Asgari ücret: 1.404,06 TL
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2017 yılı için asgari ücreti belirledi. Buna göre asgari ücret -Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dahil- 1300 TL’den %8 oranında artışla 1404,06 TL oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu %6,5 enflasyon oranını göstererek %8 oranında artışla bir düzenleme yaptıklarını, önümüzdeki dönemde daha uygun şartlarda işçiye daha yüksek bir ücret verebileceklerini, ancak bu dönemde ellerinden bunun geldiğini bildirdi.
Geçen hafta merkez medyada ilk paragrafa benzer açıklamaları okuduk. Buna göre emekçilerin ücretleri TÜİK rakamlarına göre açıklanan enflasyon rakamın üzerinde artmıştı. Gerçek acaba böyle miydi?
2002 – 2012 yılları arasında Türkiye, faizlerin düşük olduğu dünyada, yüksek oranlarda faiz vererek dünyadaki dövizi topladı. Bu paralarla ekonomi canlı tutuluyordu. Dönem tam bir lale devriydi. Emekçilerin alın terine temliklenen yurt dışından gelen döviz ile görünür belediye yatırımları yapılıyor, bunun yanında borç parayla sermaye sınıfına yol açılıyordu. Burjuvazinin yatırımları ise sanayi alanında değil, yüksek rant getirisi olan inşaat alanında yapılıyordu. SİT alanları, tarımsal alanlar, vadiler, dereler aklınıza neresi geliyorsa şantiyeye çevirildi ve satıldı. Tarihin, bu coğrafyanın 2. Lale Devri olarak yazacağı bu dönem vahşi bir şekilde gelmişti. Ancak her lale devrinin çok sert bir şekilde bitmek gibi kötü bir huyu vardır.
Üretimin olmadığı ancak nakit paranın olduğu tatlı düzen 2012 yılından sonra sarsılmaya başlamıştı. Arap isyanları, Gezi direnişi ve Suriye’deki devrimci ayaklanmanın kirletilip dünya egemenlerinin vekalet savaşına evrilmesi ile fare tıkırtısından ürken sermaye için Türkiye ekonomisi, istikrarsızlaşan bir ekonomi olmaya başladı. Artık sermaye piyasalara eskisi kadar hızlı akmıyordu. Üstüne üstlük Türkiye bütün kartlarını Suudi – Katar ittifakına yatırmıştı ve Suriye’de vekalet savaşını kaybetmişti.
Türkiye artık terörizm riskinin arttığı, antidemokratik uygulamaların kanıksandığı, kamuoyunun kısır tartışmalarla oyalandığı bir ülkeye dönmüştü. Devlet gırtlağına kadar borçtaydı ve bunu kendi imkanları ile ödeyebilecek şartlar da mevcut değildi. Türkiye’nin en büyük ithalat kalemi olan enerjide fiyatlar büyük oranda düşmesine rağmen işler yolunda değildi. Halihazırda emekçi kesim üzerinde dikilen yüksek vergi yükü arttıkça artıyordu.
Trump’ın Amerikan seçimlerini kazanması ve Amerika’nın dünyadaki dolarları yuvaya çağırması da bu tabloya tuz biber ekti. Amerika’daki altyapı yatırımlarını artıracağını deklare eden Trump, gelişmekte olan ülkelerde bulunan dolarları FED’in faiz artırmasıyla Amerika’ya geri çağırdı.
Şu anda Türkiye’nin durumunu, tefeciden aldığı paranın hepsini barbutta batıran bir aile babasına benzetebiliriz. Kısa ve orta vadede ödememiz gereken borç yükü elimizde olan rezervlerin üstünde. Her ne kadar bu borç özel sektörün borcu olarak gözükse de özel sektör borçları da devlet garantisinde olduğundan bu bedelin ülkenin emekçi sınıfından çıkarılması kuvvetle muhtemel.
Gelelim 1.404,06 TL asgari ücrete. Geçen yıl 30 Aralık 2015 tarihinde asgari ücret AGİ dahil 1300 TL olarak açıklanmıştı. O dönem 1 dolar 2.9076 TL değerindeydi. O dönem asgari ücretin USD karşılığı 447.10 USD’ydi. 30 Aralık 2016 tarihinde ise dolar 3.5192 değerindeydi. 30.12.2016 itibariyle artık asgari ücretimiz 398,97 USD değerinde. Yani maaşlarımız %8 oranında artarak yaklaşık 50 USD azaldı. Üstüne üstlük zorunlu bireysel emeklilik sistemi başlamadı bile. Önümüzdeki aylarda maaşınızın %3’ünün zorunlu olarak bir tasarruf fonuna devredildiğini göreceksiniz.
Türkiye’nin emekçi sınıfı önümüzdeki karanlık döneme tefeciden aldığı borç parasını barbutta kaptırmış bir hükümetin yönetiminde giriyor. Bu düzene ses çıkartanlar derhal derdest edilirken, tefeci zebellah gibi ülkenin başına çökmeye çalışıyor. İktidar, bize reva görülen açlık sınırının altındaki 1.404,06 TL ücretimiz ile tefeciye olan borçlarını bize ödetmek isteyecek.
Yorumlar kapalıdır.