Bursa’da metal işçileri tarih yazıyor!

Geçtiğimiz ay Bosch işçilerinin kararlı mücadelesi sonucu, Türk-Metal’in MESS ile imzaladığı grup toplu iş sözleşmesinden (TİS) daha iyi bir sözleşmeye atılması, Bursa’da metal işçilerinin tarihi önemde bir seferberlik sürecini başlattı. Bosch’ta imzalanan sözleşmenin ardından, Türk-Metal’in yeni bir ihaneti anlamına gelen düşük zamlı ve 3 yıllık TİS’in yenilenmesi için Oyak Renault’da başlayan eylemler Tofaş, Coşkunöz, Mako ve diğer metal fabrikalarına yayıldı. İşçilerin haklı taleplerine Türk-Metal çetesinin suskunlukla yanıt vermesinin ardından, işçiler tepkilerini 5 Mayıs’tan itibaren Türk-Metal’den toplu biçimde istifa etmeye başlayarak ortaya koydular. Türk-Metal temsilcilerinin sendikadan istifa etmek isteyen işçilere saldırmasının ardından sendikaya yönelik öfke daha da artarken, Renault’da işten atma saldırısının işçilerin kararlı duruşu sonunda püskürtülmesinin ardından, işçilerin sözleşmelerin yenilenmesi talebi için yürüttüğü mücadele kararlılıkla sürüyor ve dalga dalga büyüyor.

Metal işçilerinin bugünkü seferberliği, sektörde son aylarda gerçekleşen mücadele birikiminin üzerinden yükseliyor. Öncelikle, MESS ile gerçekleşen TİS sürecinde işçiler Türk-Metal’in satış sözleşmesini imzalamasını engellemek için işyerlerinde çeşitli protestolar düzenlemişler, ne var ki, işçilerin tepkilerinin bu dönemde örgütlü ve koordineli bir biçim alamaması sonucunda, sefalet sözleşmesinin imzalanması engellenememişti. Fakat, sözleşmenin imzalanmasının ardından işçilerin sendika temsilcilerine gösterdiği tepkiler, öfkeyle dolan bardağın taşacağının sinyallerini vermekteydi. Öte yandan bu süreçte, Birleşik Metal-İş (BMİS) tabanı kararlı bir biçimde grev talebini yükseltmiş, BMİS yönetimini greve çıkmak zorunda bırakmıştı. 10 bin işçinin katıldığı bu tarihi grev, Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanmış, BMİS yönetimi ise, grev yasağı karşısında, bu durumu kabullenerek işçilerin grev yönündeki iradesini ayaklar altına almıştı. İşçiler hükümetin bu saldırısına karşı da kararlı bir duruş ortaya koyma niyetindeyken, gerek BMİS yönetiminin tutumu, gerekse de bu tepkiyi grev yasağının çöpe atılması yönünde örgütleyecek bir sendikal muhalefetin bulunmayışı nedeniyle, MESS’e ve AKP hükümetine ölümcül darbeyi vuracak adım bu dönemde atılamamıştı.

BMİS grevinin hemen ardından ise, Türk-Metal’e bağlı Bosch’taki TİS sürecinde, Bosch işçisinin kararlı mücadelesi sonucunda, Türk-Metal’in MESS ile imzaladığı TİS’ten daha iyi bir sözleşmeye imza atılmış, böylece Türk-Metal’in “daha iyi bir sözleşme mümkün değil” yalanı açıkça ortaya çıkmıştı. Bu durum, yıllardır düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine ve güvencesiz çalışmaya mahkum edilen metal işçisinin öfkesinin dizginlerinden boşanmasına neden oldu ve bugünkü tarihi mücadelenin fitilini ateşledi.

Pekiyi şimdi ne olacak? Metal işçisi, patron ve devlet eliyle üzerine giydirilen bir deli gömleği olan Türk-Metal şebekesinin boyunduruğundan bu kez kurtulabilecek mi? Daha öncesinde, 1998 ve 2012 yıllarında metal işçileri Türk-Metal’e karşı önemli mücadeleler vermiş fakat bu seferberlikler, Türk-Metal’in egemenliğinin kırılması noktasına ulaşamamıştı. Bu kez, metal işçileri Türk-Metal’in sultasını yıkarak, metal işçilerinin ve dolayısıyla Türkiye işçi sınıfının kaderini değiştirecek bir atılımı hayata geçirebilirler mi?

Öncelikle, metal işçilerinin çeşitli kesimlerinin aylardır yürüttüğü mücadele, sektörde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, patronların ve sendika bürokrasisinin işçileri daha fazla mevcut kölelik düzeninde tutamayacaklarını gösteriyor. Bugünkü seferberlik sürecine baktığımızda ise, öne çıkan noktalar, hareketin kendiliğinden niteliği ve Türk-Metal yönetimine karşı yıllardır biriken öfkenin açığa çıkması şeklindedir. Bazı öncü gruplar sürece müdahale etmeye çalışsalar da, hareketi bir bütün olarak kontrol etmekten ve yönlendirmekten uzak konumdadırlar. Türk-Metal’den başlayan toplu istifalarla seferberlik kritik bir noktaya gelmiştir. Türk-Metal’e duyulan tepkinin genel bir sendika düşmanlığına dönüşmesi tehlikesi vardır ki, bu eğilimin güçlenmesi, seferberliğe büyük bir darbe vuracaktır. Öte yandan, başından itibaren metal işçilerini boyunduruk altına almak için kurulmuş, bir patron-devlet projesi olan Türk-Metal’in dönüştürülmesi de mümkün değildir. Metal işçilerinin Türk-Metal boyunduruğundan kurtarılması, mücadelenin ilerletebilmesi için tarihi bir adım olacaktır. Bu noktada, bir alternatif olarak yükselebilecek BMİS’in, metal grevindeki tutumunun ardından bu seferberlik sürecini de büyük bir suskunlukla seyretmesi, BMİS yönetiminin tarihine geçecek yeni bir kara lekedir. Bununla birlikte, Türk-Metal’den istifa eden metal işçilerini, mevcut şartlarda, yeni bir sendika kurma girişimi gibi sekter bir maceracılığa sürüklemek de asla çözüm olamaz. BMİS’in greve çıkma iradesi gösteren mücadeleci tabanıyla, bugün daha iyi bir sözleşme için mücadele eden metal işçilerini aynı sendika çatısı altında toplamanın, mücadeleye büyük bir ivme kazandıracağı açıktır.

Bugünkü seferberliğin zafere ulaşmasının garantisi ise, metal işçilerinin işyerlerinde kendi komitelerini kurması, temsilcilerini özgürce seçebilmesi, işten atma saldırılarına karşı tek vücut halinde durabilmesi ve seferberlik halindeki işyerlerinin koordinasyonunun sağlanabilmesinden geçmektedir.

Son aylarda artan işçi mücadeleleri ve direnişleri, son metal seferberliğiyle yeni bir evreye girmektedir. Bu seferberlikler, yaklaşık 13 yıldır işçi sınıfına kölelik düzenini dayatan AKP hükümetinin çürüdüğü bir dönemde gerçekleşmektedir. Metal işçilerinin mücadelesinin başarıya ulaşması, Türkiye’de işçi sınıfından yana yeni bir dönemin kapısını aralayacak.

Yorumlar kapalıdır.