Geri sayımı durdurmak

Türkiye pandemide geri sayıma başladı. Bu geri sayım “üç, iki, bir” dedikten sonra alkışlarla tamamlayabileceğimiz bir geri sayım değil. Yaşadığımız geri sayım daha ziyade aksiyon filmlerindeki saatli bombanın geri sayımına benziyor. Tedbirlerin azaltılması ile kötü günlere doğru geri adım atılıyor. Dünya genelinde de en çok yeni vakanın açıklandığı bir dönemin içindeyiz.

Haziran ayından itibaren tedbirlerin gevşetilmesiyle vaka sayılarında hızlı artışlar yaşandı. Aktif hasta sayısı (yani hâlâ hasta olup hastalığı bulaştırabilecek, iyileşen ve ölenlerden arındırılmış insan sayısı) ağustos ayının ilk günlerinden beri artıyor ve bu yazının yazıldığı 27 Eylül tarihinde 30 bin 806’ya çıktı. Şu anda resmi verilere göre aktif vaka sayısı 3 Haziran’dakine denk. Yani geri sayımda hükümet tarafından tedbirin gevşetildiği, “yeni normal”in ilan edildiği döneme döndük.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın pandemiyle mücadele etmesi, ülke ortalamasından 8,5 kat daha fazla enfekte olan hekimleri koruyacak önlemleri sıralaması gerekirken kendisi bunun yerine bizi suçluyor. Koca adeta “okullar olmasa milli eğitimi çok iyi idare ederdim” dercesine “şu hastalar olmasaydı pandemi kolay iş” diyor. Kendisinden aynen alıntılıyoruz: “Kurallardan taviz verirseniz, hasta sayımızın artması ve yeni kayıplarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. (…), siz bu savaşta kararlı olmadıkça istenilen sonucu alamayız. Tedbirde kararlı olun.” Hastalıkla yüzleşen biziz, teste ulaşmada güçlük çeken biziz, işyerlerimizde kalabalık şekilde çalışmak zorunda olan biziz ve suçlu olan yine biziz.

Aslında bu yaklaşım yeni değil. Türkiye öncesinde de tam olarak böyle yönetiliyordu. Benzer bir şeyi Adalet Bakanlığı yapamaz diye hayal kurabiliriz. Bugüne kadar hiçbir adalet bakanı; “Vatandaş kanunlara-kurallara uymuyor. Mesela cinayet yasak ama gidiyorlar cinayet işliyorlar. Sonra suçlularla biz uğraşıyoruz. Halbuki kurallara uysalar, cinayet işlemeseler suçlu sayısı da düşecek” dememiş olsa da pratikte yaşanan bu. Türkiye dünyada en çok kadın ve iş cinayetinin yaşandığı ülkelerden biri. Çünkü yetkililer caydırıcı yasaların çıkmasını sağlamıyorlar. MÜSİAD il başkanı Yaşar Coşkun, Sakarya’da sahibi olduğu havai fişek fabrikasında yaşanan kazadan sorumlu tutulmuyor. Kadın cinayetlerine cüzi cezalar verildiği gibi daha düne kadar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmak isteniyordu. Sözleşmede kalınsa da doğru bir uygulama yapılmıyor. Sonuç olarak iş cinayetlerinden işçiyi, kadın cinayetlerinden de kadını sorumlu tutan bir sistemde pandemi yaşandığında vatandaşın suçlanması aslında “eski normal”. Çünkü sistem işçi düşmanı. Kanunlar ve tüm kurumlar ve hatta rejimin kendisi dahi sorunları çözmek değil, zenginleri daha zengin yapmak için işliyor.

Tablo yine de karanlık değil. Çünkü işçi ve emekçiler olarak yalnız değiliz. Tavrını emekçilerden yana koyan çok sayıda emek örgütü var. Şu dönemde bunların başında da TTB geliyor. Tabip Odası hem pandemi hakkında güvenilir veriler sundu hem de Vestel gibi virüsün yayılma merkezi haline gelen yerler hakkında tereddütsüz müdahalelerde bulundu. İşte bu yüzden TTB’nin “Yönetemiyorsunuz, Tükeniyoruz!” eylemleri sonrasına Bahçeli TTB’nin kapatılmasına yönelik çağrılarda bulunmuştu.

Hekimleri hedef almak, savaş varken orduyu lağvetmeye benzese de Bahçeli’nin tavrı da aslında tutarsız değil. Çünkü Saray rejimi bugüne değin sadece patronların çıkarına olacak çalışmaları sürdürdü. Karşılığında ülkenin doğal varlıkları talan edildi, işçiler korkunç koşullarda çalışmaya zorlandı, sistemin erkek egemen ruhu yaşasın diye kadına yönelik şiddet önlenmedi, sonunda işçiler daha çok hak talep eder korkusuyla Kürtlere hakları tanınmadı.

Normal zamanlarda da işçiler için iyi haberler azdı, ama şimdi enfekte ve ölüm haberlerini her geçen gün artan sayılarla alıyoruz. Kötü günlere doğru geri sayıyoruz.

Millet İttifakı içindeki muhalefet ise bir sonraki seçimde kendilerinin kazanacağına inandıkları için mücadele etme gereği görmüyor. Tedbir alınması, emekçilerin hayatının daha iyiye gitmesi için bir çaba içine girmiyor. Sonuç olarak da yaşanan kayıplara karşı işlenen tüm suça ortak oluyor. Peki, geri sayım durdurulabilir mi? Evet. Nasıl mı? Emek örgütlerimize sahip çıkarak, örgütlenerek ve buralarda patronun elinde biriken, bizden saklanan zenginliğin pandemi ile mücadele ve emekçiler için kullanılması adına baskı oluşturarak işe başlayabiliriz. TTB’yi saldırılara karşı savunup tüm sağlık çalışanlarının mücadelelerine patronlardan ayrışarak destek verirsek geri sayımı durdurur ve kötüye değil, iyiye doğru ilerleriz.

Yorumlar kapalıdır.