20 Haziran’da asgari ücrete yapılan zam açıklandıktan hemen sonra her şeye zam geldi desek herhalde abartı olmaz; ekmeğe, ilaca, yakıta, doğalgaza, internete… Fiyat artışları yetmezmiş gibi KDV’nin de yüzde 18’den yüzde 20’ye çıkarıldığını öğrendik, ki bu ürün gruplarının içinde deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, peçete, ped, bebek bezi gibi temel ihtiyaç ürünleri de var. Bu ürünlerin büyük bir kısmı hâlihazırda lüks tüketim ürünleri kapsamında olduğu için KDV yetmezmiş gibi bir de özel tüketim vergisine (“ÖTV”) tabi.
ÖTV nedir?
ÖTV hazineye gelir sağlamak ve bütçe açığını finanse etmek amacıyla ilk kez Tansu Çiller başbakanlığında meclise sunuldu. Meclise sunulan ilk ÖTV kanun tasarısı 18 maddeden oluşuyor ve kanun kapsamına akaryakıt, petrol ürünleri, madeni yağlar, beyaz eşya, alkollü içkiler, tütün mamulleri, meyve suları dahil edilmiş. Ama bu kanun tasarısı 1995 yılında yapılan seçimler nedeniyle sonuçlanamamıştı. İkinci hamle ise 1996’da Başbakan Mesut Yılmaz döneminde geldi. Bu defa kapsamına petrol ürünleri, motorlu araçlar, kolalı içecekler, alkollü içkiler, tütün mamulleri, beyaz eşya gibi tüm lüks tüketim malları girmekteydi. Ama gel gör ki bu tasarı da 18 Nisan 1999 seçimlerinden dolayı öylece olduğu yerde kaldı ve yasalaşamadı. Nihayet bu başarı üçüncü denemesiyle Bülent Ecevit’e ait oldu ve bugünlere kadar gelindi. Bugünlerde ne var diyeceksiniz? Temmuzda Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan karara göre, düzenleme öncesi benzinde litre başına 2,52 TL olan ÖTV tutarı neredeyse dört katına, 7,52 TL’ye çıkarıldı. Başka bir örnekle, 500 bin TL’ye alacağınız ortalama bir aracın vergisiz bedeli 184 bin TL, yani araç için yüzde 130 oranında ÖTV ve yüzde 18 oranında KDV ödeyerek bütçe açığını finanse ediyorsunuz. Benim aracım yok, her yere toplu taşımayla gidiyorum deseniz de ÖTV’den kaçamıyor, kaçınamıyorsunuz zira toplu taşıma yakıtı için de ÖTV ödemeye devam ediyoruz, yani toplu ulaşıma bile ulaşamıyoruz.
Güneş kremi de haktır hijyen de!
Dönem dönem seçim vaadi konseptiyle veya iktidarın politik tercihlerine göre indirilen, azaltılan vergi oranlarının fiyatlara doğrudan yansımadığını zaten biliyoruz. Dolayısıyla KDV’nin de ÖTV’nin de indirilmesini veya bazı ürün grupları için muaf tutulmasını söylemenin aslında biz emekçilere hiçbir faydası yok. Bütçe açığını kapatmak emekçilerin değil, bu açığı yaratan patronların yükümlülüğüdür. 6 Şubat depreminin etkileri hâlâ sürerken, üzerine sel gibi yeni afetler yaşanan Ordu gibi illerde insanlar en temel haklarından mahrum şekilde hayatta kalmaya çalışırken, temel ihtiyaçların vergilendirilmesi kabul edilemez. Devlet patronların çıkarlarını korumak yerine temel ihtiyaçların üzerindeki tüm vergileri kaldırmalı; en başta Hatay, Maraş, Adıyaman, Elazığ, Malatya gibi depremin yaşandığı illerde bu ürünlerin stokları halka açılmalı, halka ücretsiz olarak dağıtılmalıdır. Ped de ihtiyaçtır, güneş kremi de, diş macunu da, şampuan da, daha iyi gıda, daha iyi koşullarda barınma, sağlık ve eğitim de…
Çünkü biz buna değeriz!
Yorumlar kapalıdır.