Stalin’in hapishanelerinde tarihi Troçkist el yazmaları bulundu
1.) Giriş
2018’in Şubat ayı önemli bir tarihsel keşfe sahne oldu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde o sıralarda yaşanmakta olan bürokratikleşmeye ve antileninist revizyonların egemen olmasına karşı Lenin ile Troçki’nin önderliğinde kurulmuş bulunan Sol Muhalefet militanlarının, 1932 ve 1933 senelerinde, Rus Uralları’nın güneyinde bulunan Verkhneuralsk Hapishanesi’nde kaleme almış oldukları otuz civarı el yazması keşfedildi. El yazmaları, hapishanenin mermer kaplamalarının bakıma alınmasıyla, 312 numaralı hücrenin taş zemininin altında bulundu. Metinler şu sıralarda redakte edilip dijital ortama aktarılmakta, tarihçiler ve arşivciler tarafından incelenmekte ve İngilizce’ye çevrilmekte. El yazmalarından birkaçı Rusça yayımlandı bile. El yazmalarının yazarları olan onlarca muhalif Troçkist kadro, yabancı devlet büyükelçiliklerinin de talep etmesiyle, Stalin’in karşıdevrimci politik yönelişine karşı siyasal bir alternatif oluşturdukları için hapsedilmişlerdi. Çok yüksek bir ihtimalle bu belgeler, idamlarından ve infazlarından önce, hiçbir bireysel gaye ve şan beklentileri olmadan, arkalarında bıraktıkları en değerli mirastı.
Okuyucu bu keşfin tarihsel öneminin ne olduğunu merak edebilir; ki bu son derece haklı ve cevaplandırılması gereken bir meraktır. Özellikle Troçki’nin ve binlerce Sol Muhalefet taraftarının öncülüğünde kurulan Dördüncü Enternasyonal’in 3 Eylül’deki kuruluş yıldönümünden geçtiğimiz bugünlerde, keşfi neredeyse bir yüzyılı bulan bu belgeler bize ne anlatacak veya ne anlatabilir?
Kamuoyuna açıklandığı kadarıyla el yazmalarının birkaçının içeriğine ve onların temsil ettiği tarihsel hakikate geçmeden evvel, belgelerin önemine dair hemen şu söylenebilir: SSCB’nin Stalin önderliğinde yaşamış olduğu bürokratik yozlaşma ciddi bir politik proleter mücadele hattıyla karşılaşmış; Stalin dünya emperyalizmi uğruna dünya devrimine ve proletaryasına defalarca ihanet edebilmek için, öncelikle ülke içinde vuku bulmuş olan bu Leninist-Bolşevik mevzi savunuşunu bertaraf etmek zorunda kalmıştı. Özetle, ilk işçi devletini var eden Leninist ilkeleri korumaya dönük etraflı bir komünist muhalefet mevcuttu ve bu muhalefet Stalin’in günahlarının aslında komünizmin değil, antikomünizmin günahları olduğu yönündeki gerçeği ifade etme doğrultusunda sağlam bir politik kutbu temsil ediyordu.
Keşfedilen el yazmaları bunu mu kanıtlıyor? Hayır, yukarıda ifade ettiklerimiz, bu el yazmaları keşfedilmeden çok önce, birçok belgeyle ve sınıflar mücadelesinin sayısız deneyimleriyle ispatlanmıştı bile. El yazmaları ise bu gerçeği yineliyor, vurguluyor; ondan kaçınmaya çalışan merkezci, Stalinist ve neostalinist şaklabanların inkârcı ve şüpheci kibrine karşı kendi sınıfçı ve inançlı kahramanlığının somut verilerini ortaya koyuyor ve tarihin yazımı noktasında verilen sınıf savaşımında devrimci işçilerin cephanesine gücü şüphe götürmez mühimmatlar ekliyor.
İşte Troçkist devrim şehitlerinin bugün gün yüzüne çıkan el yazmalarının, Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş yıldönümündeki önemi burada yatmaktadır: Karşıdevrimci yalanlarla bina edilmiş Stalinist kurgu imparatorluğuna, devrimci Marksizm’in cephesinden şiddetli bir darbe daha!
- a.) Okuyucu için kısa bir önsöz
Okuyucuyu, aşağıdaki metnin bölümleri üzerine burada kısaca bilgilendirmenin uygun olduğunu düşündük. İlk olarak Sol Muhalefet üzerine tarihsel bilgileri ve onun mücadele programını anlatacağız. Bunu, belgelerin yorumuna ve önemine geçmeden önce, muhalif Bolşevik işçilerin neler pahasına devrimci Marksist geleneği bugünlere taşıdıklarını özetleyen kısa biyografiler izleyecek. Ardından el yazmalarının içeriğini, siyasal-tarihsel önemlerini ve Stalinizm karşısında temsil ettikleri alternatif kutbu açıklamaya çalışacağız. Son olarak Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş yıldönümü dolayısıyla, onun, el yazmalarının keşfinin ışığında taşıdığı politik miras gücünü tartışmaya açacağız.
2.) Sol Muhalefet: Neydi ve kimlerden oluşuyordu?
Sol Muhalefet 1923 senesinin sonbaharında, Lenin’in hayatının son aylarında oluşmuştu. Özellikle Alman devrimi sırasında izlenen yanlış politikalara ve Bolşevik Parti içinde büyümekte olan bürokratizme karşı Leninist bir muhalefet olarak kendisini ilan etti. Çarlık rejiminin kurumsal artıklarının Sovyetlerde ağırlık kazanmaya başlamış olması, Ekim Devrimi’nden önce ve sonra Menşeviklerin tarafında kalmış olan beyaz kadroların Stalin tarafından partiye doluşturulmuş olması, Avrupa devriminin beklenmeyen gecikmesi ve Rus ekonomisinin kronik geriliği gibi unsurlar devlette ve başta parti olmak üzere mücadele aygıtlarında muhafazakar ve milliyetçi katmanları güçlendirmiş ve bu katmanlar politik-ideolojik gericiliklerinin mazereti olarak “tek ülkede sosyalizm” savını öne sürerek, ona dört elle sarılmışlardı. “Tek ülkede sosyalizm” teorisi Bukharin ve Stalin tarafından, Lenin öldükten sonra, 1924 senesinin sonlarına doğru Ekim Devrimi’nin ve enternasyonalizmin kurucu ilkelerine aykırı olarak ileri sürülmüştü (Dördüncü Enternasyonal’in tarihsel figürlerinden ve ABD’li siyahi işçilerin siyasal önderlerinden C.L.R. James “tek ülkede sosyalizm” kuramının 1924 Nisan’ında ortaya atıldığını yazmıştı. Bu bilgi yanlış; zira Troçki’nin de belirttiği üzere, Stalin bu gerici argümanı ileri sürmek için Lenin’in ölümüyle beraber önemli bir sosyal altüst oluşu daha beklemek zorundaydı: “… Ama teori Ekim 1924’te ortaya çıktı. Nisan 1924’te Alman devriminin ilerlediği mi yoksa gerilediği mi henüz kestirilemiyordu. Alman devriminin Stalin’e etkisi, Stalin’in Alman devrimine etkisinden fazladır. Stalin bu konuda Merkez Komite’de bana karşı çıkmaya cüret edemedi. Sol Muhalefet bu konuda oldukça öncüydü.”[1])
Sol Muhalefet bu muazzam politik geri çekilişin ve teslimiyetin tahlilini yaklaşık iki sene önceden öngörerek, Lenin’in de son yardımlarıyla güçlerini merkezileştirme çalışmalarına girişmişti bile. Stalin’in başını çektiği Rus ulusalcısı tahrifatçılar ekolü ise asıl saldırılarını gerçekleştirebilmek için Lenin’in ölümünü ve Alman devriminin kesin yenilgisini beklemek zorunda kalmıştı (Stalin, Lenin’in eşi Krupskaya ile Lenin’in tedavisi üzerine şiddetli bir kavgaya girecekti. Buna ek olarak Stalin’in Alman devriminin nasıl yenilmesini istediğini, aşağıda belgeleriyle -kendisinin Bukharin’e yazmış olduğu bir mektupla- açıklayacağız).
- a.) Sol Muhalefet’in programı
Sol Muhalefet, Bolşevik Parti içinde Stalinist yozlaşmaya devrimci bir alternatif olarak kuruldu. Ölümünden hemen önce Lenin, Gürcistan sorununda göstermiş olduğu Rus şovenist reflekslerinden dolayı Stalin’le bireysel bütün ilişkilerini kesmiş[2]; dahası, devlet içinde yapılanmaya başlayan bürokratların önderi olarak öne çıkan Stalin’e karşı Rabkrin ve Gosplan olaylarında Troçki’ye yazdığı bir mektupta, kendisiyle bir blok oluşturmasını istemişti. Vasiyetinde Stalin’in Genel Sekreterlik görevinden alınmasını talep eden Lenin (ki vasiyet, bürokrasi tarafından saklanmak istenip okunmayacak, ancak parti tabanının basıncı sonucunda kalem, kağıt ve ses kaydı makinelerinin sokulmasının yasak olduğu özel bir toplantıda okunacaktı), Avrupa sosyalist devriminin gecikerek sovyetik devlet aygıtında sebep olduğu dejenerasyonu işçi demokrasisi organları bina ederek gündemleştirmeye çalışacaktı.
Lenin, uğramış olduğu suikastların vücudunda bıraktığı izler dolayısıyla, olayların sonraki gelişimlerine tanık olamadan ancak Sol Muhalefet’in bir ihtiyaç olduğunu vurguladığı son mektuplarını ve belgelerini miras bırakarak, öldü. Lenin’in ölümünün ardından partide başlıca üç gruplaşma yaşandı (parti tüzüğü uyarınca oluşturulmuş başka hizipler de mevcuttu ancak onlar, bu yazının konusu değildir). İlk olarak Bukharin’in başını çektiği ve NEP dönemiyle açılan yarı piyasacı ekonomi politikalarının derinleştirilmesini savunan Sağ Muhalefet vardı. Ardından Stalin’in önderliğinde toplumsal ayrıcalıklarını muhafaza edip derinleştirmeyi öngören yeni parti memurlarının oluşturduğu merkezciler mevcuttu. Ve son olarak da Lev Troçki’nin Lenin’in talimatıyla ilan ettiği ve dönem dönem Karl Radek, Zinovyev, Kamenev, Preobrazhensky gibi Ekim Devrimi’nin başlıca önderlerinin de dâhil olacağı Sol Muhalefet vardı.
Sol Muhalefet’in ilk işi NEP dolayısıyla 1920’lerin ikinci yarısıyla birlikte görece bir sermaye birikimi sağlamış olan ve o sırada Rus işçileri arasında Nepmen’ler (NEP adamları olarak çevrilebilir) olarak anılan, yeni zengin ve elit katmanların partiden atılmasını örgütlemeye çalışmak oldu. Ancak Stalin’in merkezci hizbi ve partinin sağ kanadı tarafından siyasal önderliği üstlenilmiş olan tek toplumsal kesim Nepmen’ler değildi. Bir de Rusça’da “zengin köylü” anlamına gelen ve kırlardaki tahıl benzeri yaşamsal tüketim maddelerinin depoları ile ambarlarına sahip olan varlıklı toprak sahipleri olan Kulak’lar vardı. Sol Muhalefet, partinin Kulak’ların ihtiyaçlarına uyarlanmasını bir felaket olarak niteledi; zira Stalin, onların kentlerle ticaretinde tam bir serbestlik tanımıştı ki bu, kentli işçilerin aç kalıp kalmayacağı sorununu, Kulak’ların pazar politikalarına indirgiyordu. Sol Muhalefet bu alanda da ikinci savaşımını verdi: Kulak sınıfının elindeki depolara ve tahıllara derhal el konmalı, bunlar planlı ekonominin konuları haline getirilmeli ve ayrıca bu sınıf sosyoekonomik olarak yok edilmeliydi.
Sol Muhalefet’in üçüncü mücadele alanı sınai gelişimdi. Muhalefet çok taraflı, bilimsel ve işçilerin refah seviyesini yükseltmeyi hedefleyen bir sanayileşme programı hazırlamış ve partiye bunu sunmuştu. Muhalefet SSCB’yi işçilerin yönettiği bir sanayi devine çevirmeyi amaçlıyordu; hem kır-kent ilişkilerinin sosyalist bir bütünleşmesi için, hem Sovyet proleterlerinin yaşam standartlarında kalıcı iyileşmeler gerçekleştirebilmek için, hem de tarihin ilk işçi devletinin emperyalizme olan bağımlılık derecesini ekonomik yasalar çerçevesinde mümkün olduğunda azaltabilmek için.
Leninist-Bolşeviklerin (Sol Muhalefet kendini böyle adlandırıyordu) programındaki dördüncü madde parti içi işçi demokrasisinin tesisiydi. Proletaryanın Avrupa’da ve Asya’da aldığı birtakım yenilgiler ile iç savaş koşulları, ülkenin siyasal partiler rejimine doğrudan doğruya yansımıştı. Sol Muhalefet, muhalif burjuva ve küçük burjuva oluşumların yasaklanması ve parti içi Leninist işçi demokrasisi hukukunun sonuna kadar var edilmesi çağrısı yaptı. İşçiler hayatları, fabrikaları, ülkeleri ve devletlerinin politikaları üzerinde tam bir politik egemenliğe ve denetime sahip olmalıydı (ancak Stalin 1936 anayasası ile kent sovyetlerinin -Ekim Devrimi’ni var eden işçi meclislerinin- yasaklandığını ilan edecekti). Proletarya diktatörlüğü rejiminin, öncelikle parti içinden başlayarak devletin geneline yayılmasını savunan bu öneri, bürokratikleşmeye karşı verilen mücadelenin sayısız cephesinden yalnızca birisiydi.
Sol Muhalefet’in, bizim burada anacağımız beşinci faaliyeti, dış politika alanında cereyan etti. Troçkistler Komintern aracılığıyla dünya devrimine pompalanan oportünist politikaları durdurmaya çalıştı. Bu politikalar sadece Çin’de (partinin Çan Kay Şek’e teslim edilmesi) ve Büyük Britanya’da (1926 Mayıs genel grevi ve Anglo-Sovyet sendika komitesi hadisesi) büyük yenilgilere sebebiyet vermekle kalmadı, Alman işçi sınıfının Hitler karşısında yenilmesine de neden oldu (bu tarihsel ihaneti, aşağıda ayrıntılarıyla anlatacağız).
Özetle Sol Muhalefet, SSCB’nin kaçınılmaz olarak kapitalist restorasyonla sonuçlanacak olan Stalinist-bürokratik programdan bir an önce kurtarılması, karşıdevrimci bir yozlaşmanın Leninist yöntemlerle sona erdirilmesi, “tek ülkede sosyalizm” isimli gerici ütopik önermenin tarihsel haksızlığının teşhir edilmesi ve sosyalist dünya devrimi programının gelecek nesillere ulaşabilmesi için kurulmuştu. O, tabiri caizse, “reel sosyalizmin” aslında “otantik sosyalizm” olmadığı yönündeki gerçeğin bir kanıtı olarak vardı.
- b.) Sol Muhalefet’e dönük siyasal soykırım
Stalin’in eski hapishanelerinde bulunan el yazmalarıyla ilgili olarak Chelyabinsk Devlet Üniversitesi’nden Troçkist belgelerin basımından sorumlu tarihçi Alexander Fokin, şunları söylüyor:
“Tarih yazımındaki köklü görüş, Troçki’nin yenilgisinden ardından, 1927’den sonra Rusya’daki Sol Muhalefet’in de facto olarak var olmayı bırakmış olmasıdır. Ancak bu keşif, Stalinist hapishanenin dâhi bu insanları yıldıramadığını gösteriyor – örgütlenmişler ve mücadeleyi sürdürmüşler. El yazmalarından anlaşıldığı kadarıyla şu açık ki, SSCB’nin gelişimi için kesin bir alternatif program yaratma uğraşındalar.”
“Stalinist hapishanenin dâhi bu insanları yıldıramadığını gösteriyor”: Fokin’in bu beyanı önemli çünkü Sol Muhalefet kendini ilan ettikten kısa bir süre sonra kapsamlı bir siyasal soykırıma uğradı. Bu soykırıma militanlarının fiziksel varlıklarının sona erdirilmesiyle birlikte, muhalif belgelerin, broşürlerin, kitapların ve bilumum yazılı-görsel malzemenin yok edilmesi de dâhildi.
Kasım 1927’deki 15. Parti Kongresi’nde Troçki ve Zinovyev ile birlikte, Muhalefet’e üye 8.000 (sekiz bin) işçi de partiden atıldı. Bu tarihten sonra Muhalefet üyeleri işçiler hapsedildi, toplama kamplarına gönderildi, göstermelik mahkemelerde kurşuna dizildi, suikaste uğradı veya en iyi durumda sürgün edildi (ve Troçki’nin durumunda olduğu üzere sürgünde öldürüldü). Sosyolog ve tarihçi Vadim Rogovin, Leninist muhalefete dönük bu terör politikasına dair şu önemli gözlemi yapıyor:
“Kendisini bütün sosyalist yenilenme denemelerinden koruyan bürokratist-merkezci politik rejimin temelleri, egemen kliklerin Sol Muhalefet’e karşı mücadelesinde yatmaktadır.” (V. Z. Rogovin, Vlast’ i oppozitsii, Moscow: 1993, p. 118)
Rogovin doğru bir noktaya parmak basıyor: Sosyalizm adına dünya işçi sınıfına defalarca ihanet edecek olan antimarksist bir bürokratik elit, ancak ve ancak Troçkist kadroları soykırımdan geçirerek rejimini bina edebilirdi. Stalin bunu anladı ve Lenin’in en sadık öğrencilerini biner biner öldürerek komünizmin tarihsel mevzilerinde korkunç kayıplara yol açtı.
1933’ten başlayarak, Leninist-Bolşevikler çalışma kamplarına ve 1936’nın sonunda da Stalinist rejimin en korkunç iki kampına gönderildiler: Doğu Sibirya’daki Kolyma kampları ve kuzeyde kutup dairesi yakınındaki, Uralların en tepesindeki Vorkuta kampları. Sovyet proleterlerinin toplumsal bir başkaldırısından çekinen bürokrasi, bu dönem boyunca, tahmini sayıları 20.000 ile 30.000 arasında değişen Sovyet Troçkistini katletti. Isaac Deutscher, üç ciltlik meşhur Troçki biyografisinde, binlerce Troçkistin çalışma kamplarının merkezinden kurşuna dizilecekleri duvara doğru yürürken, nasıl Enternasyonal marşını söylediklerini kaydeder.
Keşfedilen el yazmalarının tarihsel özgünlüğünün bir tarafı da buradan kaynaklanmaktadır; on binlerce Troçkist kadronun yazınsal mirasından Stalinist gizli polis neredeyse tek bir yaprak sayfa bile bırakmamıştır. Bu, devrimci Marksizm’in gerçekleri temsil eden programı karşısında aşağılık bir yöneticiler kastının korkudan ne denli titrediğinin en açık göstergesidir.
- c.) Saygı duruşu
Sanıyoruz ki okuyucumuz bir an önce belgelerin kendisine dair satırlara geçmek istemektedir. Belgeleri var eden toplumsal süreçlerin son derece özet bir derlemesini yaptık; böylece bu belgelerin içeriğinin ve varlığının ne anlama geldiği daha rahat anlaşılabilir. Şimdi Rusya’da keşfedilen el yazmalarına dair bulguların bir anlatımına geçmeden önce, okuyucunun da iznini alarak, Stalinist karşıdevrimci terörün kurbanı olan Leninist-Troçkist işçilerin kimler olduğunu bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Evet, başlıkta “saygı duruşu” ifadesini kullandık ancak bu törensel bir anma köşesi değil, emin olun. Bu, çağımızda mümkün olan biricik Marksizm’in bugünkü ismi olarak Troçkizm’in neler pahasına kuşağımıza dek taşındığının, bu kahraman işçilerin hayat hikayeleri üzerinden hatırlatılmasıdır. Böylece, el yazmalarının keşfine konu olan Muhalefet üyelerinin hangi şartlarda bu belgeleri kaleme aldıkları verimli bir biçimde anlaşılabilir. Bu kısa ancak vurucu biyografik notların ardından, keşfe konu olan belgeler incelenecektir.
AVİLOV Nikolay (Glebov), 1887-1937
Glebov 1904’te bir işçi olarak Bolşevik Parti’ye katıldı. Petrograd komitesinin işçi örgütçüsü oldu. 1917 yılının nisan ayında Merkez Komite yedek üyeliğine seçildi. Devrimden sonra Halk Komiseri oldu, Leningrad sendikalarını yönetti. Muhalefet’in 14. Kongre’deki sözcüsü. 1935’te Stalin’in emriyle tutuklandı ve Moskova Duruşmaları sırasında ortadan kaybedildi.
BAKAYEV İvan, 1887-1936
Bakayev Petrogradlı bir işçiydi. 1905 devrimi sırasında Kamişin’deki silahlı ayaklanmayı yönetti. 1906’da Bolşeviklere katıldı. Çarlık hapishanelerine 6 sene yattı. 1917 Ekim’de iktidara el koyan Petrograd Sovyeti’nin sekreteri. 1920’de ÇEKA’nın (devrimci işçilerin istihbarat örgütünün kısaltılmış adı) başkent başkanı. Muhalefet’e katıldı ve partiden ihraç edildi. Birinci Moskova Duruşması’nda kurşuna dizildi.
BELOBORODOV Aleksandr, 1891-?
1908’de Bolşevik Parti’ye işçi olarak üye oldu. Örgütçü. 1918’de Ural Sovyeti’nin başkanı. Devrik Çar’ın ve ailesinin kızıl işçilerce öldürülmesi operasyonunu kendisi yönetti. 1919’da Merkez Komite üyesi, 1927’ye kadar İç İşleri Halk Komiseri. Muhalefet’e katıldı. 1927’de Stalin tarafından sürgüne gönderildi, sonra tutuklandı. Hapishanede intihar ettiği düşünülüyor.
BLUMKİN Jak, 1898-1929
Sol Sosyalist Devrimci (SR). 1919’da ÇEKA üyesi. SR’den aldığı talimatla Alman elçisi von Mirbach’ı öldürdü. Troçki’nin ikna etmesiyle Bolşevik Parti’ye katıldı. Kızıl Ordu’nun gizli servisinde çalıştı. İran, Çin, Hindistan gibi ülkelerde Sovyet temsilcisi olarak görev aldı. Muhalefet’e açıkça katılmadı (SR geçmişinin Leninist muhalefetin prestijinde bir leke olacağını düşündüğü için). Bir GPU görevi için İstanbul’a gönderildiğinde, Stalinist rejimin muhalifi olarak gizlice Troçki ile buluştu. Bu öğrenildiğinde tutuklandı ve kurşuna dizildi. Kurşuna dizilmeden önce “Yaşasın Troçki!” diye bağırdığı kaydedilir. İnfazdan önce anılarını yazması için süre tanınmıştı; anılar GPU’nun elinde olup hiç yayınlanmamıştır.
BOSCH Evgenya, 1879-1929
1900’de Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne katıldı, 1903’te de Bolşevik hizbe dahil oldu. 1913’te yakalanıp sürgüne gönderildi. 1915’te kaçtı. Kiev ayaklanmasını yönetti ve Şubat Devrimi’nde yönetici görevinde bulundu. Stalinist bürokratikleşmeyi protesto etmek için 1924 yılında intihar etti.
ŞLYAPNİKOV Aleksandr, 1883-1937
Maden işçisi olarak 1899’da partiye, 1903’te Bolşeviklere katıldı. 1905 devriminde öncü bir işçi olarak yer aldı ve hapsedildi. Kaçtı ve Fransa’da işçi hareketi içinde faaliyet yürüttü. 1915’te Rusya’ya döndü ve Belenin takma adıyla Merkez Komite’nin Rus bürosunu örgütledi. 1917 yılında Geçici Hükümet’e destek açıklamaları yapan Stalin’e muhalefet etti ve uzlaşmacılar karşısında tavır aldı. Nisan ayında maden işçileri sendikasının başına seçildi. Devrimden sonra Halk Komiserliği görevini sürdürdü. 1918’de Merkez Komite’ye seçildi. Kollontay ile birlikte İşçi Muhalefeti’ni örgütledi. 1935’te tutuklandı, 1937’de hapiste öldü.
DİNGELSTEDT Fedor, 1897-1937?
1914’te Bolşevik Parti’ye katıldı. Partinin Kronştad biriminin örgütleyicisi. İç savaş sırasında Halk Komiseri. Daha sonra Orman Fakültesi’nde profesör. “Hindistan’da Tarım Sorunu” başlıklı kitabın yazarı. Muhalefet’e üye oldu, partiden ihraç edildi. Toplama kampına gönderildi. Toplama kampında işçilerle bir açlık grevi örgütledi. Grev sırasında öldü.
DROBNİS Jak, 1891-1937
Ayakkabı boyayıcısı. 15 yaşında Bolşeviklere katıldı. 1905 devrimindeki rolünden dolayı 6 yıl hapse mahkûm edildi. Partinin Ukrayna yöneticisi. Çarlık tarafından iki kez ölüme mahkûm edildi. Kurşuna dizildi ancak ağır yaralanarak kaçmayı başardı. 1923’te Troçki’ye katıldı. 1936 duruşmalarında ölüm cezasına çarptırıldı ve kurşuna dizildi.
DİBENKO Pavel, 1889-1938
Bir köylü ailenin çocuğu. Denizci ve 1906’dan itibaren Bolşevik. Kırım’da ve Kronştad’da parti birimlerinde çalıştı. Kronştad’ın en ünlü devrimci hatiplerinden. Devrimden sonra Ukrayna’da kızıl birliklerin komutanlığını yaptı. Troçki’ye katıldı ve 1938’de kaybedildi.
YELTSİN Boris, 1879-1937
1899’da partiye, 1903’te Bolşeviklere katıldı. 1917’de Yekaterinoslav Sovyeti başkanı ve Ural sovyetlerinde yönetici. Sol Muhalefet’e katıldı ve 1928-29’da Muhalefet’in geri kalan üyelerinin oluşturduğu çekirdeği yönetti. Yakalandı ve yine Sol Muhalefet üyeleri olan iki oğlu ile çalışma kampına gönderildi. Çocuklarıyla birlikte ortadan kaldırıldı. Victor Serge’in “S’il est minuit dans le siecle” (Yüzyılın Gece Yarısı mı Oldu?) romanındaki Elkin karakterinin Yeltsin olduğu bilinir.
YEVDOKİMOV Grigoriy, 1884-1936
İşçi ve sonrasında da orduda denizci. 1903’te Bolşevik oldu ve Petrograd’da faaliyet yürüttü. Birçok kez sürgüne gönderildi. İç savaş sırasında Petrograd Sovyeti’nin başkanlığını yaptı. 1919-1925 yılları arasında Merkez Komite üyesi. 1935’te partiden ihraç edildi. Ertesi yıl kurşuna dizildi.
YAKİR İona, 1896-1937
Odessa’da öğrenciyken anarşist, Nisan 1917’de Bolşevik oldu. Asker Sovyetleri’nin örgütleyicisi. Kızıl Ordu’nun kurulmasından önce Kızıl Muhafızların şefi. 22 yaşında Kızıl Ordu’nun bir tümeninin komutasını üstlendi. Kızıl Ordu’nun en eğitimli komutanlarından biri. 1927’de Troçki’yi savundu. Bir diğer Kızıl Ordu generali olan Tuhaçevkiy ile birlikte 1937’de kurşuna dizildi.
YOFFE Adolf (Krimskiy) (1883-1927)
Komünist faaliyetleri dolayısıyla 16 yaşında üniversiteden kovuldu. Berlin, Viyana ve Zürih’te tıp ve hukuk eğitimini tamamladı. 1905 devrimine katılmak için Rusya’ya döndü. Sürgünde dış büronun Merkez Komite üyeliğini yaptı. Troçki ile Viyana Pravda’sını çıkararak (Bolşevik Parti, yayın organının ismi olarak Pravda’yı daha sonra seçecekti; Troçki’den esinlenerek), onun Rusya’daki yeraltı dağıtımını organize etti. Yakalandı ve sürgüne gönderildi. 1917 devrimiyle özgürlüğüne kavuştu. Bolşevik Parti’ye katıldı, Brest-Litovsk’ta delegasyon başkanlığı yürüttü. 1917-1918 senelerinde Merkez Komite yedek üyesi. 1926’da Moskova’daki Çin Üniversitesi’nin rektörlüğünü yaptı. Sol Muhalefet’e katıldı. Troçki’nin partiden ihraç edilmesini protesto etmek için intihar etti. Cenaze töreni Sol Muhalefet’in ülkedeki son açık gövde gösterisi oldu. Karısı ve çocuğu Stalin’in emriyle Sibirya’da öldürüldü.
KAYUROV Viktor, 1876-1936
İşçi. 1900’de partiye, 1903’te Bolşeviklere katıldı. 1917’de Viborg bölgesi yöneticisi ve Stalin’in Geçici Hükümet ile uzlaşma çağrısının karşısında, Stalin’in partiden ihracını talep eden Viborglu işçilerin önderi. İç savaşta Sibirya sorumlusu ve siyasi komiseri. Muhalefet’e katıldı. 1936’da hapishanede öldü.
KARAHAN Lev, 1889-1937
1904 yılında partiye katıldı. 1905 devriminde savaştı. Birinci emperyalist paylaşım savaşı sırasında Troçki’ye katıldı. Şubat Devrimi’nde Petrograd Sovyeti’nin yürütme kuruluna seçildi. Troçki ile Bolşeviklere katıldı. Brest-Litovsk delegasyon üyesi ve 1918’de Çin elçisi. Aralık 1937’de yapılan kapalı bir duruşmada aralarında Enukidze’nin de bulunduğu birçok eski Bolşevikle birlikte ölüm cezasına çarptırıldı ve kurşuna dizildi.
KOSSİOR Vladimir, 1891-1938?
1908’de Bolşeviklere katıldı. Devrimden sonra sanayinin en kritik noktalarında sendikal örgütleyici. Muhalefet üyesi. Toplama kampına gönderildi ve orada öldürüldü.
KOTSİUBİNSKİY Yuriy, 1897-1937?
1914’te Bolşevik Parti’ye katıldı. Karkov’da partiyi örgütledi. Ekim 1917’de Ukrayna’nın ilk Halk Komiseri. Beyaz Ordu tarafından esir alındı; ölüme mahkûm edildiği sırada Kızıl Ordu tarafından kurtarıldı. 1918’de Ukrayna Savaş Komiseri. 1923’te Troçki’ye katıldı ve Ukrayna’da Muhalefet’i örgütledi. İkinci Moskova Duruşmaları sırasında yargılanmadan kurşuna dizildi.
KRESTİNSKİY Nikolay, 1883-1938
1901’de partiye, 1903’te Bolşeviklere katıldı. Urallar Sovyeti’nin birinci kongresinin başkanı. 1917-1921 arasında Merkez Komite üyesi. 1921’de Almanya büyükelçisi. 1926-27 muhalefetiyle dayanışma gösterdi. Üçüncü Moskova duruşmalarında kurşuna dizildi.
MRAÇKOVSKİY Sergey, 1883-1936
Siyasi mahkûm bir ailenin çocuğu olarak hapishanede dünyaya geldi. 1905 devrimine katıldı ve Bolşevik oldu. İç savaş sırasında Sibirya’da partizan şefi. Kolçak ordularına karşı savaştı. Ural bölgesinin askeri komutanı. Troçki’ye bağlılığını ilan etti. Muhalefet için bir yeraltı matbaası çalıştırdı. 1927’de yakalandı. Partiden ihraç edildi ve sürgüne gönderildi. Birinci Moskova duruşmalarında kurşuna dizildi.
NEVSKİY Vladimir (Krivobokov), 1876-1937
1898’de partiye, 1903’te Bolşeviklere katıldı. 1917’de Podvoyski ile Petrograd Askeri Örgütü’nü kurdu. Devrimci Askeri Komite üyesi ve Haberleşme Halk Komiseri. Sverdlov Komünist Üniversitesi rektörü. Bolşevik Parti ve iç savaş benzeri birçok konuda tarih kitapları kaleme aldı. Birinci Moskova duruşmalarını protesto ettiği için yargılanmadan kurşuna dizildi.
PYATAKOV Yuriy (Kievski), 1890-1937
1907’de anarşist, 1910’da Bolşevik oldu. Defalarca sürgüne gönderildi ve kaçtı. 1918’de Kiev Halk Komiseri Başkanı. Beyazlara karşı yeraltı mücadelesi örgütlerken yakalanıp idama mahkûm edildi. İdam sehpasına giderken Kızıl Muhafızlar tarafından kurtarıldı. Ulusal Ekonomi Konseyi’nin başkan yardımcısı. Yüksek Mahkeme Başkanı. 1921-1922’de Merkez Komite yedek üyesi; 1923’ten 1925’e dek asil üye. Lenin’in meşhur “Kongre’ye Mektup” metninde andığı ve genç kuşağın en parlak temsilcisi olarak bahsettiği teorisyen. Sol Muhalefet önderlerinden. İkinci Moskova duruşmalarında kurşuna dizildi.
PREOBRAJENSKİY Yevgeniy, 1886-1938?
1904’te Bolşevik oldu. Sibirya ve Ural’da partinin yeraltı örgütleyicisi. Çarlık tarafından birçok kere yargılandı. 1917-1918’de Ural’da parti yöneticisi. 1917-1920 arasında Merkez Komite üyesi. Troçki’nin saflarına katıldı. Önemli bir Marksist iktisatçı, Muhalefet tezlerinin yazarlarından. Bukharin’in Sağ Muhalefeti’nin ekonomi programına karşı çıktı ve sanayileşmeyi savundu. Yargılanmaksızın ikinci Moskova duruşmalarında kurşuna dizildi. Stalin’in emriyle yok edilen el yazmaları şu başlıkları taşımaktadır: “NEP Döneminde Ekonomik Krizler”, “Yeni Ekonomi” ve “Devrimin 11. Yılında Proletarya Diktatörlüğünün Kazanımları”.
RAKOVSKİY Christian, 1873-1942?
Bulgar asıllı komünist. 16 yaşında devrimci harekete katıldı ve ülkesindeki eğitim kurumlarından ihraç edildi. II. Enternasyonal’in 1893 kongresinde Bulgar sosyalistlerinin delegesi olarak yer aldı. Almanya’dan sürgün edildi. Lenin’in İskra’sında ve Troçki’nin Pravda’sında yazılar yazdı. Balkan Sosyalist Cumhuriyetleri Federasyonu fikrini ilk ortaya atan oydu. 1908 Türk devrimi üzerine makaleler kaleme aldı. 1913’te Troçki’ye, 1917’de de onunla birlikte Bolşeviklere katıldı. 1919-1923 arasında Ukrayna Halk Komiserleri Konseyi’ne başkanlık etti. 1919-1925 arası Merkez Komite üyesi. 13. kongrede, Stalin’in Ruslaştırma politikalarını eleştirdi. 1927’de Ukrayna’da Sol Muhalefet’in örgütlenme çalışmalarına katıldı. 15. kongrede Troçki’yi savundu. Üçüncü Moskova duruşmalarında yargılandı ve hapiste öldü. Birçok kitabın yazarıdır. Saint-Simon ve ütopyacı sosyalistler üzerine kaleme aldığı oldukça geniş bir çalışması olduğu da bilinir; ne var ki metin GPU tarafından yok edilmiştir.
REİSS İgnace (Ludwig)
Polonyalı komünist. Devrim sırasında iç savaş kahramanı. Sovyetler Birliği Gizli Servisi’nin en önemli yöneticilerinden. 1936’daki birinci Moskova duruşmaları sırasında Stalinizmden koptu. Kahramanlık madalyalarını Stalin’e gönderdi ve mektubunda şu açıklamayı yaptı: “Troçki’ye ve Dördüncü Enternasyonal’e katılıyorum.” Birkaç hafta sonra Lozan yakınlarında Stalin’in emriyle GPU tarafından katledildi.
ROZENGOLTS Arkadi, 1889-1938
1905’te Bolşevik oldu. 1917’de Devrimci Askeri Konsey üyesi. Daha sonra Sovyet Cumhuriyeti’nin 5. Ordusunun Devrimci Askeri Konseyi üyesi. Muhalefet metninin imzacılarından ancak daha sonra bağlarını kopardı. 1937’ye kadar Dış Ticaret Komiseri. Üçüncü Moskova duruşmalarında kurşuna dizildi.
SAFAROV Georgiy, 1891-1938?
1908’de Bolşevik oldu. Savaş sırasında Lenin’le birlikte İsviçre’de sürgünde. Lenin’le birlikte mühürlü trenle dönenler arasında. III. Enternasyonal’de Doğu sorunları uzmanı. Komintern yürütme kurulu üyesi. 1921-1922’de ve 1924’te Merkez Komite yedek üyesi. Leningrad Komsomol komitesinde partinin temsilcisi. Muhalefet’in ilk üyelerinden. Çin’de ve Türkiye’de diplomatik görevler üstlendi. 16. kongrede Stalinizme teslim olmayanlardan. Sürgüne gönderildi ve orada yok edildi.
SAPRONOV Timofey, 1887-1941
İşçi. 1902’de Bolşevik oldu. Partinin taşra örgütleyicilerinden. Moskova ayaklanmasını yönetenlerden. Moskova Bölgesi Yürütme Kurulu Başkanı ve sonrasında Bütün Rusya Yürütme Kurulu Sekreteri. Sol Muhalefet’e katıldı. 1928’de partiden ihraç edilip, sürgüne gönderildi. Öldürüldüğü 1941’e kadar yaşayan muhalefet üyeleri ile hapiste kaldı. Alman faşizminin askeri saldırısı başladığında öldürülmüştü; zira Stalin, Nazilerle savaş kararı vermeden önce, Nazi saldırısının muhalefeti güçlendireceğini düşünerek, ilk olarak komünist muhalifleri öldürmüştü.
SEDOV Lev, 1906-1938
Troçki’nin ve Natalya Sedova’nın oğlu. Komsomol üyesi. Mühendislik eğitimini Sol Muhalefet’in kuruluşu için yarıda bıraktı. Troçki ile sürgüne gönderildi. Muhalefet Bülteni’nin editörlerinden ve yazarlarından. Moskova duruşmaları ile ilgili “Kızıl Kitap” başlıklı bir yapıt kaleme aldı. 1938’de Stalinist ajan Marc Zborowskiy tarafından Paris’te bir hastanede öldürüldü. Zborowskiy 1941’de ABD’de bir üniversitede akademisyen olarak iş bulacak ve ABD hükümetinin koruması altına girecekti.
SEREBRİYAKOV Leonid, 1888-1937
Önce madenci ve daha sonra demiryolu işçisi. 1905’te Bolşeviklere katıldı. Birçok kez yakalanıp sürgüne gönderildi. 1910 ve 1911’de tüm Rusya’yı dolaşarak var olan yeraltı örgütlerinin bağlantısını sağladı. 1919 ve 1920’de Merkez Komite üyesi. Muhalefet’e katıldı. 1927’de partiden ihraç edildi. Sürgüne gönderildi ve ardından kurşuna dizildi.
SMİLGA İvan, 1892-1937?
1907’de Bolşevik oldu. Birçok kez tutuklandı. Nisan 1917’de Merkez Komite üyesi ve Baltık Donanması’nda parti örgütleri sorumlusu. Kızıl Ordu’da Bölgesel Sovyet Başkanı, ayaklanma sırasında Lenin’in asistanı. 1917, 1918 ve 1919’da Merkez Komite üyesi, daha sonra yedek üye. İç savaşta Halk Komiseri, 1920’de Varşova üzerine yürüyen Kızıl Ordu’nun siyasi sorumlusu. Savaş Konseyi üyesi. İktisatçı. Troçki’ye katıldı. Büyük temizlik sırasında öldürüldü.
SMİRNOV İvan Nikitiç, 1881-1936
1899’da parti üyesi, 1903’te Bolşevik oldu. Londra Kongresi’nde yeraltı örgütleri delegesi. 1905 devriminde Moskova ayaklanmasının örgütleyecilerinden. Defalarca sürgüne gönderildi. Şubat Devrimi’nden sonra Tomsk Sovyeti’nin yürütme kurulu üyesi. Devrim sırasında Moskova’da iktidarın ele geçirilmesinden sorumlu. İç savaş sırasında doğu cephesinde çarpıştı. Devrimci Askeri Komite üyesi, 5. Ordu’nun kurucusu. Kazan’da “Partinin Bilinci” sıfatıyla tanınmaya başlandı. Sibirya Devrimci Komitesi başkanıyken kendisinden “Sibirya’nın Lenin’i” olarak bahsedildi. 1919’da Merkez Komite yedek üyesi, 1920’de asil üye. Petrograd komitesi sekreteri. 1922’de partinin genel sekreterliğine önerildi. Ancak Lenin, Smirnov’un muhakkak Sibirya’da olması gerektiğini belirterek itiraz etti. Troçki’ye katıldı. 1927’de partiden ihraç edildi. 1 Ocak 1931’de tutuklandı ve 5 yıl hapse mahkûm edildi. Birinci Moskova duruşmalarında kurşuna dizildi. Mahkeme sırasında Stalin’in talebiyle affedilme talebinin olup olmadığı soruldu. Şu cevabı verdi: “Bir devrimci için en büyük şerefsizlik olur.”
SMİRNOV Vladimir, 1887-1938?
1906’da Bolşevik oldu. 1917’de Moskova ayaklanmasının sorumlularından. Muhalefet’e katıldı. Mahkûm edildi ve hapiste kör edildi. Teslim olmadı ve çalışma kampına gönderilerek öldürüldü.
SOLNTSEV Elzear, 1900-1936
Tarihçi ve iktisatçı. Sol Muhalefet’in en genç yöneticilerinden. 1927’de Berlin’de Sovyetler adına gizli bir görevde çalıştı. Komintern’de muhalefeti örgütledi. 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezası bittiğinde, gerekçe gösterilmeden 10 yıl daha hapis cezasına çarptırıldı. Toplama kampında Sol Muhalefet üyelerini örgütledi. 1936’da bir kere daha duruşmasız cezaya çarptırılınca açlık grevine çıktı. Açlık grevi sırasında öldü. Marx’ın “bileşik gelişme yasası” kavramı üzerine yazdığı araştırması GPU tarafından yok edildi.
SOSNOVSKİY Lev, 1890-1936
1898’de partiye, 1903’te Bolşeviklere katıldı. Defalarca tutuklanıp sürgüne gönderildi. 1917’de Sovyet yürütme kurulu üyesi. 1918’de Bolşeviklerin sözcüsü. Pravda’da çalıştı ve bürokrasiye karşı şiddetli saldırılarda bulunan makaleler kaleme aldı. Batılı gözlemcilere göre “fanatik” bir Bolşevikti. Troçki’ye katıldı ve yakın dost oldular. 1927’de partiden ihraç edilip sürgüne gönderildi. Sürgünde kaleme aldığı “Sürgün Mektupları” dolayısıyla 6 yıl hapse mahkum edildi. Troçki’nin muhafızlığını yaptı. Troçki’nin bir mektubunu yurt dışındaki Leninist muhalefet üyelerine ulaştırdığı için kurşuna dizildi. Birçok eseri vardır ve kitaplarının bazıları Almancaya çevrilmiştir.
VORONSKİY Aleksandr, 1884-1943?
1903’te Bolşeviklere katıldı. Hayatı hapisle ve sürgünle geçti. Pravda gazetesinin çıkarılması fikrinin öncülerinden. Devrimden sonra ilk aylık edebiyat dergisi Krasnaya Nov’un kurucusu ve yöneticisi. Proletkült anlayışına karşı yazarların ve sanatçıların ifade özgürlüğünün zorunluluğunu savundu. “Edebi Şahsiyetler”, “Lenin ve İnsanlık” (1918), “Sanat ve Yaşam” (1924) ve “Yaşamı Görme Sanatı” (1928) gibi eserlerin yazarı. Troçkist muhalefete katıldı. Toplama kamplarına gönderildi ve orada öldü.
3.) Keşfedilen el yazmaları: Başlıkları, içerikleri ve politik anlamları
Günümüzde sinema ve dizi sektörlerinin çekmeye değer gördükleri gerçek yaşam öyküleri ile karşılaştırınca, Leninist-Troçkist muhalif işçilerin kısa dahi olsa biyografik notları, insanı hayrete düşürüyor, değil mi? İşte keşfedilen el yazmaları, yukarıda andıklarımıza benzer baskı, hapis, sürgün, işkence ve suikast koşullarında kaleme alınmıştı. Zira belgelerden sorumlu akademik grup, söz konusu metin yazarlarının en geç 1933 senesinde öldürülmüş olduklarını kaydediyor.
Troçkistlerin gün ışığına çıkan el yazmalarının başlıkları şunlar: “Devrimin krizi ve proletaryanın görevleri”, “Almanya’daki faşist darbe üzerine Leninist-Bolşevik tezler” (1 Nisan 1933’te yazılmış), “Devrim: Muğlak mı, birleşmemiş mi?”, “Sürekli devrim üzerine tartışmanın sonuçları üzerine”, “Sürekli devrim teorisi ve tek ülkede sosyalizm teorisi”, “Stalinist ulusal sosyalizmin ve Leninist muhalefetin teorik temelleri üzerine”, “Geçiş döneminin temel ekonomik ve politik sorunları”, “Ekonomi politik üzerine tezler (kolektif ve genel bir tartışma için)”, “Ülkedeki durum ve Bolşevik-Leninistlerin görevleri”, “Leninist muhalefetin taktikleri ve talepleri”. Bunlar belgelerin sadece bir kısmı; belirttiğimiz üzere 30’a yakın metin söz konusu.
“Almanya’daki faşist darbe üzerine Leninist-Bolşevik tezler” başlıklı metnin yazarları ise hapsedilmiş bulunan 30 Troçkistlik bir hücre. İsimleri şöyle: Dingel’shtedt F., Kariakin M., Papirmeister P., Shinberg B., Novikov P., Abramskii A., Portnoi M., Bodrov M., Papirmeister Ya., Fel’dman, Nevel’son M., Kessel’, Borzenko, Blokh, Kugelev, Kozhevnikov N., Zaraikin, Papirmeister S., El’tsin V. B., Danilovich L., Khugaev K., Brontman, Vashakidze, Gogelashvili, Topuriia, Efremov, Shiptal’nik, Sasorov, Kholmenkin, Shvyrov.
Karşıdevrimin muhafızları tarafından canlarına kastedilen bütün bu yoldaşlarımızın mücadele anılarının ve programlarının, bugün ortodoks Troçkist güçlerce Paris’ten Tunus’a, Buenos Aires’ten İstanbul’a dek sürdürüldüğünü belirtmemize lüzum dahi yok…
Öncelikle metinlerin başlıklarından çıkarsayabileceğimiz ilk ipuçlarıyla başlayalım. Varabileceğimiz sonuçlardan ilki, tıpkı bir zamanın Bolşeviklerinin Çarlık hapishanelerini çevirdiği gibi, Leninist muhaliflerin de Kızıl Çar’ın -Stalin’in- hapishanelerini bir komünizm üniversitesine dönüştürmüş olmasıdır. Yeraltında, özellikle hapishanede devrimci politik-programatik tartışmaların koşulları bir hayli tırpanlanmışken, söz konusu kadrolar son derece zengin bir konu yelpazesine denk düşen alanlarda ciddi eserler verebilmeyi başarabilmiştir. Broşürlerde Stalinizmin tek ülkede sosyalizm teorisi incelenmekte, sosyalizme geçiş çağının sorunları üzerine cüretli tartışmalar kaydedilmekte, bürokratik ekonomi politikalara sosyalist alternatifler üretilmekte, Leninist metodolojinin o gün için neleri öngördüğü ve önerdiği masaya yatırılmakta, sürekli devrim teorisi üzerine bir yuvarlak masa organize edilmekte, Ekim Devrimi’nin krizi hakkında argümanlar kaleme alınmakta ve enternasyonalizmi pratiğe geçirmeye hiç de müsait olmayan şartların inadına, o sıralarda dünya proletaryasının gelecek on yıllık toplumsal mevzilerini belirleyecek olan Almanya’daki Hitler’in zaferi üzerine proleter tezler ileri sürülmektedir.
20. ve 21. yüzyılda, bir tane Stalinistin dâhi (Stalin’in kendisi de dahil), dünya işçi sınıfının mücadelelerine ve tarihsel hafızasına mâl olmuş ve ona metodik olarak yol göstermiş bir tek eser dâhi üretemediği hesaba katıldığında, en berbat zindan koşullarında Troçkist işçilerin arkasında bırakmış olduğu bu derinlikli politik metinler, gerçek Marksizmin ne denli kudretli bir kapasiteye sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu aynı zamanda hakiki Marksist geleneğin, SSCB’de hangi akım tarafından hem organik (bkz. yukarıdaki biyografik notlar), hem de siyasal olarak üstlenildiğini göstermektedir.
Not edebileceğimiz ikinci sonuç, metodolojik süreklilik konusudur. Sovyet Troçkistleri, Troçki ve Sol Muhalefet önderliğinin önemli bir kısmı yurt dışındayken veya öldürülmüşken, sadık birer Lenin öğrencisi olduklarını kanıtlarcasına, Sol Muhalefet merkeziyle benzer konulu ve içerikli metinler üretmişlerdir. Bu, kadroların ezberletilmiş teorik şemaları sayıklamadığını ve sınıfsız topluma gidişte Bolşevik yöntemlerin haklılığı ile doğruluğunun olumsuz politik atmosfere rağmen korunduğunu göstermektedir. Aynı zamanda yazınsal bir miras bırakmak söz konusu olduğunda, işçi sınıfının en yakıcı ve öncelikli gündemlerinin neler olduğunun tespit edilmesi de kadroların yaşamakta olduğu tecrite rağmen titizlikle seçilmiştir.
Yine de el yazmalarıyla ilgili daha da şaşırtıcı olabilecek bir durum söz konusu: Onların bulundukları yer. Leninist muhalefet üyesi işçiler, metinlerini beton bir zeminin altına saklayarak hapishaneyi terk etmişlerdi (toplama kamplarına ya da kurşuna dizilmeye doğru). Yazarların beton zemini nasıl aşıp, metinlerini oraya sakladığı henüz cevabı olan bir soru değil. Ancak bu, yazarların broşürleri matbaalarda basıp, yeraltından dağıtamayacaklarının bilincinde olduğunu gösteriyor. O halde 30’a yakın (hatta yüksek ihtimalle daha da yüksek) bir sayıda olan bu el yazmalarını on seneler boyunca bulunamayacak bir yere saklamanın anlamı neydi? Bu soruya herkes farklı bir yanıt verecektir. Bazıları Muhalefet üyelerinin apar topar ölümlerine gönderildikleri sırada, bir refleks olarak bunu yaptıklarını söyleyecektir. Ancak bizce bambaşka bir cevap söz konusu. Troçkist kadrolar, el yazmalarının önünde sonunda bulunacaklarını biliyorlardı ve onların bulunmasını, Stalinist rejimin çöküşünün ertesinde olmasını istiyorlardı (böylece GPU onları yok edemeyecekti). Ve bu işçi düşmanı bürokratik kastın tarih sahnesinden yok oluşuyla metinleri keşfedildiğinde, devrimci Leninistlerin aslında Sovyetlerde neler yapmak istediklerini ve nasıl yapmak istediklerini gelecek kuşaklar bilsinler istiyorlardı. Evet, el yazmaları güncel politik duruma dönük olarak devrimci cepheden son derece gerçekçi öneriler sunuyor ve daha da ileri giderek bunları sloganlar ve talepler şeklinde kristalize ediyor. Ancak yine de bu faaliyet, Troçkistlerce yapılmış bir arşivcilik çalışmasıydı; sosyalizmi hangi program, ne için ve nasıl savundu bilinsin diye. Stalin’in sosyalizm adına işlediği günahlar, aslında neden bürokrasi adına işlediği günahlardı, bilinsin diye.
Bütün bu umutlu çabalara ve el yazmalarının keşfine rağmen, söz konusu metinlerin yazarları olan kadrolar, yine de bu keşfin hangi devletin eliyle gerçekleşmiş olduğunu biliyor olsalardı, kahrolurlardı. Hatta belki, Çarlık bayrağını resmi devlet dairelerinde yeniden zorunlu hâle getiren Rus şoveni bir cani olan Putin rejiminin bu el yazmalarını hiç bulmamasını dilerlerdi. Belki bu keşfin II. Rus Ekim Devrimi’ne dek ertelenmesini yeğlerlerdi. Çünkü onlar 1917 Ekimi’nde yaratılan devrimci proletarya diktatörlüğüne dönüş için savaştılar. Onlar Stalinist rejimin yıkımının ardından, Leninist tipte bir işçi demokrasisinin ülke ve kıta boyunca tesis edilmesi için kavga ettiler. Yıkmaya çalıştıkları bürokratların, Ekim’in kazanımlarını yerle bir ederek kapitalizmi restore edeceğinin olasılığını kendi aralarında tartıştılar mı bilmiyoruz. Ama bunu engellemeye çalıştıkları kesin.
- a.) Faşizme karşı iki farklı tutum: Bürokrasinin Stalin’i ve Sol Muhalefet’in işçileri
Metinlerden birisini; “Almanya’daki faşist darbe üzerine Leninist-Bolşevik tezler” başlıklı broşürü inceleyerek başlayalım[3]. Broşür, Hitler hileyle ve Alman burjuvazisi ile onun devlet aygıtının onayıyla iktidara geldikten hemen 2 ay sonra kaleme alınmış. Metinde faşizmin sınıfsal kaynaklarına ve Avrupa işçi sınıfını hangi görevlerin beklediğine dair oldukça keskin analizler ve öngörüler mevcut. Kapitalist dünya ekonomisinin bir hayatta kalma tarzı olarak vuku bulduğu söylenen faşizme ilişkin el yazması, girişinde aşağıdaki satırlara yer veriyor:
“Almanya’da henüz yaşanmış olan devlet örgütlü karşıdevrimci darbe, Mart karşıdevrimi, muazzam derecede tarihsel öneme sahip bir olay. Emperyalist dünya savaşı kapitalist toplumun çelişkilerinin hiçbirini çözmedi. Aksine, çelişkileri daha da üst bir seviyeye taşıyarak, onları olağanın dışında derinleştirdi ve yoğunlaştırdı… Dünya ekonomik krizi kapitalist toplumun temellerini derinlemesine sarsıyor. ABD gibi emperyalist bir Leviathan bile onun darbeleri altında titriyor.”
Hapisteki Bolşevik-Leninistler bir bütün olarak liberal ekonomik buhranın ve bunun bir sonucu olarak Almanya’da sınıflar mücadelesinin izlediği çizginin (ya da çizgisizliğin), enternasyonal bir karşıdevrimci sürecin değirmenine su taşıdığını biliyordu. Ancak bir adım ileri giderek şunu da ileri sürüyorlardı: Alman burjuvazisinin, ihanete uğramış 1918 Alman devrimi sırasında işçi sınıfına tanımak zorunda kaldığı tavizleri geri almak için Hitler’e iktidarın yolunu açmış olması, yaklaşmakta olan sosyofiziksel yıkımın habercisiydi. Bu tez, o sıralarda Dördüncü Enternasyonal’e sıçramak üzere olan Sol Muhalefet haricinde hiçbir siyasal önderlik tarafından benimsenmemişti. Durum o denli vahimdi ki, Almanya Komünist Partisi seçimlerin ertesinde aldığı kararla, yeni sloganı olarak kamuoyuna şunu açıkladı: “Hitler’den sonra biz!” Bu dönek, teslimiyetçi ve aynı zamanda da yalan olan erteleyici tutumun bedeli, Avrupa proletaryasından milyonlarca can ve geri inşa edilemeyen kitlesel işçi örgütleri olacaktı.
Metin, Stalinist Kremlin’in Almanya’daki dış politika uzvuna dönüşmüş olan Almanya Komünist Partisi’nin Nazilere dönük ılımlı tutumunu yerden yere vuruyordu. Troçkistler, Stalinist Komünist Parti’yi; Nazilerin “programında sosyalist öğelerin var olduğunu”, bu partinin güçlenmesinin “kitlelerin sola dönük bir radikalleşme içerisinde oldukları” anlamına geldiğini bildiren saçmalık mertebesindeki öngörüsüzlükleri üzerinden eleştiriyordu. Komünist Parti’nin tutumu, sendikalarda ve komünist-sosyal demokrat partilerde toplanmış bulunan milyonlarca proleterin toplumsal kurtuluş özlemini, Nazilerin barbar ve soykırımcı programına uyarlıyordu:
“Almanya Komünist Partisi’nin önderliğinin faşist darbeye karşı çıkmaması, yalnızca, uluslararası Stalinizmin önceki yılları kapsayan uzun bir dönem boyunca dünya devrimine olan ihanetler silsilesindeki belirleyici ve son halkadır. Enternasyonal devrime bu ihanet tarihe, (Alman Sosyal Demokrasisinin, hükümetin savaş kredilerini onayladığı) 4 Ağustos 1914 ile birlikte geçecektir (…)
Bürokrasi, uluslararası sürekli devrime ihanet ederken, karşıdevrimi beslemektedir. SSCB’deki bürokrasi, sürekli olarak, dünya gericiliğinin komünist hareketi ezmesinin önünü açmıştır. SSCB, nasıl ki dünya proletaryasını SSCB proletaryasından yalıtıyorsa, kendisini de dünya proletaryasından yalıtıyor (…)
Böylece, o, devrime ihanetini tamamlamıştır. Böylece, Komintern, kendisini devrimci etmenler listesinden silmiş; sosyal demokrasinin solcu kuyruğu haline gelmiştir.”
Zindana atılmış Leninist işçilerin, Troçki’nin dünya durumu analizlerinden haberleri olmamasına rağmen, faşizme karşı Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş belgesinde ifade edilen önerilerle aynı siyasal alternatifleri özetleyebilmiş olmaları, perspektiflerine yön veren mirasın açıklığını ortaya koyuyordu. Bürokrasinin şehit ettiği bu kadrolar, Alman proletaryasının ihanetçi önderliklerinin izlediği yolun ne gibi bir felaketle sonuçlanabileceği öngörüsünü seneler öncesinden ortaya koymuşlardı. Bunun yanı sıra Stalinist dış politikanın işçileri birleştirici değil bölücü karakterini de (İspanya ve Fransa’daki gelişmelerin takipçileri olamamış olmalarına rağmen) doğru bir biçimde tahlil ediyorlardı.
Yazarlar bununla da sınırlı kalmayarak, faşizme karşı mücadelenin Bolşevik ilkelerinin sloganlar ve talepler halinde formüle edildiği bir acil eylem programı da önermişler:
“Artan faşist darbe tehlikesi ışığında, komünistlerin devrimci önderliği şunları yapmakla yükümlüdür:
İşçi sınıfının antifaşist cephesini her gün güçlendirmek;
Herhangi bir faşist darbeye karşı gerçekleştirmek üzere bir genel grevi özenle hazırlamak;
Karşıdevrimin saldırısı anında işçileri silahlandırmak için, dikkatle, her türlü hazırlığı yapmak;
Dünya komünist hareketinin en iyi güçlerini Alman proletaryasına yardım için harekete geçirmek;
SSCB’nin Kızıl Ordu’sunu, Alman işçi sınıfının antifaşist saldırısına etkin destek için seferber etmek.
Almanya’daki proleter kamuoyuna, faşizme karşı mücadelesinde yalnız olmadığını; SSCB proletaryasının, karşıdevrimi ezmek için, ülkenin sahip olduğu, silahlı kuvvetler dahil tüm kaynaklarıyla ona yardım edeceğini ve bu tarihsel anı genel seferberliğe hazır şekilde beklediğini;
Rus proletaryasının, Alman kardeşlerine karşı görevini, onların 1918’de Rusya’ya karşı yerine getirdiği kararlılıkla yerine getireceğini açıkça ve cesaretle ilan etmek.”
Gücünü devrimci gerçekçiliğinden alan bu önermeler, kendilerinin yazıldığı sırada Stalinist bürokrasinin Alman yetkilerle türlü türlü kirli pazarlıklar yürütmekte olduğu düşünüldüğünde, inanılmaz bir tarihsel özgünlüğe kavuşuyor. Troçkistler öncelikle birleşik bir antifaşist işçi cephesi öneriyorlar -tıpkı Lenin’in darbeci Kornilov karşısında yaptığı üzere- ve bunu, etraflı bir genel grev hareketiyle örgütlemeyi öneriyorlar. Alman işçi sınıfının öncü müfrezelerinin derhal silahlandırılmasını ve Kızıl Ordu’nun 1918’deki borcunu ödemek ve proleter enternasyonalizmin ilkelerinin hâlâ geçerli olduğunu göstermek için seferberliğe hazır hâle getirilmesini talep ediyorlar (Stalin ise birkaç sene içerisinde İç Savaş’ta kahramanlık göstermiş bütün Kızıl Ordu generallerini kurşuna dizecek ve işçileri, Nazilere karşı komutansız bir halde bırakacaktı).
Tarih spekülasyonlarla yorumlanamaz ancak SSCB’deki iktidar mücadelesinin bürokratlar değil işçiler tarafından kazanıldığı bir konjonktürde, bu politikaların Sovyet devlet aygıtının gücüyle hayata geçirildiğini varsaymak, insanı, II. Paylaşım Savaşı’nın ertesinde doğmuş olan devrimci dönemin, belki de doğmak zorunda kalmış olan son devrimci dönem olabileceği yönünde düşündürüyor…
Stalin’in Hitler Almanya’sının SSCB’nin dostu olduğunu, ona asla saldırmayacağını, Nazilerin antikomünist işgalciler olduğu yönündeki söylentilerin emperyalizmin ajanları tarafından oluşturulan karşıdevrimci ve komplocu bir yalan olduğunu ve bu “yalanı” dile getirenlerin cezalandırılması gerektiğini belirten söylevlerinin gazete sütunlarını ve radyoları doldurduğu sıralarda, Bolşevik-Leninistler ellerindeki sınırlı mürekkeple şu satırları kaleme alıyordu:
“İç ve dış çelişkiler, faşist Alman hükümetini, dışarıda, tarihsel düzlemde SSCB’ye karşı saldırganlık yoluna itecektir; çünkü karşıdevrimin uzun süreli sağlamlaştırılmasının savaştan başka bir yolu yoktur, olamaz da.”
Faşizm ve onun uluslararası işçi sınıfının saflarında yaratacağı bozgun tehlikesi Sovyet Troçkistleri için açık bir gerçekti. Aynı durum bürokrasi için geçerli değildi. Stalin, Komintern üzerinden dayattığı işbirlikçi politik önermelerle Franco ile Hitler’in iktidara gelişinin önündeki mücadeleci proleter öbekleri ortadan kaldırmıştı. Bunu yapmıştı çünkü temsilciliğine ve önderliğine soyunduğu elit bürokratlar kastının Almanya ve İspanya ile sürdürmekte olduğu ticari ilişkilerinin istikrarının bozulmasına, tahrip olmasına müsaade edemezdi. Bu bağlamda Stalin işçilerin sosyalist dünya devriminin çıkarları uğruna değil, Rus bürokrasisinin menfaatleri uğruna çalışıyordu. Sol Muhalefet üyesi işçilerle, bürokrasi “üyesi” Stalin’in Almanya gerçekliği karşısında aldıkları tutum farklılığı, bu açının mükemmel bir betimlemesini okuyucuya sunacaktır.
Stalin 1923 yılının Ağustos ayı gibi erken bir tarihte Zinovyev ile Bukharin’e bir mektup gönderiyor ve bu mektupta da, aşağıdaki yüz kızartıcı siyasal önermeleri getiriyordu:
“Komünistler (bugünkü durumda) sosyal demokratlar olmadan iktidarı almaya çalışmalı mıdırlar? (…) Bunun için hazır mıdırlar? (…) Bana kalırsa sorun budur (…) Eğer şimdi Almanya’da diyelim ki iktidar komünistlerin eline geçti, bu durumda ‘en iyi’ ihtimalle komünistler devrilecektir. En kötü ihtimalde ise, darmadağın edilip püskürtüleceklerdir. Esas olan, Brandler’in kitlelere öğretmek istediğinde değil, burjuvazi artı sağ sosyal demokrasisinin bu öğretici gösteriyi kesin olarak genel bir katliama dönüştüreceği (bugün bunu yapabilmek için bütün olanaklara sahiptirler) ve onları yok edeceğidir. Muhakkak ki faşistler uyumuyorlar, ancak ilk saldıranın faşistler olması bizim için daha avantajlıdır: Bu tüm işçi sınıfını komünistlerin yanına çekecektir (Almanya, Bulgaristan değildir). Ayrıca elimizdeki verilere göre Almanya’da faşistler zayıftırlar. Bence Almanlara cesaret verilmemeli, tersine yatıştırılmalıdır.”
Stalin’in “yatıştırma” politikası, basit bir maceracılık karşıtı akılcı devrim programı olarak var olmayacak; aksine kendisinin emriyle Almanya Komünist Partisi’nin Kızıl Referandum’da Nazilere oy çağrısı yapmasıyla ve Hitler-Stalin Paktı ile sürecekti (anlaşma uyarınca Stalin Hitler’e, Hitler de Stalin’e saldırmayacaktı; Stalin bu faşistle imzaladığı anlaşmaya sağdık kaldı, Hitler kalmadı!). Devlet terörünün odağı olmaktan çekinip, Sol Muhalefet’ten ayrılan Karl Radek, 1932 yılında, çok itimat ettiği “Rote Fahne” gazetesinin (Almanya Komünist Partisi’nin yayın organı) başyazarı Wollenberg’e, Kremlin’de dolaşırken Stalin’in çalışma odasını gösterecek ve “İşte, Hitler’in zaferinden mesul olanlar burada oturuyorlar.” diyecekti. 1939’da Hitler-Stalin Paktı imzalandıktan sonra ise Stalin, anlaşma gereği 570 Alman sürgün komünistini Moskova’da toplayarak Almanya’ya iade edecekti; katledilmeleri için… Bunların yanı sıra, Kızıl Ordu kurmaylarının anılarında defalarca ifade ettiği üzere, Stalin, Hitler’in SSCB’ye saldıracağına hiçbir zaman ikna olmayacak ve bu sebeple ilk Nazi mermileri Kızıl Ordu’yu gafil avladığında, anlamsız bir şaşkınlığın cenderesine düşecekti (ardından da Troçki gibi cephe cephe savaşmayacak, ülkenin doğusuna doğru yol alacaktı).
Stalin, Alman devrimine ihanetini birleşik işçi cephesi politikasına karşı durarak da sergileyecekti. Komünist Parti ve Sosya Demokrat Parti tabanındaki işçiler, merkez bürolarına ağızlarında bu taleple gelip, sınıf kardeşleriyle faşist rejime karşı ortak bir askeri eylem birliğinde bir araya gelmek istediklerini söylediklerinde Troçkist olmakla suçlanacaklardı. Atomize edilmiş, parçalara ayrılmış, önlerine gerçekçi bir eylem programı konmamış, mücadele etmek istediklerinde burjuva demokratik aşamaların kutsallığını bozmakla suçlanmış (evet, Almanya’da bile!) mücadeleci bir işçi militanları kuşağı, Stalinizm tarafından hem siyasal hem de askeri olarak silahsızlandırıldıkları için yok olacaktı.
Bu ihanetler yaşanmadan önce dahi, Verkhneuralsk Hapishanesi’nde fısıltı gazetesiyle faşizme karşı savaşım metotlarını tartışan Troçkistler, broşürlerinin sonuç kısmında aşağıdaki yargıya varacaklardı:
“Dünya devrimi, en dramatik aşamalarından birine giriyor. Başlıca görevimiz, bunu tüm dünya işçilerine açıklamak; işçileri seferber etmek; işçi sınıfının bu aşamaya yol açan nedenleri anlamasını sağlamak; onun, Stalinist rejim altında proletaryanın zaferinin yalnızca burada mümkün olmamakla kalmayıp Avrupa’da da son derece zorlaştığını ve uluslararası Stalinizmin, işçi sınıfının dünya çapındaki gericilik dalgasının üstesinden gelebilmek için ezmesi gereken belirleyici engellerden biri olduğunu anlamasını sağlamaktır. Bu görevi, elimizdeki tüm olanaklarla yerine getirmekle yükümlüyüz.”
- b.) Stalinizm iktidarda, Leninizm muhalefette
“Leninist muhalefet öncelikle enternasyonal bir akımdır. Onun ortaya çıkışı ve gelişimi, 1921-1923 Avrupa devriminin ilk dalgasının yenilgisini takip eden uluslararası durumdaki keskin değişikliklerde yaşanmıştır.”[4]
“Leninist muhalefetin taktikleri ve görevleri” başlıklı el yazması bu cümlelerle açılıyor. Anlaşılacağı üzere hapisteki Troçkistler kendilerini enternasyonal bir hareketin parçası olarak ilan ediyorlar ve ekliyorlar: Leninist-Bolşevikler, Alman ve Avrupa devrimlerinin yenilgisi sonucunda SSCB’de yaşanmakta olan bürokratikleşmenin ve proletaryanın dünya çapında aldığı yenilgilerin karşısına bir set çekebilmek, akıntıya karşı bir politik ve ideolojik mevzi olarak var olabilmek için kendilerinin kuruluşunu ilan etmişti. Özetle yazarlar bir zaferler değil yenilgiler döneminin içinden geçmekte olduklarının ve bu gerçekliğe uygun düşen görevlerin ileri sürülmesi gerektiğinin bilincindeydiler.
Söz konusu broşürün yazarları Troçki’nin Dördüncü Enternasyonal çağrısının haberini alamadılar. Zira bu çağrı, el yazmaları kaleme alındıktan bir sene sonra yapılacaktı. Çağrının yapılacak olmasının başlıca nedeni Almanya Komünist Partisi’nin Nazilere teslim oluşunu kesin bir politik hatla ilan edişi olacaktı. Bunun yanı sıra Komintern içinden hiçbir ulusal partinin ve parti yöneticisinin, Alman partisine dayatılan bu korkunç yenilgiye karşı bir muhalefet organize etmemiş, hatta itiraz etmemiş olması, Sol Muhalefet’in yöneliminde ciddi bir değişikliği meydana getirecekti: Artık Komintern’de Leninist bir muhalefet örgütleyip, kongreler yoluyla önderliği ele geçirmeye çalışıp, partiyi dönüştürücü reformların çağrıcılığını yapmaya çabalamak anlamsız bir faaliyet olacaktı. Komintern, tıpkı kendinden önceki iki Enternasyonal gibi iflas etmişti.
Belirttiğimiz üzere mahpus Sovyet Troçkistleri yeni Enternasyonal’in kuruluş çağrısının yapıldığını asla öğrenemediler. Yine de yukarıda andığımız metnin içeriğinden de anlıyoruz ki, eğer bu çağrı kendilerine ulaşmış olsaydı, hiç şüphesiz Dördüncü Enternasyonal’in yılmaz militanları ve çağrıcıları arasına gireceklerdi (aslında bize sorarsanız, girmiş bir durumdalar bile!). Zira yazarlar, Leninist bir devrimci işçi enternasyonalinin derhal siyasal arenaya kazandırılması gerektiğini savlıyorlardı:
“Mevcut dönem kendi içinde muazzam devrimci olasılıklar taşıyor. İşte, komünist bir dünya partisine duyulan yakıcı ihtiyaç da buradan da kaynaklanıyor. Komintern’in fethi, onun dünya proleter devriminin başlıca aracına dönüştürülmesi, enternasyonal sol komünist muhalefetin temel görevidir.
Bu yeniden inşa mücadelesinde muhalefet, oportünist önderliklerinin değiştirilmesi üzerinden bu örgütleri keskin bir şekilde reforma tabi tutmaya odaklanıyor.
Bu amaç uğruna muhalefet, enternasyonal komünist hareketin sol kanat proleter unsurlarına bir ideolojik ve örgütsel zemin yaratmaktadır.
Sadece bu görevin mevcut aşamada tamı tamına yerine getirilmesiyle komünist işçiler Lenin’in politikasına kazanılabilir ve Komintern daha üst bir seviyede uluslararası devrimci proletaryanın öncüsüne dönüştürülebilir.”
Bunu yazan kadrolar, Stalinizmin 1933 senesine kadar ki bütün oportünist yenilgi çizgisine tanıklık etmişlerdi. Henüz 1934 Alman devlet başkanlığı referandumunda bürokratların alacağı talihsiz ve hain tutumun habercisi değillerdi. Onlar da Troçki gibi, nitel kopuşun yaşanacağı bu süreçte Komintern’in reforme edilmesi üzerine kurmuşlardı enternasyonal perspektiflerini. Bu onların, uluslararası Bolşevik bir mücadele aygıtının demokratik merkeziyetçi ilkeler eşliğinde var edilmesini şart gören siyasal programlarının mantıksal bir devamıydı.
Sovyet Troçkistleri broşürlerine Leninist muhalefetin ortaya çıkışını, mücadele dinamiklerini, programının oluşumunu ve tarihsel temellerini anlatarak devam ediyordu. Ekim Devrimi kadrolarının nasıl Sol Muhalefet’te merkezileştiklerini, parti içi işçi demokrasisini tesis etmenin metotlarını ve muhalefetin o günden sonraki taktikleri ile stratejilerini tartışarak el yazmasını sonlandırıyorlardı.
“Ülkedeki durum ve Bolşevik-Leninistlerin görevleri” başlıklı broşür, tamamen Stalinist ekonomi politikalarıyla hesaplaşmaya ayrılmıştı. Toprakların, kır işçilerinin ve yoksul köylülerin Sovyetik tipte örgütlerle dayanmadan bürokratik kolektifleştirmenin bir felaket ile sonuçlanabilecek olduğunu öngören metin, sanayileşmenin Leninist değil rekabetçi kriterlerle uygulanmasının bürokratik bir uygulama olduğunu öne sürüyordu. Bu tip bir sanayileşme ancak günü kurtarabilir ve Sovyet proleterlerinin yaşam koşullarında beklenen devrimci ilerlemeyi organize edemeyebilirdi (ki bu tahmin doğru çıkacak ve Stalin savaştan sonra, Doğu Almanya’nın bütün sınai kompleksini yerinden söküp Rusya’ya taşıyarak, yine bir başka geçici önleme başvurmak zorunda kalacaktı).
Beş Yıllık Ekonomik Plan’ın ilk iki senesinin gösterdiği başarılar (zira el yazması yazıldığı sırada plan üçüncü senesine henüz girmekteydi), merkezi planlamaya dayanan bilimsel bir sosyalist ekonominin başarıları ve kazanımları olarak hak gördükleri şekilde inceleniyordu. Stalinizmin, sağcı Bukharin kliğinin piyasacı ekonomi politikalarını bir anda terk edip, Sol Muhalefet’in seneler önce kongreye sunduğu kolektifleştirme ve sanayileşme planlarının son derece çarpık ve yozlaşmış bir bürokratik formatını uygulamaya sokmuş olması, onun merkezci siyasal doğasının maceracı ve savrulmaya müsait eğilimlerinde yattığı yazılıyordu.
Ardından muhalif belge, alternatif bir devrimci sosyalist ekonomi programı da sunuyordu:
“Kahrolsun bürokrasinin ayrıcalıkları!
Bütün iktidar işçi sınıfına!
Proletaryanın devletteki önderlik rolünü sürekli olarak arttırmayı güvence altına alacak olan proletarya diktatörlüğünün daha üst bir aşamada yeniden tesisi için!
Sanayinin optimal oranlarına ulaşılması için, emekçi halkın ve proletaryanın yaşam standartını yükseltecek olan bir politika!
Konseylerde, meslek odalarında ve partide işçi sınıfı demokrasisi için!
Proletaryayı Bonapartist karşıdevrim karşısında silahlandırmak için!
İşçi sınıfının yaşam seviyesini yükseltmek için!
Yoksulların sendikalarını örgütlemek ve proletarya ile orta köylülük arasında bir ittifak politikası için!
Kahrolsun Stalin’in “devamlılık” politikası! Çok yaşasın kır yoksullarının ve tarım emekçilerinin orta köylülükle oluşturduğu ittifakın inisiyatifine dayanan Leninist kolektifleştirme!
Ustryalov-Bukharin’in yeni NEP programına karşı çıkmak için! Kulak’ların sömürücü taleplerini sınırlandırmak için!
Çok yaşasın dünya proleter devriminin, bizim devrimimizle olan seri bağı!”
Ulaşabildiğimiz metinlerin içeriğinin de anlattığı üzere, söz konusu dönemde iktidar Stalinist merkezci-bürokratik programın işgali altındaydı. Muhalifler otantik bir sosyalizme ilerleyiş anlayışını öne sürüyor ve SSCB’nin ilk senelerine damgasını vurmuş olan ilerleme sarmalının sürmesi için, anıtsal değil metodolojik bir “Lenin’e dönüş” yolu savunuyorlardı. Bu, hangi dogmatik, doktriner ve “realist” ekol neyi öne sürerse sürsün, zamanın şartları altında, sosyopolitik olarak mümkündü. Bu devrimci ihtimal, Sovyet ve dünya işçilerinin Kremlin ve Komintern bürokrasisine karşı kazanacağı nihai bir iktidar zaferine sımsıkıya bağlıydı. Çarlık rejiminde ve SSCB’de Leninist-Bolşevizm işçi sınıfı kazandığında kazandı, o yenildiğinde ise yenildi. Troçkistlerin siyasal kaderi, proleter safların şaşmaz bir gölgesi gibiydi. İkisinin de akıbeti birbirinin aynısı oldu.
- c.) Sonsöz: Dördüncü Enternasyonal’in 80. yaş günü
3 Eylül 1938’de, Marx, Engels ve Lenin’in dünya partisi geleneklerinin devamcısı olarak toplanan kadrolar, Nazilerin ve GPU’nun tutuklama ve katletme tehditleri altında, Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş kongresini topladı. Sosyalist devrimin yeni dünya partisinin güçleri soykırıma uğramış, dağıtılmış ancak en önemlisi de öncülüğünü üstlendiği işçilerin safları sayısız düşman tarafından darbe üzerine darbe almıştı. Bütün bu yenilgi momentlerine rağmen, Dördüncü Enternasyonal şunu başardı: 1917 Ekim’inde, dünyanın bütün ezilenlerinin içten desteğiyle bina edilmiş olan tarihin ilk işçi devletinin var edilebilmesini sağlamış olan devrimci Marksist yöntemin muhafaza edilmesi ve geliştirilmesi.
Sol Muhalefet’in isimsiz kadroları, Leninizmin organik ve politik devamcılığını üstlenmemiş olsalardı, Dördüncü Enternasyonal hiç var olmayacaktı. Troçki bu ilişkiyi, 29 Ağustos 1937’de şöyle açıklamıştı:
“Yalnızca IV. Enternasyonal’in kurucuları, Marx’ın ve Lenin’in geleneklerine sahip çıkarak, teoriye yönelik ciddi bir tavır geliştirmiştir. Ekim Devrimi’nden 20 yıl sonra, devrimcilerin yeniden, mütevazı propaganda hazırlığı mevzilerine geri dönmek zorunda kalmalarına varsın cühela takımı gülsün. Başka sorunlarda olduğu gibi bu sorun karşısında da büyük sermaye, kendilerini ‘sosyalist’ ya da ‘komünist’ sayan küçük burjuva cahil takımından daha kavrayışlıdır: IV. Enternasyonal sorununun dünya basını sütunlarından hiç eksik olmaması boşuna değildir.
(…)
Enternasyonal’in gelecekteki başarısının en önemli güvencesi, geniş tarihsel yoldan değil, organik olarak Bolşevizm’den türemiş olmasındadır.”
Dördüncü Enternasyonal’in Bolşevizmden organik olarak türemiş olmasının sağlayıcıları, her ne kadar onun kuruluşuna tanıklık edememiş de olsalar, el yazmaları keşfedilen Sovyet Troçkistleri de dahil olmak üzere, Stalinizmin binlerce komünist muhalifiydi.
1989 ve 1991 senelerinde, Stalinist bloklar iki evreli bir çöküşün içine girdiler. 70’li ve 80’li seneler boyunca Komünist Parti bürokratları eski SSCB’de ve Doğu Avrupa’nın tampon ülkelerinde dış ticaret üzerindeki devlet tekelini kaldıran, planlı ekonomiden vazgeçen, özel mülkiyete yeni haklar tanıyan kongre kararları çıkartmışlardı bile. Stalin’in egemenliğinde geçen bütün kongreler, dejenere olmuş işçi devletinin “emperyalizmle bir arada barış içinde yaşam” için elinden geleni ardına koymayacağını, uluslararası ticari ilişkilerin kutsallığını bozmayacağını deklare ediyordu.
1991 senesine gelindiğinde Lenin ile Troçki’nin Sovyet proleterleri ile edindikleri enternasyonal sınıf mevzilerin pek azı bırakılmıştı geriye. Stalinist bürokrasi bunların hemen hemen hepsini on senelere yayılan bir ölçekte temizledi ve ardında biriktirdikleri servetin mantıksal politik yönelimi dolayısıyla kapitalizmi restore etti. Yıkılan sosyalizm değildi; yıkılan karşıdevrimci ve işçi düşmanı bürokratik rejimin programı olarak Stalinist rejimdi.
Devrimci sosyalizmin asıl sözcüleri ile taşıyıcıları daha 1923 yılında, dünya devriminin geri çekilişiyle beraber muhalefete düşmüşlerdi. Bu muhalif kadrolar, burada saymaya yerimizin dahi yetmeyeceği zorluklar içerisinde, Leninist ilkelerin ve programın şaşmaz mirasçıları olarak Dördüncü Enternasyonal’i ilan ettiler. Sol Muhalefet ve onun sayısız şehidi, Stalinist yozlaşmaya karşı Ortodoks Marksizmin yöntemsel perspektiflerini, sınıfsız topluma gidişatta bir pusula olarak önerdi.
Bugün onların haklı çıktığı, bu bürokratik dejenerasyonun ancak kapitalizmin yeniden inşasıyla sonuç bulabilecek antileninist bir tümör olduğu, bütün yönleriyle kanıtlanmıştır. Buyurun, onların el yazmalarını inceleyin. Onların zindanların beton zeminlerinin altına sakladıkları broşürlerini okuyun. Bu belgelerde kristalize olan Bolşevik-Leninist program o sıralarda ne Stalin’in merkezcileri, ne de Bukharin’in sağcıları tarafından benimseniyordu. Onların küçük-burjuva milliyetçilikleri, sosyalizmi ulusalcı bir bağlamda yorumlayışları, işçi demokrasisine değil bürokratik mekanizmalara inanmaları, dünya devrimi ve sürekli devrim benzeri Leninist ilkelerin antitezleri olan gerici önermeleri hâkim kılmaları tarihin ilk proletarya diktatörlüğünü yıkıma götürdü.
Ancak sosyalizmin adı temiz kaldı. Çünkü ona sahip çıkan kadrolar fabrika fabrika, kamp kamp, zindan zindan, sokak sokak antistalinist mücadelenin komünist tohumlarını ekiyorlardı. Bugün o tohumlardan toprağın üzerine çıkmanın zamanıdır. Bize bu mirası bırakan devlerin omuzlarında duruyoruz ve buradan dünyayı anlayıp değiştirebilecek güce sahibiz.
[1] https://www.marxists.org/archive/james-clr/works/1941/01/history-opposition.htm
[2] https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1923/mar/05.htm
Ayrıca bkz. https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1923/mar/05b.htm
[3] Rusça metin için bkz. https://www.academia.edu/36368027/%D0%A4%D0%90%D0%A8%D0%98%D0%A1%D0%A2%D0%A1%D0%9A%D0%98%D0%99_%D0%9F%D0%95%D0%A0%D0%95%D0%92%D0%9E%D0%A0%D0%9E%D0%A2_%D0%92_%D0%93%D0%95%D0%A0%D0%9C%D0%90%D0%9D%D0%98%D0%98_%D0%91%D0%BE%D0%BB%D1%8C%D1%88%D0%B5%D0%25B
Yorumlar kapalıdır.