması gibi koşullarla yüzleşmeye devam edecek. Yerel yönetimlerde ve kamu kurumlarında işten çıkarmalar ve son örneğini Yukpa yerlilerinin seferberliğinin büyük bir şiddetle bastırılmasıyla gördüğümüz gibi protesto gösterilerinin kriminalizasyonu da sürecek.

PSL olarak bizlerse, daha adil ve örgütlü bir toplum için bazı özel değişiklikler öneriyoruz. Bizler Venezuela’da çıkan petrolün tamamının Venezuela halkına ait olmasını savunuyoruz, karma ya da özel şirketler olmaksızın, doğrudan doğruya işçiler, teknikerler tarafından demokratik bir şekilde yönetilmesini istiyoruz. Temel kaynakları millileştirerek büyük bir ekonomik kalkınma sağlayabilir, ülkenin yüzleştiği temel problemlerin üstesinden gelebiliriz. İnsanın insan tarafından sömürüsünün ortadan kaldırıldığı ve doğanın akıldışı bir biçimde yok edilmesinin önüne geçildiği bir sistem dahilinde; herkes için parasız eğitim ve sağlık hizmeti, konut sorununa çözüm, yoksulluk sınırının üzerinde asgari ücret, hakiki bir sosyal güvenlik ve emeklilik sistemi, herkes için onurlu ve üretken bir iş, sınai gelişme ve tarım reformu hayata geçirilebilir.

Partimiz için, yüzleştiğimiz sorunların çözümü kitle seferberlikleri ve bağımsız işçi hareketi aracılığıyla, işçi ve yoksul halk hükümetininin kurulmasıyla mümkündür. Ülkenin içinde bulunduğu durum, sahte ve sözde “21. Yüzyıl Sosyalizmi”nin ve sağ kanadın reklamını yaptığı sahte demokrasi yanılsamasının üstesinden gelebilecek gerçek ve alternatif bir devrimci solun inşasına duyulan ihtiyacı ortaya koymakta. Sokaklarda, üniversitelerde, fabrikalarda, petrol endüstrisinde ve aynı zamanda seçimlerde mücadele edecek bir politik alternatife ihtiyacımız var. Bu alanlar üzerinden yükselecek politik alternatif, işçilerin, yoksul kesimlerin ve gençlerin bir mücadele aracı haline gelebilecek.

Yorumlar kapalıdır.