Dokunulmazlar’ın zorbalığına karşı siyasi demokrasi!

Bugünlerde herkesin sonuçlarını tam anlamıyla kestiremediği bir atmosfer var ülkede. Anayasaya aykırı birçok şey, buna fiili sistem değişikliği de dahil, Saray’ın kontrolü ve inisiyatifinde gerçekleşiyor. Bugün dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin yasanın onaylanması akabinde olası sonuçları ve bunların ne boyutta cereyan edeceğini şu an tek bir yetkili makam belirleyecek, yasayı yapan ya da uygulayanlar değil.

Cumhurbaşkanı bundan tam 5 ay öncesinde “Parti kapatma olayı düşünülmemeli, gündeme dahi gelmemeli. Ama suçu irtikâp eden milletvekili (…) bedelini ödemek durumundadır. Diyarbakır ve Ankara başsavcılıklarının soruşturmaları da bu çerçevede değerlendirilmeli. Dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle başlayacak süreç, terörle mücadele açısından ülkemizdeki havayı olumlu etkileyecektir…” demiş; ülkede olup biten kaostan HDP’li milletvekillerini sorumlu tutmuştu. Kendisi dokunulmazlıkların kaldırılmasının ‘terörle mücadele’nin bir gereği olduğuna dair kamuoyunu bu salvolarla hazırlamaya başlamıştı.

Nitekim bu süreçte, haklarında fezleke hazırlanmış tüm milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bir kereliğine kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifi 20 Mayıs tarihinde 376 oyla –öncesindeki kavga ve dövüş sahnelerini ve HDP’li vekillerin saf dışı edilmesini unutmayalım- kabul edildi. Muhtemel Anayasa değişikliği bu yazı yayınlandığında Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmış olacak.

Dokunulmazlıklar nedir, kalkarsa ne olur?

Burjuva anlamda dokunulmazlığın çıkış noktası, muhalefeti saf dışı bırakıp bir “iktidar ayrıcalığı yaratmak” değil, tam aksine halkın seçtiği temsilcileri iktidarlara karşı korumaktır. Bugün Türkiye’de siyasal bir cezalandırma aracı hâline getirilmek istenen dokunulmazlığın temelinde, seçilmiş temsilcileri iktidara karşı halk iradesi bağlamında korumak gibi burjuva demokratik bir amaç yatar. Ancak ülkemizdeki dokunulmazlık çifte standardı ezcümle, yolsuzluk, hukuksuzluk yapanın yargı yolundan korunması; gücü elinde tutanın egemenliğini pekiştirmesi anlamını taşımaktadır. Bu bağlamda biz yalnızca kürsü dokunulmazlığını savunuyor; dokunulmazlığın bu anlamda bir tür koruma zırhı olmasına karşı çıkıyoruz.

Bugünkü yasayla, milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması, meclis üyeliğinin düşmesi anlamına gelmiyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması sadece hakkında fezleke düzenlenen milletvekili için yargı yolunu açıyor. Vekilliğin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, kesin mahkeme kararının TBMM Genel Kurulu’na bildirilmesiyle mümkün oluyor. Karar Genel Kurul’da okunduğu anda milletvekilliği düşüyor.

Şu anda söz konusu yasanın hedefi olan HDP’li vekillerin ağır cezalık suç hali yok, yani bu tutuklanmalarını gerektirecek bir fiil olmadığı anlamına gelir. Şu an 59 HDP milletvekilinden 50’si hakkında hazırlanmış fezlekeler var.138 milletvekili hakkındaki toplam dosya sayısı 667. Bunların 405’i de HDP milletvekillerine ait. Şu anki anayasanın fiili uygulanma durumu düşünüldüğünde, tutuklama dahil her türlü durumun yine Saray makamı tarafından şekillendirileceğini söylemek mümkün.

Bu yasanın 376 yani meclisin yüksek çoğunluğu ile gerçekleştiğini unutmayalım. Yani kendi parti meclisi ‘hayır’ demesine rağmen, CHP yönetiminin Genelkurmay’dan aldığı iddia edilen bir brifing ile kararını ‘evet’ şeklinde açıklaması, MHP’nin ise kendi içindeki parti muhalefetini bastırmak amacıyla uzun süredir AKP’den yardım isteyişi ve bu rüşvete karşılık Başkanlık’a giden yolda AKP’yi desteklemesi, şu anki parlementonun basiretsizliğini ve burjuva parti düzeninin kokuşmuşluğunu göstermektedir.

CHP ve MHP bu ülkede tek başına karar alamayacak kadar aciz olduklarını ve bir parti olarak parlementoda hiçbir hükümleri olmadığını kanıtlamışlardır. Söz konusu Kürt sorunu, Alevi meselesi, insan hakları gibi rejimin kırmızı çizgilerini oluşturan konular olduğunda gayet rahat bir araya gelebiliyorlar. Demirtaş’ın da bir röportajında bahsettiği gibi birleştikleri nokta şu cümlede özetlenebilir: “Biz parlamentoda da farklı düşünen hiç kimseyi istemiyoruz”.

Dokunulmazlık ve ‘terörü sonlandırma’ ikilemi

Cizre, Sur, Nusaybin ve daha pek çok Kürt ilinde uygulanan cezalandırma politikasının sonuçlarını bu sayfalarda defalarca yazdık. Bilanço çok ağır; evler, yaşamlar harap edilmiş durumda. Şimdi ise yapılmak istenen, siyasi anlamda Kürt halkının demokratik temsilinin önüne geçmek, siyaset yapma hakkını tamamen geçersiz hale getirmektir. Türkiye partisi olmaya çalışan HDP’ye senin bu mecliste yerin yok demektir!

Bu bağlamda dokunulmazlık yasası bugün yalnızca HDP’yi kriminal bir parti haline getirme ve Kürt halkının tüm hak ve taleplerini terör bahanesi altında örtbas etme amacını taşımaktadır. İktidarın bu hamlelerinin ağır sonuçları olacaktır ve bunun bedelini yalnızca Kürt halkı değil, tüm sosyalistler ve emekçi Türkiye halkları ödeyecektir. Bunu önleminin yolu Saray’ın zorbalığına karşı siyasi demokrasi talebi ile Kürt halkı ile dayanışma göstermektir. Bununla birlikte, HDP’nin de PKK önderliğinin kitle seferberliklerinin önünü tıkayan ve ortak mücadeleye zarar veren eylemlerine ikna edici bir biçimde karşı çıkması gerekmektedir. Öte yandan, sınıfa yönelik ‘kiralık işçilik’, kıdem tazminatının kaldırılması gibi saldırıları gündemleştirmesi; sınıf örgütleri ile birlikte ortak duruş göstermesi elzemdir. Saray’ın zorbalığına karşı mücadelelerin ortaklaşması bugün yakıcı bir ihtiyaçtır.

Yorumlar kapalıdır.