Cumhur İttifakı erirken… Nasıl bir çözüm?

Cumhur İttifakı eriyor. Ekonomiden pandemi yönetimine, dış politikadan demokratik haklara her alanda bıraktığı enkaz karşısında toplumsal hoşnutsuzluk yaygınlaşıyor. Millet İttifakı partileri ise, biriken sorunlar karşısında, Cumhur İttifakı’nın daha fazla yıpranmasını ve bir sonraki seçimleri kazanmayı bekliyor. Emekçilerin, ezilen ve sömürülen kesimlerin içinde bulunduğu buhran ise, bu süreçte giderek derinleşiyor.

Saray iktidarının pandemi yönetimi adına aldığı tedbirler ve uyguladığı politikalar, rejimin işçi düşmanı ve patron yanlısı niteliğini açık biçimde gözler önüne serdi. Saray’ın aldığı kısmi kapanma önlemleri, patronların kazançlarının devamlılığını sağlamak ve koronavirüsü bir işçi sınıfı hastalığına dönüştürmekten ibaret. Emekçiler sefalet ücretlerini alabilmek için hayatlarını riske atarken, pek çok sektörde patronların kârları bu dönemde de artmaya devam etti. İşyerleri kapatılan esnaf ise adeta açlığa terk edildi. Fabrikaların ve işyerlerinin açık kalması ve geri kalan yerlerin kapatılması gibi ucube bir uygulama yerine, en baştan, iki aylık bir tam kapanmayla hastalığın yayılması durdurulabilir ve hatta ortadan kaldırılabilirdi. Eğer istense, bunun için gerekli kaynaklar rahatlıkla bulunabilirdi. Yap-İşlet-Devret soygununun ortadan kaldırılması, “5’li çeteye” akıtılan milyarların kesilmesi bile ihtiyaç duyulan miktar için yeterliydi. Dahası, zenginlere uygulanacak servet vergisi, dış borç ödemelerinin durdurulması gibi önlemlerle ihtiyacın ötesinde kaynak hızla yaratılabilirdi. Bunun yerine, patronların kısa vadeli çıkarları öncelikli oldu ve bugün ülkede on milyonlarca kişi sefalet içinde yaşamını sürdürmeye çalışırken, on binlerce kişi salgından dolayı hayatını kaybetti.

Saray’dan çizilen Türkiye tablosu ise bambaşka. 6,5 milyon doz yeni aşının gelmesinin heyecanıyla olsa gerek, Erdoğan “Dünyanın en müreffeh ülkelerinden dahi yürek burkan sahnelerin görüldüğü bir süreci ülke olarak biz(im) en az sıkıntıyla geride bırakmayı başardı(ğımızı)” duyurdu. İhtiyaç duyulan en az 120 milyon doz aşıdan 9 milyonunun ülkeye giriş yapması, salgın sürecini geride bırakmayı başarmamıza yetmiş görünüyor. Aynı şekilde Erdoğan, 46 milyar lirayı geçen sosyal koruma ödemeleri yapıldığını, dükkân kapatan esnafın da olmadığını iddia etti. Saray’ın “harikalar diyarı” ile emekçi halkın gerçekleri arasındaki uçurum her geçen gün derinleşiyor.

Cumhur İttifakı’nın oyları erirken, muhalefet partilerinin oylarında belirgin bir yükseliş yaşanmıyor. Yayımlanan çeşitli anketlere göre de “kararsızlar” giderek daha geniş bir kesimi oluşturuyor. Bize göre bunun nedeni oldukça açık. Başta CHP olmak üzere Millet İttifakı bileşenleri, ses perdelerini biraz daha yükseltiyor ve belediyeler üzerinden çeşitli girişimlerde bulunuyor olsalar da, emekçi halkın ve ezilen kesimlerin en yakıcı taleplerini ısrarla dile getirmekten, bunlar için harekete geçmekten ısrarla kaçınıyorlar. Çünkü patronları ve diğer egemen güçleri ürkütmek istemiyorlar. Cumhur İttifakı gerilerken, iktidarın kendi avuçlarına düşmesini, mevcut sistemi birkaç kısmi reformla devam ettirmeyi istiyorlar. Oysaki sorunlarımız birkaç ufak rötuşla geçiştirilemeyecek ölçüde ağır. Toplumun geniş kesimlerinin içine düştüğü ağır sefalet, “hayırseverlik kampanyaları” düzenleyerek değil, radikal önlemlerle ortadan kaldırılabilir.

Her geçen gün sayıları artan direnişteki emekçiler sefalet düzeninin değişmesi, onurlu bir yaşam koşullarının sağlanması için mücadele ediyorlar. Bunun için öncelikle, patronlara sağlanan ücretsiz izin ve tazminatsız işten atma uygulamalarının derhal sonlandırılması, sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu ise, solun ve emek hareketinin Millet İttifakı’nın “sol kanadını” oluşturmasıyla değil, bağımsız sınıf siyasetini yükseltmesiyle mümkün olabilir. Bu nedenle, baskı ve sefalet düzeninden kopuş için emekçilerin en geniş ittifakına, birleşik mücadeleye duyulan ihtiyacı ısrarla vurgulamaya devam ediyoruz.

Yorumlar kapalıdır.