Ormana ağıt

24 Temmuz sabahı Muğla, Milas’taki Akbelen Ormanı’na jandarma ve kesim ekipleri girdi. Limak Holding’in iştiraki olduğu YK Enerji’nin kömür maden sahasını genişletmek için Akbelen Ormanı’nı talan etmesine karşı İkizköylüler 2019’dan beri direniyordu. İş makineleri ormana girince İkizköylü kadınlar ağıt yaktılar. Çünkü onların mücadelesi yaşam mücadelesi; Akbelen Ormanı onlar için yaşam demek, can demek. Devlet ise canlarına kastediyor.

Biz orman yangınlarıyla boğuşurken hükümetin ormanlara iş makineleri salması şaşırtıcı değil. Ormanlar, Saray rejiminin maden ve inşaat projelerine peşkeş çekmek için en gözde alanlar arasında. Deprem bölgesinde de ormanlık alanları torba yasayla TOKİ’ye vermeye çalışıyor. Konutların yapılacağı bölgelerde 19 bin 920 dönüm ormanlık alan ve 2 bin 578 dönüm zeytinlik bulunuyor. Fırsattan istifade torbaya deprem bölgesi dışında birkaç il de eklenmiş. Elbette deprem bölgesindeki birincil ihtiyaçlardan biri barınma sorununun acilen çözülmesi. Ancak sorun, yeni konut projeleri için ilgili meslek odaları ve belediyelere danışılmamış ve ormanlar ile zeytinliklere alternatif bölgelerin araştırılmamış olmasında. Depremin ardından aylar geçmişken yaralar hâlâ sarılmadı, devletin önceliğiyse yandaş şirketlerin bir an önce kâr elde etmesi.

Saray rejiminin her afeti kâra dönüştürme hırsına yazları orman yangınlarıyla tanık oluyoruz. İki yaz önceki yangınlar, hükümetin orman yangınlarıyla mücadelede ne kadar zayıf/isteksiz olduğunu en net şekilde göstermişti. Kısa sürede gerçekleşen yüzlerce yangın plansızlık, gerekli ekipman yokluğu, çürümeye terk edilen yangın müdahale araçları, hurda diye bekletilen uçaklar nedeniyle acı bilançolarla sonuçlanmıştı. Şunları da hatırlayalım: Bu yangınlar olurken Resmi Gazete’de yayımlanan Turizmi Teşvik Kanunu ile ormanlar “kamu yararı”na turizme açılmıştı. Aynı günlerde Limak Holding Akbelen Ormanı’na girmiş, bahane olarak da yakındaki yangınların sıçramasıyla Akbelen Ormanı’nda da yangın çıkmasını önlemeye çalıştıklarını ifade etmişti.

Her yaz kâbusumuz haline gelen orman yangınları bu yıl da devam ediyor ve deprem bölgesi yangın riskinden muaf değil. İklim krizi durdurulmadıkça her yıl bir öncekini aratan sıcaklar yaşayacağız ve orman yangınları kaçınılmaz olacak. Hal böyleyken ormanlık alanları ranta açıp beton yığınlarına dönüştürmek akıldışı. Ancak kapitalizmde mantık aranmaz. Her yangın sonrasında benzer senaryoları görüyoruz. Yanan alanlar otel vb. yapılar için talan ediliyor ya da bilim insanlarının uyarılarına kulak tıkanarak sırf göz boyamak için birkaç ormanda alelacele ve hatalı rehabilitasyon çalışmalarına girişiliyor. Aynı senaryoyu defalarca daha yaşama lüksümüz yok. Orman yangınlarıyla, daha genel anlamda ise iklim kriziyle mücadele planımızın olması şart. Bu plan doğadan ve emekten yana olmadığı müddetçe bizi daha büyük yıkımlar bekliyor.

Yorumlar kapalıdır.