Bitmeyen mesailer, kaybedilen haklar: Pandemide ofis çalışanları
Koronavirüs salgınının hayatını sürdürmek için çalışmak zorunda olan milyonlarca insan açısından sayısız olumsuz etkisi oldu. Mevcut haklar gasp edildi, çalışma hayatı daha fazla esnekleşti, işsizlik gerekçe gösterilerek zamlar örtbas edildi… Bu ve bunun gibi sayısız hak kaybına uğrayan ancak son derece örgütsüz ve yalnız kılınan kesimlerin başında da ofis çalışanları geliyor.
Pandeminin ülkemizde başladığı 2020 Mart ayından itibaren ofis çalışanlarının büyük çoğunluğu ofislerden evlere gönderildi ve çalışma hayatı uzunca sayılabilecek bir süre evlerden sürdürüldü. Yeniden açılma sürecinde önemli çoğunluk ofislere geri çağrılsa da; şu an binlerce ofis çalışanı yarı veya tam zamanlı olarak evden çalışmaya devam ediyor. Bu tip “esnek” çalışma imkânları ilk etapta salgının etkilerinden korunmak ve ofise gitmemek açısından binlerce çalışan için cazipti. Hatta sürecin ilk aşamalarına ayak uydurmak patronlar açısından daha karmaşıktı; çalışanları denetlemek, performanslarını ölçmek, çalışanın sürekli bilgisayar başında olduğundan emin olmak gibi süreçlerin oturması gerekiyordu. Bu gibi mekanizmalar oturduktan sonra pandemi patronlar açısından bulunmaz bir nimet haline geldi. En başta iktidar tarafından sağlanan kıyaklardan yararlanan patronlar ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği ve sayısız teşvik ve aftan faydalandılar. Binlerce ofis çalışanı kısa çalışma ödeneği alarak aynı işi yapmaya devam etti. İş olmadığı veya görece azaldığı süreçlerde de zorunlu ücretsiz ve ücretli izne çıkarıldılar. Birçok firma için su, elektrik, yol/servis masrafı, aylık yemek kartı, ofis giderleri gibi maliyetler ortadan kalktı. Çalışanlar daha fazla yalnızlaştıkları bir ortamda artan sorunlarıyla baş başa kaldılar ve işverenlerin çalışma hayatındaki sorumluluğu yok denecek düzeye indi.
Nüfusun büyük kesiminin dışarı çıkmak zorunda bırakılması evden çalışmanın bir çalışma tarzı olduğunu unutturuyor, bir imkân ve rahatlık olduğu yanılsamasını yaratıyor. Ancak ofis çalışanları açısından bu süreç çalışma düzenine ilişkin birçok sorunu beraberinde getirdi. Evden çalışanlar için özellikle çalışma/mola saatleri ayrımı ortadan kalktı, artık her zaman ulaşılabilir olmak zorundalar ve bu nedenle mesai saati ortadan kalkmış durumda. Bunun yanı sıra işin sosyal yönü kayboldu. Ofisteyken en azından iş arkadaşları ile sosyalleşebilen, sorunlarını konuşabilen binlerce çalışan şu an tek başına çalışıyor. Ayrıca ev işleri, yemek, çocuk bakımı gibi işler arttı ve çalışma hayatı ile birlikte sürdürülmek zorunda. İşletmeler bu süreçte inanılmaz kârlar elde ederken; ofiste çalışırken karşılanan yemek, internet gibi masraflar “nasıl olsa evdesiniz” denilerek geçiştirildi. Önümüzdeki süreçte, bu dönemde kalıcı hale gelen hak kayıplarına karşı durabilmek, sınırsız esnek hale gelen çalışma düzeninin çalışanların lehine düzenlenmesini talep edebilmek, yeni çalışma biçimleri karşısında sağlığımızı korumak ve kendimizi güçlendirmek ofis çalışanlarının bir arada durmalarından geçiyor. Yalnızca haklarımızı savunmak için değil, aynı zamanda yeni çalışma düzeninin yarattığı baskı ve sömürü mekanizmalarını da birlikte anlamalı ve karşı koymanın yollarını birlikte geliştirmeliyiz.
Yorumlar kapalıdır.