31 Mayıs İntifadası ve üniversite meclisleri üzerine…

31 Mayıs intifası ile birlikte, yıllarca “apolitik” olmakla suçlanmış bir, hatta iki kuşak, üzerindeki ölü toprağını kaldırdı. Kelimenin tam anlamıyla çıplak elle siyaset sahnesine ve dolayısıyla mücadeleye atıldı. Binlerce insan yaralandı ve hepsi de henüz yirmili yaşlarında olan şehitler verildi. Bu satırlar aracılığıyla bir kez daha yinelemekte fayda var; kaybettiğimiz kardeşlerimiz mücadelemizde yaşayacak!

Gençlik mücadeleye atıldı!

10 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan AKP hükümetinin uyguladığı neoliberal politikalar, gittikçe artan ve özellikle gençliği merkezine alan bir geleceksizleşme ve güvencesizleşme sonucunu doğurdu. 4+4+4 eğitim sistemi ve Yeni Yök Taslağı ile somutlanan bu saldırılar karşısında gençliğin cevabı sokakları ele geçirmek ve iktidarı temellerinden sarsmak oldu. Ortaya çıkan muazzam enerji karşısında ne yapacağını şaşıran iktidar, türlü yollara başvurarak seferberliği bölmeye ve önünü almaya çalıştı. Oysa başardığı tek şey seferberliği büyütmek oldu. Sadece kitlelerin yaratıcılığıyla bile baş etmeyi beceremeyen iktidar, tamamen meşruiyetini yitirmiş ve daha şimdiden tarihin çöplüğüne atılmıştır. Bu, 31 Mayıs İntifadası’nın en büyük kazanımıdır!

Seferberlik kendi araçlarını yaratıyor!

Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde başta İstanbul ve Ankara’daki üniversiteler olmak üzere birçok üniversitede eğitime dönük yürütülen neoliberal saldırıları karşısına alan kısmi seferberlikler yaşandı. Bu seferberliklerin biriktirdiği deneyimin ve bir araya gelme, örgütlenme ihtiyacının bir neticesi olarak üniversitelerde, tüm üniversite bileşenlerini içine alan meclis benzeri yapılanmalar kurulmaya başladı. Bu noktada belirtmek gerekir ki, araçlar seferberlikleri değil, seferberlikler araçları yaratır ve geliştirir.

Şimdi ise sırtını 31 Mayıs intifadasına yaslayan forum/meclis benzeri oluşumlar ülkenin her yerinde hayata geçiriliyor. Bu dalganın bir yansıması olarak üniversitelerde kurulan ve tüm üniversite bileşenlerini kapsayarak mücadeleyi büyütme hedefi güden meclisler bir bir kurulmakta.

Üniversitelerin mezuniyet törenlerinde AKP hükümetinin “atadığı” rektörlere karşı gerçekleştirilen protestolar, meclis benzeri oluşumların üniversite içerisinde -henüz emekleme aşamasında olmakla beraber- bir tür ikili iktidar organına dönüşme potansiyeli taşıdığının bir göstergesi. Seferberliğin sönümlenmekte olduğunu düşünenler yanılıyor! Zira, bu tür meclis ya da forumlar aracılığıyla seferberlik şekilleniyor ve sürüyor!

Okullarda öğrenci denetimi için ileri!

Koç Üniversitesi direnişi, İTÜ asistan direnişi, ODTÜ ve Galatasaray Üniversitesi’ndeki kısmi seferberlikler başta olmak üzere birçok üniversitede gerçekleşen direnişler gösterdi ki, AKP hükümetinin politikaları artık dikiş tutmuyor. Özelde üniversitelerin, genelde ise tüm eğitim sisteminin içini boşaltarak sermayenin birer aracı haline getiren süreçler karşısında ve özellikle de, 31 Mayıs hareketinin kazanımlarını yerleştirmek ve geliştirebilmek için her şeyden çok örgütlü olmaya ihtiyacımız var. Korku duvarını aşan kitleler, barikatlarda omuz omuza direnen gençler çıplak elle, siyasete dahil olmayı, onu değiştirmeyi – dönüştürmeyi öğreniyor. Bu süreçte, omuzlarımızda duran en acil görev ise, üniversite bileşenlerini bir araya getiren, sorunları ve mücadeleyi ortaklaşmayı hedefleyen meclis benzeri yapıların yaygınlaştırılması, ortaklaşması için azami çabayı sarf etmek ve liselerden başlayarak tüm eğitim sisteminin topyekûn dönüşümü için mücadeleyi büyütmek.

Yorumlar kapalıdır.