Arjantin’de Sol Cephe’nin tarihi zaferi

Arjantin’de genel seçimlerin ikinci ayağı 27 Ekim 2013 tarihinde ufuk açıcı bir sonuçla tamamlandı. İşçilerin ve Solun Cephesi (FIT) Ağustos ayındaki ilk basamak seçimlerde elde ettiği 900 binlik oy oranını yüzde 30 düzeyinde aşarak, ülke tarihinin en büyük seçim zaferine imza attı.

Arjantin Troçkist hareketinin başlıca üç akımının -Partido Obrero (İşçi Partisi), Partido de los Trabajadores Socialistas (Sosyalist Emekçilerin Partisi) ve Izquierda Socialista (Sosyalist Sol)- diğer sol güçlerle birlikte oluşturduğu FIT, ikinci basamakta elde ettiği 1 milyon 200 binlik oy oranıyla 127 sandalyeli parlamentoda üç ulusal millitvekili ve yedi bölgesel milletvekili çıkartmaya hak kazandı. Cephe adına İzquerda Socialista’dan Liliana Olivero’nun kazanmasına kesin gözüyle bakılan dördüncü milletvekilliği sandalyesi ise sandık hileleri yoluyla gasp edilmeye çalışılmakta ve süreç şimdilik belirsizliğini koruyor. FIT üyeleri 10 Aralık 2013 tarihinde görevlerini resmen üslenmeye başlayacak ve ulusal parlamentoda elde edilen üç sandalye, Cepheyi oluşturan 3 partiden milletvekillerince 18’er aylık periyotlarla paylaşılacak.

FIT’in ulaşmış olduğu bu başarı, aynı zamanda Kirchner önderliğindeki Peronizm’in çöküş sürecinin bir ifadesi. Zira bu görüntü yüz binlerce işçinin Peronizm ile geleneksel oy ilişkisinin kopma noktasına geldiğinin de göstergesi. Mevcut seçim sonuçlarıyla birlikte, Cristina Kirchner her geçen gün daha yoğun bir biçimde hissedilen ekonomik, sosyal ve politik bir krizin ortasında iyice zayıflamış durumda.

FIT’in elde ettiği bu seçim başarısının uluslararası boyutu ise, Arjantin işçi hareketi içinde hayli köklü bir geleneğe sahip Troçkist hareketin değişik unsurlarının, ortak bir seçim programı doğrultusunda birleşebilme kapasitesini göstermiş olmasıydı. Bunun en önemli sonucu, Arjantin emekçilerinin Peronizm’in sol popülizmi karşısında yıllardır kaldıkları seçeneksizliği FIT ile aşabilmiş olmayı, yaklaşık 1,5 milyon oy ile ödüllendirmesi oldu. Bu durum kuşkusuz uluslararası ölçekte bir olgu olarak yansımasını bulacak.

Son 20 yıl boyunca antikapitalist olmanın ölçütünün, proletarya diktatörlüğü ve devrimci-reformist ayrımı temelinde ifade edilemeyeceği vaaz edilegeldi. Sol hareketin yeniden örgütlenmesinin neoliberalizme muhalif tüm toplumsal hareketlerin hedef ve duyarlılıklarına dayandırılması gerektiğini ile süren sol kesimlerin “Öfkeliler” ya da “Occupy” hareketlerine göstermiş oldukları duyarlılığı, henüz Arjantin seçimlerinde devrimci Troçkist hareketlerin mücadeleleri birleştirici yöntemine göstermemiş oldukları gözlerden kaçmamalı.

FIT deneyimi, uzun yıllardır reformist aygıtlarca burjuva emperyalist çözümlerin hegemonyasına terk edilmiş işçi sınıfının ve yoksul yığınların bağımsız bir güç olarak sahneye çıkışının, ekonomik yıkıma karşı mücadele ve taleplerin sistematikleştirilerek birleştirilmesinin üst düzey bir örneği olarak yepyeni bir deneyimi temsil ediyor.

Troçkizm nedir?

FIT’in elde ettiği büyük seçim zaferinin ardından Arjantin ulusal medyası, daha çok cepheyi oluşturan üç işçi örgütünün kendisini “Troçkist” olarak tanımlamasıyla meşgul oldu. Cephenin önderlerine ısrarla ve şaşkınlıkla aynı soru yöneltiliyor şimdilerde, nedir bu Troçkizm?

Arjantin kökenli ünlü Troçkist lider Nahuel Moreno’nun (1924-1987) 1985 yılında kaleme aldığı “Bugün Troçkist olmak” adlı makalesi 3 temel noktadan hareketle soruya berrak bir yanıt getiriyor.

  1. Olumlu anlamıyla Troçkist olmak, üç net analiz ve programatik tutuma yanıt getirmektir. Birincisi, dünyada ya da herhangi bir ülkede kapitalizm var oldukça, eğitimden ya da sanattan giderek yaygınlaşan açlık ve yoksulluk gibi en genel sorunlara kadar uzanan konuların hiçbirine gerçek ve köklü çözümlerin getirilemeyeceğidir. Aynı şey olmasa da buna bağlı bir başka kriter de, kapitalizme karşı yıkılana değin acımasız bir savaş vermek ve onun yerine tüm dünyada yeni bir ekonomik ve toplumsal düzen kurmaktır, ki bu düzen sosyalizmden başka bir şey olamaz.
  2. İkinci sorun, burjuvazinin mülksüzleştirildiği yerlerde işçi demokrasisinin uygulamada olmaması durumunda sosyalizmin inşasının olanaklı olamayacağıdır. Dünya işçi hareketinin en büyük belası, bu ülkelerdeki ve işçi örgütleri, sendikalar, partilerdeki bürokrasi ve totaliter yöntemlerdir. Kendini işçi devleti ya da örgütü olarak tanımlayan bu devlet ve örgütler bizzat bürokrasi tarafından yozlaştırılmış durumdadır. En geniş demokrasi olmadığı sürece sosyalizmin inşasını başlatmak olanaklı değildir, zira bu salt bir ekonomik inşa değildir. Bu analizi yapan yalnızca Troçkizm’dir. İşçi demokrasisinin kurulabilmesi için bu devletlerde ve sendikalarda devrimin gerçekleştirilmesi gerektiği sonucunu çıkaran yegâne akım da odur.
  3. Üçüncü yaşamsal nokta, bir grup dev uluslararası şirketin egemenliği altındaki dünya ekonomik ve toplumsal gerçekliğinden gerekli sonuçları çıkaran yegâne akımın Troçkizm olmasıdır. Bu ekonomik ve toplumsal olguya ancak bir dünya örgütü ve uluslararası politikalarla yanıt verilebilir. Her şeyin bizzat kendi ülkelerinde çözümlenebileceğini düşünen ulusalcı akımların cirit attığı bu dönemde, sorunların dünya ekonomisi düzeyinde ve tüm dünyada yeni bir düzenin, sosyalizmin kurulmasıyla çözümlenebileceğini savunan tek akım Troçkizm’dir.

Yorumlar kapalıdır.