Direnişteki Migros depo işçileri: “Birleşe birleşe kazanacağız”

Kocaeli’de bulunan Migros deposu çalışanları salgına karşı alınmayan önlemler ve uzun çalışma koşulları nedeniyle; Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası’na (DGD-SEN) üye olmuşlardı. Ancak depo yönetiminin sendika karşıtı tutumu çok geçmeden kendini gösterdi ve sendikalı işçiler 31 Aralık’ta ücretsiz izne çıkarıldı. “Ücretsiz izne, sendika düşmanlığına, mobbinge izin vermeyeceğiz” diyen ve işlerini geri isteyen işçileri direnişlerinin 31. gününde (4 Şubat) ziyaret ettik.

Biz pandemiden önce de çok sıkıntı yaşıyorduk ama bizi ya susturuyor ya da oyalıyorlardı. Pandemi başlayınca işler daha da kötüleşti.

 “Daha iyi koşullarda çalışmak istediğimizi söyledik ama onlar bunu ciddiye almadılar. Biz de sonra sendikaya üye olduk, sendikalı olduğumuzu duyduklarında ise bizi ücretsiz izine çıkardılar” diyen direnişteki işçiler onları örgütlenmeye getiren süreci ise şu sözlerle aktarıyor:

“Biz pandemiden önce de çok sıkıntı yaşıyorduk ama bizi ya susturuyor ya da oyalıyorlardı. Pandemi başlayınca işler daha da kötüleşti. Sekiz aydır sabah 8 akşam 10.30 arası çalışıyorduk. Eve gittiğimiz zaman saat 23.30 oluyordu. Buna hafta sonu ve resmi tatillerimiz de dahil! Mevcut işçi sayısı işlerin yoğunluğuna göre çok azdı. Sonunda kaldıramayacak duruma geldik. Hani derler ya sabır taşı çatladı… Bir yandan, baskılar, tehditler de gittikçe yükseliyordu. Bu kadar çalışmamızın, fazla mesaimizin de doğru düzgün karşılığını alamıyorduk.” 

İşçilerin yaşadığı sıkıntılar bunlarla da sınırlı değildi. Hijyen önlemlerinin büyük önem kazandığı pandemi sürecinde bile en sağlıksız koşullarda çalışmaya maruz bırakılmışlardı: “Kadınlar için bir tane, erkekler için bir tane olmak üzere 700 kişinin kullanabileceği sadece 2 tuvalet vardı. Bu pandemi döneminde bile böyle devam etti. Ve tuvaletler kedi ve farelerle doluydu. Yani bizden çok hayvanlar kullanıyordu. Depo içerisi de benzer şekildeydi… Bunun yanında, yollar bozuktu, verilen araçlar bozuktu… Kadın arkadaşlarımız erkek bölümünde zorla çalıştırılıyordu, soğuk depoda gece vardiyasında sabaha kadar ince mont ile çalıştırılıyorduk.”

İşçiler bu konularda depo yönetiminden herhangi bir olumlu adım görmedikleri için ve bu koşullara son vermek adına sendikal örgütlenmeye başladıklarını ifade ediyorlar: “Anayasal hakkımızı kullanarak sendikaya üye olduk. Ancak duyulmasıyla kapının önüne koyulduk.”

Şu an içeride bizim sayemizde yeni gelişmeler oluyor. Tuvaletler değişiyor, yeni araçlar geliyor, soyunma odaları değişiyor, mola yerleri oluşmaya başladı. Biz oradayken bunlar yoktu, biz bunlar için mücadele ettik ve şimdi direnişimiz sayesinde bu gelişmeler oluyor.

Pandemi sürecinde işten çıkarmaların sözde yasaklanması ile ücretsiz izin işverenin en çok kullandığı yöntem haline geldi. Migros depo işçileri de Migros yönetiminin aynı işçi düşmanı tutumuyla karşılaştılar. Yıllardır depoda çalışan işçiler, iki seçenekten birine mahkûm edilmeye çalışıyorlar: Ya ücretsiz izin desteği adı altında açlık ücretiyle yaşamaya çalışmak; ya da bu ücretle geçinemeyecekleri için içerideki tazminatlarını, haklarını yakıp işten ayrılmak. Ama onlar işverenin bu dayatmasına karşı çıkarak, üçüncü seçeneği yaratmaya çalışıyorlar: Mücadele ile hakları olanı almak.

Direnişleri şimdiden depo işçileri için kısmi kazanımlar sağlamış durumda. Direniş aracılığıyla sorunların kamuoyuna yansıması ile Migros yönetimi kısmi düzenlemelere gitti. Direnişçi işçiler yaşanan gelişmeleri şu sözlerle aktarıyor: “Şu an içeride bizim sayemizde yeni gelişmeler oluyor. Tuvaletler değişiyor, yeni araçlar geliyor, soyunma odaları değişiyor, mola yerleri oluşmaya başladı. Biz oradayken bunlar yoktu, biz bunlar için mücadele ettik ve şimdi direnişimiz sayesinde bu gelişmeler oluyor.”

Bizi desteklemeleri çok hoşumuza gidiyor ve sesimiz böylece büyüyor. Biz de bütün işçilerin sesi olacağız. Sendika bizim hakkımızdır kimse bunun önünde duramaz, birleşe birleşe kazanacağız!

Ancak direnişteki işçiler için henüz yönetim tarafından atılan olumlu bir adım yok. İşçiler muhatap bile kabul edilmiyor. “Biz işçiyle aynı masaya oturmayız” dendiğini ifade eden işçiler, “konuşmak için bir yönerge veriyoruz anlaşmak istiyoruz ama onu da kabul etmiyorlar,” diyor.

Öte yandan, hakkını savunmak, emeğinin karşılığını alabilmek, daha iyi şartlarda çalışmak için mücadele eden, senelerini vermiş işçilerin kapının önüne koyulduğunu ama kadınlara dönük baskı, tehdit tacizde bulunan amirlerin hâlâ orada bulundurulduğuna dikkat çeken işçiler, “Biz bir aydır bunu dile getiriyoruz. Ne sosyal medya ne haberler ne halk bunu görüyor. Ya da görüyor ama susuyor. Biz de buna bir çözüm bulabilmek için burada sürekli direniyoruz,” diyorlar. İşçiler, tüm bunları durdurabilmek için mücadeleye devam edeceklerini vurguluyorlar: “Diğer direnişlerle de dayanışma içindeyiz. Baldur işçileri, PTT-Sen sürekli geliyorlar biz de onlara gidiyoruz. Eylemlerimiz oluyor, mesela geçen gün Kadıköy’de bizim için bir eylem yapıldı. O eyleme katıldık, çok duygulandık. Bizi desteklemeleri çok hoşumuza gidiyor ve sesimiz böylece büyüyor. Biz de bütün işçilerin sesi olacağız. Sendika bizim hakkımızdır kimse bunun önünde duramaz, birleşe birleşe kazanacağız!..”

Yorumlar kapalıdır.