Gençlik Mücadele Birliği’nden Abdelhamid Kammoun: Tunus gençliği politik bir alternatif arıyor”

Tunus Devrimi sürecinde, 2011 yılında kurulan Gençlik Mücadele Birliği (LLJ) sözcülerinden Abdelhamid Kammoun ile Tunus devrimci sürecinin güncel durumu, radikal İslamcıların yükselişi ve terör saldırıları, sol hareketin durumu ve Gençlik Mücadele Birliği’nin faaliyetleri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. Abdelhamid, Manuba Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği öğrencisi. Gençlik Mücadele Birliği’nin, devrimin lokomotifi Tunus gençliğinin, düzene eklemlenmiş sol partilere alternatif arayışının sonucu kurulduğunu vurguluyor.

2015 Dünya Sosyal Forumu’ndan çıkardığın bilanço nedir?

Tüm dünyadan yoldaşlarla iletişim kurmak, deneyimleri paylaşmak ve kapitalist düzence dayatılan toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin var olduğu her ülkedeki direniş yöntemleri üzerine düşünmek, Tunuslu sol militanlar için bir şanstı. Bu, bizi çeşitli örgütlerle ortak hedefler temelinde bir işbirliği yapmaya götürüyor. Yeni dostlar edindim; İspanya’daki, Türkiye’deki ya da Arjantin’deki durumu tartışabileceğim UIT-CI heyetiyle, Suriye’deki bugünkü koşulları anlamama oldukça yardım eden Salameh Kaileh ile tanıştım. Tüm bu deneyimlerin, Tunus’taki ve Arap coğrafyasındaki yeni gelişmelerle daha üst düzeyde ilerlememize yardım edeceğini biliyorum.

Devrim’den dört yıl sonra, Tunus’taki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Devrimimizin tamamlandığını düşünmüyorum. Şu ana dek yaşanan bir ayaklanmaydı, çünkü Bin Ali’nin düzeni yıkılmadı; bu düzen, ilk geçici hükümetle ve ilk seçimlerden sonra İslamcı Ennahda hükümetiyle devam etti. Ennahda kendi iktidarını eski düzene entegre etmeye çalışınca, Bin Ali yönetimindekinden daha büyük toplumsal sorunlar ortaya çıktı. İslamcılar, ifade özgürlüğüne muhalif hatiplerin önünü açtılar, Choukri Belaïd [1] ve Mohammed Brahmi [2] suikastlarina imkân verdiler. Ennahda hükümetine karşı, Bin Ali ve Burgiba’nın eski rejimini temsil eden sağcı Nida Tunus ile solcu Halk Cephesi’nin birleşik cephesi oluştu. Biz militanlar olarak, başka örgütlerle birlikte bu cepheyi reddettik. Tunus İşçi Sendikaları Birliği’nin (UGTT) ulusal simalarından oluşan ve eski rejimden hiçbir temsilci bulunmayan bir hükümet önerdik. Son seçimden sonra Ennahda ve Nida Tunus, politik yaşamda kendi çıkarları arasında bir denge kurmak için “demokratik geçiş”i sağlayacak teknokratlardan oluşan bir hükümetin kurulması konusunda anlaşmaya vardılar. Ve tüm bu sürece, düzenin toplumsal taleplere düşmanca tutumu, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu ile varılan anlaşmalar damga vurdu. Bin Ali’nin dış borçları iptal edilmedi, sonra daha çok dış borç alındı. Dış borç ödemelerinin askıya alınması gerektiğini düşünüyorum, çünkü dış borçlar krizi derinleştiriyor ve insanları daha çok yoksullaştırıyor. Bu dönemde toplumsal politika; Bin Ali, İslamcılar ve laiklerinkiyle aynıydı. Halkın taleplerinin önünü açan bir ulusal ekonomi inşa etmeliyiz.

2014 yılında gerçekleşen genel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde LLJ nasıl bir politika izledi?

Başka partilerle birlikte boykot çağrısı yaptık. Bu seçimlerin sonucu, 2011 Devrimi’nin gereklerine ters düşen, Nida Tunus ve Ennahda koalisyonu oldu. LLJ; ülke genelinde, üniversitelerde ve mahallelerde bildiriler dağıtarak etkin bir boykot yürüttü. LLJ Genel Koordinatörü yoldaşımız Nazem Larbi, bu belgeleri dağıttığı için tutuklandı. Sorguya çekildi ve sonunda hiçbir suçlama yöneltilmeden serbest bırakıldı.

Ekonomik ve toplumsal mücadeleler hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?

Toplumsal taleplere düşmanca bir tutum alan, Bin Ali rejiminde baskı altına alınmış olan militanların en ufak taleplerine bile yanıt vermemiş olan bir hükümetimizin bulunduğunun altını çiziyorum. Hükümetin, yaşam düzeyini iyileştirmeye yönelik hiçbir isteği yoktur. Aslında Nida Tunus’un temsil ettiği liberal sağ ile Ennahda’lı İslamcıların temsil ettiği kökten dinci sağın bir koalisyonu olan yeni bir rejim tesis edildi. Özellikle Devrim’in başladığı iç bölgelerde ve genç diplomalılar arasında yüksek işsizlik oranı, mevcut durumun ayırt edici özelliğidir. Diplomalarımız tamamen özelleştirilmiş olan işgücü piyasasına uygun değil. Gençler, iş bulma konusunda hiçbir olanağa sahip değiller ve iş bulabilen nadir gençler ise güvencesiz çalışıyorlar. Yüksek enflasyonun bulunduğu bir ortamda, 200 dinar (100 Euro) kazanan insanlar var. Dış borçlar hızla tırmanıyor. Gafsa ve Gabès’te gençlerin de katıldığı işsizlerin açlık grevleri oldu. Öğretmenlerin, üniversite öğrencilerinin, hastane çalışanlarının grevleri oldu… Tüm sektörler seferber oldular. Ve hükümet onlara kulak asmadı. Anahtar öneme sahip olan soru, bu hareketlerin kitleselleşip kitleselleşmeyecekleridir.

İlk ulusal kongrenizden kısa süre sonra, Bardo Müzesi saldırısı meydana geldi. Buna nasıl tepki verdiniz?

Terörizm tüm sınırları aştı. 11 kişinin öldüğü saldırı sonrası müze, yoksul sınıfların gösterilerini ve taleplerini engellemeyi olanaklı kılan yeni bir terörle mücadele yasasının çıkarılmasına bahane oldu. Cumhurbaşkanı Béji Caïd Essebsi, kısa süre önce Fransa’daydı ve Cumhurbaşkanı Hollande terörizmi yenmesi için Tunus hükümetine yardım edeceğini söyledi. Toplumsal sorunları gizlemek için bize “terörizme karşı savaş”ı dayatmak istiyorlar.

Ülkede özgürlük ile baskı açısından durum nedir?

14 Ocak 2011’den sonra kazandığımız belirli bir özgürlüğümüz var. Ancak, devlet, ifade özgürlüğünü ve toplumsal siyasete karşı mücadeleleri sınırlamak için elindeki tüm araçları kullandığı için, bu özgürlükler tehlike altındadır. Kısa süre önce, Tunis’in bir mahallesinde bulunan, bir örgüte bağlı kültür merkezi Espace Massar, mahkeme kararıyla kapatıldı.

Tunus’ta Halk Cephesi’nin izlediği politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halk Cephesi seçimlere katıldı ve parlamentoda 14 koltuk elde etti. Ennahda ve Nida Tunus’a bir alternatifin bulunması iyi bir şey, ancak azınlık teşkil ediyorlar. Halk Cephesi, ancak Choukri Belaid ve Mohammed Brahmi suikastlarindan ve 2013 yılında Nida Tunus ile birlikte “Ulusal Kurtuluş” Cephesi’ne katılımından sonra Nida Tunus’a karşı açık bir tutum takındı. Halk Cephesi, eylem planıyla çelişen politik tutumları yüzünden genç militanlarından önemli bir kitleyi kaybetti. Sonuç olarak İslamcılar, Nida Tunus’un iktidara gelişinden sonra eski rejimin dönüşüne karşı olduklarını söyleyerek, halk nezdinde nüfuzlarını yeniden kazanmaktalar. Bana göre, yalnızca İslamcıları teşhir etmek ölümcül bir hatadır. Nida ve Nahda’yı açıkça teşhir etmeliler.

Bu politikanın ardında bir mantık yatıyor: “Önce demokrasiyi sağlamlaştırmak gerek, toplumsal talepler daha sonraki bir aşamada gündeme gelecektir.” Bu görüş hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bin Ali ve Burgiba rejimlerinin destekçileri arasında bir ittifakı temsil eden Nida Tunus’un demokrasiyi savunacağını düşünmüyorum. Yalnızca Fransa, Almanya ve bazı Körfez ülkeleriyle olan ortak çıkarlarını savunacaktır. Bugün halk; onurlu bir yaşam hakkı, özgürlük ve Nida Tunus’un zaferinden sonra bile demokrasi talebinde bulunuyor.

Bize Gençlik Mücadele Birliği’nden bahseder misiniz?

9 Ocak 2011’de Che Guevara’nın katledilişinin yıldönümünde, Devrim’e katılmış olan genç militanlardan, Tunus Öğrenciler Birliği’ne (UGET) bağlı militan ve sendikacılardan oluşan bir grup tarafından kuruldu. Yaşları 16 ile 35 arası değişen gençleriz. Son dört yıl içinde, ülkenin içinden geçtiği zor durumun ortasında geliştik ve olgunlaştık. 11 Kasım 2011’den itibaren Occupy Wall Street hareketiyle birlikte tüm büyük gösterilere katıldık. Tunus, Sfax, Gabes, Gafsa ve Sahel’de varız. Choukri Belaïd ve Brahmi suikastlarina karşı yapılan eylemlere katıldık. Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne ve Tunus soluna katılan Nida Tunus’a karşı gençleri örgütledik. Yoldaşlarım üniversite öğrenci hareketine katıldılar ve onu yönettiler. Arkadaşımız Jaid Enchiri, doktorların işe alımıyla ilgili yeni yasaya karşı örgütlenen tıp fakültesi öğrencileri hareketinin önderlerinden biriydi. Önemli sayıda İslamcının bulunduğu mühendislik sektöründe de benzer bir durum var. UGET’in bileşenlerinden biriyiz ve dört başlıktan oluşan bir program öneriyoruz: politik program (Ennahda ve Nida Tunus’a karşı sistemden kopuş temelinde) sendikal program (sendikacılığı tabandan demokratikleştirmek), kültürel program (gençlik içinde bir direniş ve duyarlılık kültürünün gelişmesine yardım etmek için kulüplerin kurulması) ve sosyal program (eğitimin demokratikleşmesi). Uluslararası ölçekte, emperyalizme karşı mücadele eden halkların ve Filistin direnişinin yanındayız. Aynı zamanda öğrenci hareketinin işçi hareketinin bir parçası olduğunu bildiriyoruz. UGET’in isyandan sonra ilk kongresine katılmadık, çünkü önderlik eski rejime bağlıydı. Bugün İslamcıların üniversitede ana güç haline gelmelerini önlemek amacıyla bir birleşme sürecindeyiz ve bunu üniversitelerde demokratik yapılanmalar oluşturarak yapmaya çalışıyoruz.

Mart’ta kongrenizi düzenlediniz ve Fas rejimi ile Filistin yönetiminin o ülkelerdeki arkadaşlarınızın katılımını engellediğini teşhir ettiniz.

Evet, ilk ulusal kongremizdi, sonra iki konferans düzenledik. İki Filistinli aktivisti davet etmiştik ve Tunus hükümeti onlara vize vermedi. Ve Fas rejimi de oradaki arkadaşlarımızın katılımını engelledi: Fas, kralın bir diktatörlüğüdür.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

LLJ’nin kapıları; emperyalizme, Siyonizm’e ve (Arap ülkelerindeki) baskıcı rejimlere karşı direnişe inanan güçlerin tüm üyelerine, kendimizi yetiştirmemize yardım etmeleri için sonuna kadar açıktır. Kendimi politik bakımdan ve herkesin aksine işçi sınıfının ve ulusal kurtuluşun çıkarlarını savunan bir örgüt içinde yetiştirdim. Önümüzdeki görev; devrimi ve Tunus gençliğinin mücadelesini sürdürmektir. Örgütümüz Tunus gençliği için bir alternatifi, yeni bir kanı temsil ediyor. Çok fazla dogmatizm var ve biz, direniş bağlamında tüm görüşlere açık olmamız gerektiğine inanıyoruz.

[1] Choukri Belaid, Tunus Halk Cephesi’nin başlıca örgütlerinden, Marksizm kökenli Panarabist bir parti olan Birleşik Demokratik Yurtsever Hareket’in lideriydi. Kendisi 6 Şubat 2013 günü uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Konuyla ilgili bilgi için bknz. Muhammed Brahmi cinayeti ve Tunus’taki durumla ilgili deklarasyon

[2] Mohammed Brahmi, Tunus Halk Cephesi içerisinde yer alan Halkçı Akım partisinin kurucularındandı. 24 Temmuz 2013 tarihinde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Konuyla ilgili bilgi için bknz. Muhammed Brahmi cinayeti ve Tunus’taki durumla ilgili deklarasyon

Yorumlar kapalıdır.