Geçtiğimiz günlerde Ankara’nın Polatlı ilçesindeki kum fırtınası sonucunda 6 kişi yaralandı; binalar, ağaçlar ve mevsimlik tarım işçileri zarar gördü. Yakın zamanda yaşanan sellerde de hayatını kaybedenler ve maddi hasarlar olmuştu. Hayatımızın neredeyse olağan bir parçası haline gelen bu felaketleri ne “kader, fıtrat” diyerek geçiştirebiliriz ne de “doğanın intikamı” gibi tanımlarla hafifletebiliriz. Çünkü bu doğa olaylarının gerçekleşmesi veya sonuçlarının yıkıcılaşması; iklim değişikliğiyle, doğanın talanıyla ve kâr odaklı çevre politikalarıyla doğrudan ilişkili.
Meslek odaları ve bilim insanları sayesinde ulaşabildiğimiz bilgilere göre Polatlı kum fırtınası bölgedeki rekor kıran sıcaklıklarla ve uzun süreli kuraklıkla bağlantılıydı; iklim değişikliğiyle sıcaklık ve kuraklığın artması nedeniyle de bu tür fırtınaların tekrarlanması kaçınılmaz.[1] Kırsal alanlarda normal olan bu olay, şehirlerde gerçekleştiğinde yeşil alan kaybı nedeniyle tehlikeli hale geliyor.[2] Meteoroloji Mühendisleri Odası’nın işaret ettiği çözüm ise ormanlaştırma.
Erdoğan’ın 2008’de HES’leri savunurken söylediği “Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim. Ta belediye başkanlığından beri çevrecilik konusunda neler yaptığımı özellikle İstanbul’da yaşayanlar çok iyi bilir. Nasıl ağaçlandırdığımı iyi bilirler,” sözlerinden bugüne değin yaşadığımız şey, çevre felaketlerinin önünün açılması oldu. Bırakın ağaçlanmayı ve çevreci belediyeciliği; Türkiye’nin her yerinde daha fazla betonlaşma, daha fazla yeşil alan kaybı, daha da fazla doğa talanı gördük. İktidar bugüne kadar milyarlarca fidan dikmekle övünüyor, orman varlığımızın arttığı söyleniyor. AKP Türkiye’de ormanlık alanların kendi iktidarı süresince arttığını iddia ediyor. Peki gerçekten de öyle mi? Ormancılar Derneği’nin 2019 Yılı Türkiye Ormancılığı Raporu, hükümetin tıpkı enflasyon hesaplamasında yaptığı gibi bir hesaplama değişikliğine giderek daha fazla ormanlık alana sahip olduğumuz sonucuna vardıklarını söylüyor. Uluslararası kriterlere göre minimum 0,5 hektarlık bir alanda %10’dan fazla ağaç varsa (buna kapalılık deniyor) burası orman olarak kabul ediliyor. Türkiye’de ise bir alanın orman olarak nitelendirilmesi için kapalılık kriteri bulunmamakta ve özel arazilerde minimum 3 hektarlık bir alan büyüklüğünün olması yeterli bulunmakta.[3] Dolayısıyla uluslararası kriterlere göre orman olarak kabul edilmeyen yerler Türkiye’de orman olarak gösterilebiliyor. Bu ne gibi sonuçlar mı doğuruyor? Örneğin madencilik için açılmış olan alanların standarda göre orman arazisi olarak kabul edilmemesi gerekirken, hükümete göre burası hâlâ orman alanı olarak görünüyor. Bunlara HES ve JES’lerin inşa edildiği orman alanlarını da dahil edebilirsiniz. Yani hükümet, talana açtığı ormanların artık orman arazisi olmadığını kabul etmiyor. Diğer yandan, temmuz ayında TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda ilk 19 maddesi kabul edilen bir yasa teklifi ormanlık alan tanımını değiştirecek ve orman talanının önünü açacak.
ABD’de Trump’ın iklim değişikliğine inanmadığını söylemesi ve Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun Amazon yangınlarını yalanlaması arasındaki benzerlik, bunun da ötesinde bu benzerliğin bize bu coğrafyadan bir şeyleri anımsatması tesadüf değil. Türkiye, dünyadaki diğer burjuva hükümetlerin doğa talanını örnek göstererek yapacak bir şey olmadığını bizlere ispat etmeye çalışıyor. Ancak gerçeklik bunun tam tersi. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de emeğe ve işçilere yapılan saldırılar hep bir bütünün parçası oldu. Çünkü sermaye birikimi için doğayı talan edip işçi emekçileri korkunç koşullarda çalıştırmaktan daha kârlı bir yöntem yok. Sadece doğayı korumak ve iklim krizini sonlandırmak adına değil, işçi ve emekçilerin daha iyi koşullarda yaşayabilmeleri için de çevre mücadelesiyle emek mücadelesini birleştirmemiz gerekiyor. Ormansızlaşmadan da, kuraklıktan da, kum fırtınaları ve sellerden de bizi koruyabilecek başka bir seçenek mümkün görünmüyor.
[1] Hava Delisinin Not Defteri, https://bit.ly/343RK96
[2] Ekoloji Birliği, https://bit.ly/3n2FMp5
[3] Türkiye Ormancılar Derneği, https://bit.ly/33eiBjA
Yorumlar kapalıdır.