Tunus cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine dair notlar

Tunuslu aktivist ve yazar Majid Hawachi’nin Tunus’ta gerçekleşen seçimlere dair analizi.

Bugün dünyanın her yerinde “demokratik seçimler” ile kastedilen, mafyatik siyasi ayaktakımının denetim ve yönetiminde olan bayağılıklardır. Ama Tunus’ta siyasetçilerin aşağılık manevralarına rağmen, seçmenler nezdinde ve özellikle gençler arasında kitlesel ve oldukça öğretici bir tepkinin öne çıktığına baştan dikkat çekmek gerekir.

Cumhurbaşkanı Béji Kaid Essebsi’nin vefatı nedeniyle Cumuhurbaşkanlığı erken seçimlerinin ilk turu 15 Eylül 2019, ikinci turu ise 13 Ekim’de; parlamento seçimleri ise 6 Ekim’de düzenlendi. Tek kelimeyle, bu seçimler kronikleşmiş ve 2011’den beri gitgide ağırlaşan genel kriz koşullarında düzenlendi. Bu krizin en öğretici yanı, protesto hareketleri ile ifadesini bulan halk hoşnutsuzluğu ve hatta ülke çapına yayılan düzensiz, bitmek bilmeyen ayaklanmalardır. Aynı zamanda, halk kesimleri ile emekçiler arasında çatlak sesler giderek arttı, öyle ki hangi eğilimden olursa olsun siyaset zümresi kitleler nezdindeki tüm inandırıcılığını yitirdi. Bunu anlatmak için geçen yıl düzenlenen belediye seçimlerine korkunç katılım oranından (%30 civarında) söz etmek yeterlidir. Genelleşmiş yolsuzluğun ve ahlaki çöküntünün hüküm sürdüğü bir ortamda, söz konusu çatlak, siyaset zümresinin değişik kesimleri arası ve bizzat bunların kendi içlerindeki kısır ve iğrenç çıkarlar için verilen bitmek bilmeyen mücadeleler nedeniyle derinleşti. Bu seçim vesilesiyle zihinlere en çok kazınanın, yolsuzluğa nefret kusan bir halkın bu kitlesel tiksinme, bu iğrenmesi olduğuna inanıyorum. Ahlakî krizin etkisi, ağırlığı ve derinliğinin, acınası maddî koşullardan daha fazla hissedildiğini bile söyleyebilirim.

Elbette, seçimlerin yerel koşullarının yanı sıra Cezayir, Libya, Irak, Venezuela ve Şili’deki isyanlar tarafından belirlenen bölgesel ve uluslararası bağlamı da göz önünde bulundurmak gerekir.

Siyaset zümresinin değişik kesimleri, aralarındaki gırtlak gırtlağa mücadeleye rağmen, bir seçimin gerekliliği konusunda şaşırtıcı biçimde mutabık kaldılar. Sandığa gidilmeyeceği saplantısı; “demokratik bir geçiş”in gerekliliği, “vatandaşların seçmen listelerine kaydolmaları” zorunluluğu, “en büyük vazife olarak seçimde oy kullanmak” vb. sloganları hep bir ağızdan tekrarladıkları ortak bir seçim öncesi kampanyasında ortaklaşmalarına neden oldu. Kısacası, tuvalette bile rahat vermeyen, her gün aralıksız devam eden, seçimi bir hayat memat meselesi haline getiren bir ezber!

Bir buçuk milyon genç seçimi düzenlemekle görevli ISIE tarafından kendiliğinden kayıt altına alınmıştı. Buna rağmen, seçmen vasfına (9,5 milyon) sahip olup seçmen listelerinde isimleri olmayan gençlerin sayısı üç milyondan fazlaydı.

Cumhurbaşkanlığı seçimine yirmi altı aday katıldı. Pek çok bağımsız adayın yanı sıra tüm politik eğilimler temsil edilmişti. Seçim kampanyası herkes bakımından son derece sert geçti. Kampanya, siyasi aktörlerin seçimi kazanmak için ortaya koyduğu paranın ve muazzam miktarların gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Propaganda, lojistik ve seçmenlerin oylarını satın almak için herkesin gözleri önünde bir servet harcandı. İslamcı ve mafyatik Nabil Karoui’nin seçim kampanyası sırasında yabancı lobi şirketleriyle çalışmasıyla büyük bir bir skandal patlak verdi.

Yirmi altı adayın arasında biri, mafyatik uygulamalarıyla diğerlerinden ayrıldı. Söz konusu kişi, bir televizyon kanalının sahibi ve üç yıl önce bir hayır derneği kurmuş olan Nabil Karoui idi. Yaptığı hayır işleri, seçmenlerin oylarını çalmak için güya işine yarayacaktı. Ama aşağılık uygulamaları (kara para aklama ve vergi kaçakçılığı) nedeniyle seçim kampanyasından iki hafta önce hapse girdi.

Seçim sonuçları herkesi şaşırttı! Adaylardan Kays Said ilk turu kazandı. Aylardır anketler onu öne çıkarsa da ansızın ortaya çıkan biriydi. Anayasa hukuku uzmanı bir akademisyen ve bağımsız bir adaydı. 2011’den önce bir geçmişi yoktu. 2011’den sonra, Ridha Lenin lakaplı Ridha Meki denilen biri ve sol eğilimli bazı bağımsız çevrelerde etkin bir faaliyet yürüttü. Temsilî demokrasiye alternatif olarak, tabandan “yerel konseyler” anayasası fikrinin ajitasyonunu yaptılar. Bu fikir, çok çekingen bir şekilde olsa da seçim kampanyasında ileri sürdüğü tek seçim kozuydu. Ama bu kampanyada rakipleri karşısında önemli bir avantaj sağlamasına neden olan geniş bir genç kesimin desteğini aldı.

Ama neticede tüm gözlemciler onun başarısında belirleyici etkenin; hukukçu ve akademisyen olmasının yanı sıra “temiz”, yani yolsuzluğa bulaşmaması olduğu konusunda mutabakata varıyorlar. Kayda değer bir genç kitlenin de içinde bulunduğu 600 binden fazla kişi ona oy verdi ve oyların %18’ini alarak, mafyatik Nabil Karoui (%15) ile İslamcı adayı (%12) geride bıraktı.

Sağın ve merkezin diğer adayları bakımından bu seçim, %7’yi aşamadıkları için tam bir başarısızlıktı. Ama Halk Cephesi’nin iki adayı bakımından (Rahoui %1, Hamma Hammami %0,7) ise bozgun hiç de sürpriz değildi.

Yorumlar kapalıdır.