Şimdi hedefimiz asgari ücreti artırmak olmalı

Merhaba, Nisan okurları! Bir avuç zenginin ve bu zenginlerin emrinde kul köle olan, patronlarla birlikte halkın sırtından zenginleşen siyasilerin olduğunu bilerek çalışan bir mobilya işçisiyim.

Manisa’daki mobilya işçileriyle ve diğer sektörlerdeki birçok işçi arkadaşla bağım var; çeşitli sebeplerle bir araya gelip sohbetler ederiz. Bu sohbetler esnasında son yıllarda tüm işçi kardeşlerimle aynı konularda hemfikir olmaya başladığımızı gördüm. Öncelikle hepimiz çok yüksek kiralar ödediğimizi düşünüyoruz. Maaşımızdan ise çok yüksek miktarlarda vergi kesintileri oluyor. Ekonomik krizin bedelini en çok biz ödüyoruz. Markete, pazara çıkamaz olduk. İşçi kenti Manisa’da işçi maaşıyla yaşamak imkânsız hale gelmeye başladı!

Bunca sorunla nasıl baş edebiliriz, nasıl bir arada güçlü ve kalabalık hale gelebiliriz, sürekli bu konuları konuşuyorduk. Maalesef ekonomik yıkımın tam ortasındayken bir de pandemi belasıyla uğraşmak zorunda kaldık. Zaten bize yaşattıklarından dolayı işçi düşmanı iktidara güvenmiyor, muhalefetleri de yetersiz buluyorduk. Pandemide iktidarın sağlıktan çok parayı düşüneceğini bilsek de, biz işçileri bu kadar da yok sayacağını tahmin etmemiştik. İşyerleri kapanırsa patronlara nasıl hesap veririz derdinde olan hükümet, sokağa çıkma yasaklarına rağmen fabrikalarda çalışmanın durmamasından yana oldu. Bu karar, fabrikaları virüsün yayılma merkezi haline dönüştürdü. Ölümle sonuçlanan vakaların olduğu fabrikalarda dahi üretim durdurulmadı.

İş ararken hastalığa yakalanan, pandemide işten çıkarılan arkadaşlarımız geçimini sağlayamaz hale geldiler. Ücretli izin adı altında 1170 TL’lik cüzi meblağı da görünce biz işçilerde çok ciddi bir korku oluştu. Fakat yarattıkları korkunun arkasında öfkemiz de her geçen gün büyümeye başlamıştı. Tüm bu öfkenin üzerine kalkıp torba yasayla kıdemimize, emekliliğimize saldırmaları da iyice öfkemizi kabarttı. Ülkemizde sendikacılar her ne kadar bürokrat olsalar da, işçinin nabzını tutarlar. Torba yasanın meclise geleceğini öğrenen ve işçilerin öfkesine tanık olan üç işçi konfederasyonumuz da ortak basın açıklaması ve birlik mesajı yayınlamak zorunda kaldı. Ve sonucunda torba yasada itiraz ettiğimiz iki madde geri çekilmek zorunda kaldı. Biz işçiler bu sınavdan büyük ders çıkardık. İşçiler olarak güç birliğini oluşturabilirsek, sendikacıları da mecburen bizim yanımızda olmaya zorlayabiliriz. Hayalimizdeki gibi şeffaf, denetlenebilir bir işçi demokrasisini yaşatan sendikalardan şu anda uzak olsak da patron ve işbirlikçisi siyasiler şu küçük göstermelik birlikten bile korkuyor, anında titremeye başlıyorlar.

Peki bu maddelerin torba yasadan çıkarılmış olması yeterli mi? Madem böyle bir sınavı kazandık, doğru yolu bir kez daha öğrendik, şimdi asgari ücret zammına yönelmemiz lazım. Geçinmeyi bırakın, artık yaşayamıyoruz! En başta da söylediğim gibi maaşımızdan kesilen vergi her ay bir ev kirası kadar. Patronlara sürekli vergi affı çıkarken devletin tüm vergileri bizden toplanıyor. Türkiye’de bir dolu fırsatçının pandemiye rağmen zenginleştiğini görüyoruz. Peki bunca kaynakları varken bize niçin insanca bir zam yapmıyorlar? Sendikalı fabrikalardaki kardeşlerim, bir an önce asgari ücretteki vergilerin kaldırılması ve asgari ücretin açlık sınırının üzerine çekilmesi talepleriyle sendikamızı zorlamamız lazım. Sendikasız işçilerin ise bir taraftan sendikalaşması, diğer taraftan da fabrikalarda işçi komiteleri oluşturarak, taleplerimizin arkasında durması lazım. Eğer huzurla yaşayacaksak, şu anki halimize çözüm bulacaksak, hep birlikte mücadele ederek bulacağız.

Umutla, sevgiyle ve mücadeleyle kalın kardeşlerim.

Yorumlar kapalıdır.