Kıdem tazminatının gaspına hayır! Kıdem tavanı derhal güncellenmelidir!

İşçilerin en önemli ekonomik güvencelerinden olan kıdem tazminatı tavanı son 40 yılın en düşük seviyesine geriledi. 1982 yılında asgari ücretin 7,5 katı, 1992 yılında da 5,7 katı olan kıdem tazminatı tavanı, temmuz ayında asgari ücretin 1,75 katına geriledi.

İş Kanunu’na tabi çalışanlara, bir yıllık hizmet karşılığı 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı ödenir. Ancak, işçinin ücreti ne olursa olsun ödenebilecek kıdem tazminatı, altı ayda bir memur maaşı katsayısına göre belirlenen tavanı aşamıyor. Temmuz ayında olduğu gibi memur maaşına yapılan artışın maaş üzerinden değil de ilave ödemeler üzerinden yapılması -ki buna seyyanen zam deniyor- bu artışın gerçeği yansıtmayan resmi enflasyon rakamının dahi altında kalmasına ve kıdem tazminatı tavan ücretinin asgari ücrete yaklaşmasına neden oldu.

Kıdem tazminatının yıllar geçtikçe eriyor olması iş yaşamını güvencesizleştiren, ücretleri baskılayan, toplumun büyük çoğunluğunu sefil hayat koşullarına mahkûm eden iktidarın emek düşmanı politikalarının sonucu. Kıdem tazminatının erimesi demek fiiliyatta bu hakkın gaspı demektir. Zira kıdemin iş yaşamındaki en önemli karşılığı işçilerin işten çıkarılmasına engel olmasıdır. Hatta yıllar geçtikçe işverene önemli bir “külfet yaratması” nedeniyle görece daha yüksek maaşlı kıdemli işçilerin daha ucuz ve güvencesiz çalışma koşullarına razı olmak zorunda kalan yeni işçilerle yer değiştirilebilir olmasına engel olmaktır. Ancak gelinen noktada kıdem tazminatı işçiyi koruyan, işverene yönelik bir yaptırım olmaktan çıkarılmış, hesap oyunları ile kuşa çevrilmiştir. Bu durum aynı zamanda işçilerin sendikalaşmasına da darbe vurmayı amaçlamaktadır. Baraj kısıtı, işkolu değişiklikleri ile engellenen sendikalaşma hakkı sürekli sirkülasyon olan bir işyerinde sendikalaşmayı da fiilen imkânsız hale getirecektir.

Kıdem tazminatının bu şekilde gaspı kamuda ve özel sektörde çalışan mühendis, mimar, yönetici gibi beyaz yakalı personel ile ücret düzeyi ortalamanın üzerinde olan nitelikli işçilere önemli bir darbe anlamına geliyor. Temmuz ayı itibarıyla alınabilecek maksimum kıdem 23.489,83 TL’yi aşamayacak. Brüt ücreti 24 bin lira olan da 60 bin lira olan da aynı tutarda kıdem tazminatı alacak. Bu durum herhangi bir uzmanlığı, iş yaşamındaki deneyimi, ağır işkollarında çalışan emekçileri hiçbir farklılık gözetmeksizin aynı potada eritmekte ve minimum düzeyde kıdem almalarına neden olacak. Hâlihazırda kıdem tazminatına erişimin bile bazen senelerce süren davalar sonucunda olduğu göz önünde bulundurulduğunda işçilerin haklarını aramalarının da önü kapatılmış olacak.

Bir diğer sorun da gelir vergisi dilimlerinin güncellenmemesi ile mevcut zamların da geçersiz hale getirilmesidir. Devletin kasasına giden gelir vergisinin çoğunluğu ücretlilerden gelmektedir. 2000 yılında gelir vergisinin ilk dilimi asgari ücretin 22 katı idi. Şimdi temmuz ayında bu, asgari ücretin 6,1 katına düştü. Bu demek oluyor ki asgari ücretten fazla brüt ücret alan bir çalışan 1 Temmuz’da asgari ücret kadar, yani yüzde 35 civarında zam alsa dahi yılın ikinci yarısında vergi dilimleri arttığı için neti sabit kalıyor.

Bu nedenle gelir vergisi dilimleri ve kıdem tazminatı tavanı sendikalar ve bağımsız emek örgütlerinin belirlediği enflasyon doğrultusunda acilen üç ayda bir güncellenmelidir. Krizi emekçilere fatura etmenin yolu olan başta KDV artışı olmak üzere vergi düzenlemeleri geri çekilmeli, vergiler bankalar, holdingler ve zenginlerden alınmalıdır. Kaynaklar emekçilerin gıda, barınma, ulaşım, sağlık gibi temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır. Sermayeye peşkeş çekilen devasa kredilerin ve alınan dış borçların ödenmesi derhal durdurulmalıdır.

Yorumlar kapalıdır.